19 Mart 2015 Perşembe

DİN FELSEFESİ/ 9. ÜNİTE /ÖZET NİTELİĞİNDE SORU- CEVAP ÇALIŞMASI

DİN FELSEFESİ/ 9. ÜNİTE /ÖZET NİTELİĞİNDE SORU- CEVAP ÇALIŞMASI

Soru 1: J.Lucas'ın sınırlı kudret ve bilgi anlayışı nasıldır, buna nasıl itiraz edilebilir ?

Cevap1: J.Lucas'a göre, eğer Tanrı insana hürriyet vermek için kendi kudretini sınırlandırıyorsa, ona kendi özel kavramlarını, plan ve projelerini hazırlama imkânını vermek için bilgisini de sınırlıyor demektir.Lucas'ın kudret ile bilgi arasında kurduğu bu paralelliğe itiraz edilebilir. Şöyle ki, kullanılmayan kudret, yine de kudret sayılır; çünkü bir şeyin olması ayrı, kullanılması ise ayrı bir şeydir. Oysa aynı sınırlama bilgi konusunda olamaz. Bilgide kullanılıp kullanılmama değil, sahip olunup olunmama daha önemlidir.

Soru 2:  Felsefede insanın hürriyet ve kötülük problemleri arasında hangisi insanın zihnini daha fazla meşgul etmiştir ?

Cevap 2:  İnsanın hürriyeti problemi, kötülük probleminden çok daha fazla insan zihnini meşgul etmiştir. Hürriyet ve determinizm, din felsefesinden çok bilim ve ahlâk felsefelerini ilgilendiren bir problemdir. Eğer evrensel sebeplilik kanununu koyan ve işletenin Tanrı olduğuna inanırsak, bu durumda» problem kendiliğinden din felsefesi ve İlâhiyat alanlarına intikal eder.

Soru 3: Determinist ile fatalist arasındaki farkı bir örnek ile açıklayınız ?

Cevap 3: Bir determinist bu olaya büyük çapta ben sebep oldum" diyebilir؛ fakat fatalist bunu söyleyemez. Ona göre kendi yapıp etmeleri de dâhil, her şey haricî güçlerin tesirleriyle olmaktadır

Soru 4:  Çağdaş felsefede determinizm kaça ayrılır ?

Cevap 4: Çağdaş felsefede "sıkı" determinizm ve "ılımlı determiniz diye iki başlık altında incelenir

Soru 5:  "Sıkı" determinizm ve "ılımlı determinizm’i açıklayınız ?

Cevap 5: Sıkı determinizme göre, "insan yaptığından başkasını yapamaz", o halde, "başka türlü de hareket edebilirdim" inancı bir yanılmadan ibarettir.
"Ilımlı" yahut ,yumuşak" determinizme göre, insan, her halükârda bir takım sebeplere bağlı olarak hareket eder. İnsanın fiillerinde de seçimlerinde de bir "tesbit ve tayin olunma" sözkonusudur. Başka türlü düşünmemiz mümkün değildir. Eğer benim seçimlerim gelişigüzel bir tarzda ortaya çıkıyor olsaydı, onları ben bile önceden tahmin edemez, dolayısıyla kendi karakterime, kişiliğime güvenerek bir arkadaşıma "söz veriyorum, kararımı söylediğin istikamette verecek ve seni destekleme yolunu seçeceğim" diyemezdim

Soru 6:  Ilımlı determinizme göre hakikat nerede durmaktadır ?

Cevap 6: Hakikat, gelişigüzellik ile katı determinizmin arasında bir yerde olmak durumundadır.

Soru 7:  Psikolojik, fizyolojik,  fiziki bir dizi yasalara ılımlı ve sıkı determinizmin bakışı nasıldır ?

Cevap 7: İnsanın fiillerinin ortaya çıkmasını sağlayan beşerî karakteri, yani fiilleri belirleyen bir dizi yasaları; daha genel mahiyette olan psikolojik, fizyolojik, fizikî v.s. yasalardan eksiksiz bir şekilde çıkaracağımızı öne sürmektedir. İşte yanlış olan, böyle bir iddiadır. Sözkonusu o bir dizi yasalar, daha önce olup bitenlerden etkilenirler, ama onlar tarafından tam olarak determine olmazlar.

Soru 8 : "Başka türlü davranabilirdim" cümlesindeki "muktedir olma"ya katı ve ılımlı determinizmin bakışı nasıldır ?

Cevap 8: "Başka türlü davranabilirdim" cümlesindeki "muktedir olma", yapılan fiilin "sebepsiz" olduğu anlamına gelmez. O fiili yapan kişinin zorlanmadığı anlamına gelir. Ilımlı determinizm, bu "zorlanma" ile "haricî bir sebebin zorlaması"nı kastetmektedir. Oysa aynı kelime, katı deterministlerce çok farklı anlaşılmaktadır, onlar, "iç zorlama"nın da dikkate alınması gerektiğini söylemektedirler

Soru 9 : Katı determinizm hakkında neler söyleyebiliriz  ?

Cevap 9 : Bu teorinin sağlam bir "karakter” anlayışına sahip olduğu söylenemez. Karakter "olmuş-bitmiş" bir yapı değil, oluşmakta olan ve istikrar içinde sürekli olarak değişen bir "yapı"dır. Onun oluşmasında bizim hiçbir payımızın olmadığını söylemek, yahut onun (kısmen de olsa değişmeyeceğini iddia etmek, beşerî tecrübenin verilerine ters düşmektedir. Eğer katı determinizm doğru ise, sorumluluktan bahsetmenin hiçbir anlamı yoktur. Caniyi de kınayamayız; caniyi linç eden insanları da. Çünkü onlar "başka türlü davranamazlardı". Eger "suçlu" nun bir anlami yoksa "masum'un da bir anlamı yoktur

Soru 10 : Ahlaki sorumluluk ile sebeplilik arasındaki ilişkiyi açıklayınız ?

Cevap 10: Ahlâki sorumluluktan sözedebilmek için insan fiillerinin bir sebebe, yahut sebepler zincirine dayandığını, dolayısyla belli ölçüde determine olduklarını inkar etmeye gerek yoktur. "Sebepli fiiller" ile "hür olarak yapılmış fiiller" arasında bir zıtlık görmeye de gerek yoktur. Karakter de dahil her şeyde az veya çok bir değişikliğinn olabilecegine inanmak, ahlaki tefekkürün vazgeçilmez sşarıtdır. Bu durumda, ahlaki sorumluluk probleminin çözümünü, zor olan orta yolda aramak durumundayız. Bu yola göre insan hem bağımlı, hem de bağımısız; yahut bir açıdan bakıldığı zaman bağımlı, baska bir açıdan bakıldığınıda bagımsız bir varlıktır.

Soru 11: Tanrı'nın her şeyi bilmesi ve her şeyi yaratması, bir determinizmi doğurur mu doğurmaz mı??

Cevap 11: bizim bir şey hakkında bilgi sahibi olmamızın sebebi, o şeyin varolmasıdır. Farabî, İbn Sına, M.İkbal, Descartes gibi birçok filozofa göre Tanrı'nın bilgisi, objesini varkılan bir bilgidir. Diyelim ki, Tanrı'nın bilmesi ile bir şeyin olması arasına ilahi irade, kudret ve hatta tekvini koyduk, sonuç yine değişmeyecektir; bu kez bilgi yegâne sebep değil de sebeplerden biri olacaktır.

Soru 12: İslam düşünce tarihinde cebriyenin insanın iradesi konusuna bakışı nasıldır ?

Cevap 12: “İradî" dediğimiz fiillerle iradî olmayanlar arasında, esasta, bir fark yoktur. "İnsanın kudreti" tabirindeki ikinci söz, mecazî anlamdadır. Her şeyi yapıp-eden Allah'ta-. Dolayısıyla, nihaî noktada insanın bir sorumluluğu da yoktur.

Soru 13 : Mutezile, Eşarilik ve Maturidiyê’nın irade konusuna bakışı nedir

Cevap 13:  Mu'tezile bunun tam zıddı olan görüşü benimser: İnsan irade hürriyetine sahiptir ve kendi fiilinin yaratıcısıdır,Eş'arilik, "kesb" nazariyesi ile orta yolu bulmaya çalışır. Fakat bu çabanın da cebriyecilikten tam olarak kurtulup kurtulmadığı tartışma konusu olmuştur.Maturidilik de orta yolu bulma mücadelesi içindedir; fakat onun da mutezilî tutumdan tam olarak uzaklaşıp uzaklaşmadığı tartışma konusu edilmektedir.Yaygın kanaat, son iki ekolün çözüm şekillerinin İslâm'a uygun düştüğü noktasında toplanmaktadır.

Soru 14 : Luther’in insan iradesi ve hürriyetini nasıl açıklar ?

Cevap 14: Luther» sözgelişi, "başka türlü davranabilirdim" şeklinde anlaşılan hürriyet kavramını reddeder. Luther'e göre ise, iyilik yapan da kötülük yapan da iradesini kullanarak yapar. Fakat insanın iradesi bir binek hayvanı gibidir. Onu Tanrı da sürer, şeytan da. Birinciyi seçmek insanın elinde değildir. Katolik Kilisesi, Lutherin bu anlayışına şiddetle karşı çıkar ve Trent Konseyi'nde Luther aleyhinde bir belge yayınlar.

Soru 15: Katolik Kilisesinin umumî kanaatine göre Tanrı'nın önbilgisi ile  determinizm arasındaki ilişkiyi açıklayınız ?

Cevap 15: Katolik Kilisesinin umumî kanaatine göre Tanrı'nın önbilgisi determinizmi gerektirmez.

Soru 16 : Descartes’e göre insan iradesi nasıldır ?

Cevap 16 : insan, hem bağımlı, hem de bağımsız bir varlıktır. Tanrı'nın ön-bilgisinin determinizmi gerektirmediği kanaatindedir. Kral hikayesini örnek verir

Soru 17 : Descartes’in ay tutulması örneğini açıklayınız

Cevap 17  Ay yahut güneş tutulması örneği. Güneş yahut ay tutulacağı için astronomi bilgini bu durumu bilmekte yahut tahmin etmektedir. Yoksa o, bildiği için tutulma olayı olmamaktadır

Soru 18: Farabinin Allah’ın olacak olanları önceden bilmesi ve insanın iradesi arasındaki çelişkiye çözümü nedir ?

Cevap 18 : Allahın bizim gelecekte gerçeklik kazanacak olan fiillerimizi bilmesi, o fiillerdeki "imkân"ı, dolayısıyla bizim "hürriyet"imizi ortadan kaldırmaz. Olacak olanların ilahî bilgiye göre olmaları, onları "mümkün" olmaktan çıkarıp vâcip kılmaz. Buna göre belli bir fiil, bir bakımdan vâcip başka bir bakımdan mümkün olabilir. Başka bir deyişle o ilahî bilgi açısından bakıldığında vâcip, ama bizatihi ele alındığında da mümkündür

Soru 19: Farabinin insanin hürriyeti konusundaki çözümün yetersizliği nedir ?

 Cevap 19: Farabî, Descartes, M.İkbal gibi düşünürlere göre, ilâhî bilgi, objesini varkılan bir bilgidir. Yani bilgi; var olmanın sebebidir. Halbuki yukarıda sunulan çözümde Allah, geçmiş, hal ve gelecekteki olayları seyreden bir gözlemci durumundadır. Farabi'nin sözünü ettiği "dinler ", Allah'ı sadece bu şekilde tasavvur etmekle kalmıyor. O'nu her şeyin mutlak yaratıcısı olarak kabul ediyor.

Soru 20: İbni Sina’ın Allah’ın bilmesi ile insanın eylemleri meselesine bakışı nedir _

Cevap 20: Allahın, cüz'ileri "külli bir tarzda" bildiğini söylüyor. İlâhî bilgi, bizimki gibi duyumlara dayanmaz; yani o, aklîdir ve zamana tâbi değildir; dolayısıyla değişmezlik özelliğine sahiptir

Soru 21:  Batı felsefesinde  Allah’ın önceden bilmesi ile insanın hürriyeti konusu çoğunluk görüşü göre nasıldır ?

Cevap 21: Büyük çoğunluk, ya Tanrı'nın ön-bilgisi ile hürriyeti uzlaştırmaya çalışmakta, yahut gelecekte olan hiçbir şeyin belirlenmiş olmayacağını dolayısyla ortada bilme konusu 0larak "gerçek ve fiilî bir durum"un mevcut olmadığım söylemektedirler.

Soru 22  Farabinin zikrettiği süreç felsefesine göre Allah’ın bilmesi ve insan hürriyeti konusunda çözüm nedir ?

Cevap 22 Tanrı, vacibi vâcib, mümkünü de mümkün olarak bilmektedir.

Soru 23 : Süreç felsefesine göre Tanrı, şimdi ve geleceği nasıl bilir ?

Cevap 23: Süreç felsefesi, Tanrı'nın "şimdiyi şimdi, "gelecek"i de gelecek olarak bildiğini söyler. Gelecek, bu akımın temsilcilerine göre, gerçeklik kazanmamış bir "imkânlar sahası'dır. Tanrı bu sahayı bilir; ama nasıl ise öylece, yani mümkünler alanı olarak bilir. Eğer Tanrı geleceği "sanki gerçeklik kazanmış gibi bilir” dersek, bu, sadece insanların ve öteki varlıkların değil, Tanrı'nın bile "elini kolunu" bağlayan bir determinizm olur.

Soru 24  : Hartshome'a göre, 'Tanrı her şeyi bilir" ifadesini nasıl anlamalıyız ?

Cevap 24 'Tanrı her şeyi bilir" hükmü doğrudur. İmkân, realite değildir. Realite henüz yoksa, bilinecek şey, imkândan başka ne olabilir? Tanrı o şeyin "imkânını” önceden bilir; ama sadece imkânını. Çünkü ortada olan, odur. İmkânı bilfiil bir şeymiş (gerçekmiş) gibi görmek, bilgi île objesi arasındaki uyum açısından bakıldığında, bilgi değil, bilgisizlik olur. Tanrı imkânı da gerçekliği de bütünüyle bilmektedir,

Soru 25  Süreççi filozof  Hartshome insanın fiillerinin önceden belirlenmesi söz konusu mudur ? İslam dünyasında bu görüşlere kim yakındır ?

Cevap 25: İnsanın fiillerinin önceden belirlenmesi -dolayısıyla belirlenmiş olarak bilinmesi- diye bir şey sözkonusu olmadığı için insan hürriyetinin tehlikeye düşmesi de asla sözkonusu olamaz. Muhammed İkbal bu görüşlere yakındır

Soru 26 : İkbal’in insan hürriyeti konusuna bakış açısı nasıldır ?

Cevap 26  : İkbal'e göre, Allah olmuş-bitmiş bir yapıyı (blok halindeki kapalı kâinatı) uzaktan seyreden bir müşahit değildir. Böyle bir ilâhî bilgi anlayışı ile Allah'ın "her şeyi bildiği" inancını belki koruruz; ama bunu Onun hürriyeti pahasına yapmış oluruz. Gelecek, diyor İkbal, bir imkânlar sahası olarak ilâhi hayatta mevcuttur; bir gerçekler sahası olarak değil. Eğer bu ikincisi olsaydı, o zaman tarih bir fotoğraf makinesinden farksız olurdu: Şöyle ki, kâinatın başlangıç noktasından son noktasına kadar her şey olmuş-bitmiştir. Zaman, sadece bir örtüyü kaldırmaktadır. Yeni hiçbir şey, hatta yaratma diye bir şey yoktur ortada. İkbale göre, bütün bu yanlış düşünce ve yorumlardan kurtulmak için geleceğin İlâhî ilim, hikmet ve kudretle daima çizilmekte olan bir hat olduğunu düşünmemiz gerekir.

Soru 27:  İkbal’in Mutlak Ben (Allah) ve sınırlı- sonlu ben kavramları ile açıkladığı insan hürriyeti konusu nasıldır ?

Cevap 27:   "Mutlak Ben (Allah) şahsî insiyatif gücüne sahip olan sonlu benin ortaya çıkmasına müsaade etmek suretiyle ilâhî hürriyetini kendi hür İradesiyle sınırlamıştır". İkbal; buradaki "sınırlama" sözünden dini bir endişe duymaya gerek olmadığım da özellikle hatırlatır.

Soru 28: İkbal ve süreççi filozofların insan hürriyeti konusundaki önerme şeklindeki cümlelerini  yazınız ?

Cevap 28: Whitehead, "Tanrı hür varlıkları zorlamaz ikna eder"; Hartshome, "Tanrı öteki varlıkları baskı altında tutmaz", İkbal "Mutlak Ben; öteki benleri, onların ferdiyet ve hürriyetlerine zarar vermeksizin kuşatır" derken hemen hemen aynı fikri öne sürmektedirler. Bu fonksiyona sahip olan Tanrı hâlâ kadir midir? Hartshorne ve İkbal a göre, "evet"; çünkü ideal kudret, diyor Hartshome, bir "güç tekeli" anlamına gelmez. Kadir demek, gücünü varolanlara ulaştırarak onların kendi kendilerini belirlemelerine ters düşmeyecek her şeyi yermektir. İkbal, '"insan hürriyetinin varolabilmesi için Allah kendi kudretini sınırlar'

Soru 29 : İkbale göre kader anlayışı ve Hz. Ademin isyan etmesini nasıl anlamalıyız ?

Cevap 29:  İkbale göre, Hz. Adem'in İlâhi itaatsizliğinde insanın özbenlik -şuurunun ve hürriyetinin nişanesi vardır. Hz. Adem'in durumunu "asli günah" ile yahut İslâm âleminde yaygın olan klasik "kader" anlayışı ile açıklamaya çalışmak, meseleyi hiç mi hiç anlamamak demektir. Kader, insan hayatının Allah tarafından verilen bir takım imkânlar içinde oluşmasıdır.

Soru 30: Aristoteles'in Tanrı tasavvuru nasıldır ?

Cevap 30 Ezeli olan ve sadece kendi özünü bilen varlık. üzere, İlk Muharrik, tıpkı kendisi gibi ezeli olan maddeye harekef vermekte. fakat alemde neyin olup-bittigini bilmemektedlr. Gazali Felasife'nin Tanrı anlayisinda da ilahi bilginin böyle tasarlandıgına inandıgı için onlan siddetle tenkid etmistir.

Soru 31: Klasik teizmin Tanrı anlayışı nasıldır ?

Cevap 31: Ezeli, şuurlu ve alemi bilen varlık:

Soru 32: Klasik panteizmin temel Tanrı anlayışı nasıldır ?

Cevap 32: Ezeli, şuurlu, alemi bilen ve onu ihtiva eden Varlık: Bu Tanrı tasavvurunda özellikle "ihtiva" etme ön plana çikmaktadir

Soru 33: Plotinus'un Tanrı tasavvuru nasıldır ?

Cevap 33 Her şey O'ndan sudur eder, fakat o, kendisinden sudur edenleri ne bilir ne de ihtiva eder.

Soru 34: "Zamancı (temporolist) teizm Tanrı tasavvuru nasıldır ?

"Cevap 34: Ezeli, şuurlu, bilen, zamanla ilgili bulunan, fakat alemi ihtiva etmeyen Varlık:.

Soru 35: Socinanizm" olarak bilinen akılcı bir din akımının kurucuları kimlerdir ?

Cevap 35:  Socinus, (ve yeğeni) Faustus Socinus; "Socinanizm" olarak bilinen akılcı bir din akımının kurucularındır. Bu alim özelllkle teslisi reddetmiş ve Hz. Isa'nın "beşer" oldugunu birçok delillerle ortaya koymaya calışmıştır

Soru: 36.:  Sınırlı Panteizmin görüşü nedir ?

Cevap 36 : "Kısmen alemi ihtiva eden Varlık: Bu görüşe "sınırlı panteizm" adı da verilmektedir. William James'in ve çağdaş Amerikalı filozoflardan E.S. Brightman'ın bu- çesit bir Tanrı tasavvuruna inandikları kabul edilmektedir:

Soru 37 : Samuel Alexander (1859-1938) savunduğu Tanrı anlayışı nasıldır ?

Cevap 37: . Tarn anlamıyla zamanın içinde olan ve tedricen "ortaya çıkan" [emergent) Varlık: Bu görüşü, özellikle, çagdaş filozoflardan Samuel Alexander (1859-1938) savunmustur. Fi-lozofun en onemli eseri, Mekan, Zaman ve Tanrı (1920) başlığı taşımaktadır

Soru 38.  Pan-enteizmin Tanrı tasavvuru nedir ?

Cevap 38: Ezeli, şuurlu, alemi bilen ve ihata eden, değişebilen Varlık

Soru 39:  Deizm kavram olarak hangi kökten gelmektedir ?

Cevap 39: Deizm" kelimesi, Latincede Tanrı anlamına gelen "deus" tan gelmektedir. Orijinal haliyle deizm, Tanrı'nın varlığına inanmak anlamına geliyordu. Fakat zamanla Batı dillerinin çoğunda "teizm" (Yunanca Tanrı anlamına gelen "theos tan gelir) kelimesi yaratıcı ulühiyet anlayışım ifade etmek için kullanıldı ve deizm kendine özgü felsefî bir hüviyet kazandı.

Soru 40 :  Deizmin yola çıktığı iki temel anlayış nedir ?

Cevap 40 Bir, Aleme müdahale etmeyen bir ulühiyet anlayışı, ikincisi Bu da 'dışardan müdahale edilmeyen -hatta bazılarına göre, otonom olan- âlem fikri

Soru 41: Deizmi en güçlü dönemini XVII ve XVIII. yüzyıllarda Avrupada yaşadı. Bunun sebebi nedir ?

Cevap 41: Kilise ile bilim adamlanmn arası açıldıkça ve din adamlarının, bilim adamlarının faaliyetlerine Tanrı ve din adına müdahaleleri arttıkça, deizmin temsil ettiği görüş, bilim dünyasına bir rahatlık getiriyordu. Eğer Tanrı, alemi yarattıktan ve yaratma süreci tamamlandıktan sonra ona müdahale etmiyorsa, ne bir kişinin ne de bir teşkilatın âlem hakkında araştırma yapanlara müdahale hakkı olabilirdi

Soru 42: Deizmi kısaca nasıl tarif edebiliriz ?

Cevap 42: Varlığı akılla bilinebilen ve âleme müdahale etmeyen Tanrı anlayışı" şeklinde tekrar tarif edebileceğimiz deizm Tanrı'nın tam aşkınlığı fikrine dayanır ve içkinliği reddeder.

Soru 43: Deizmin tarihsel açıdan olumlu görebileceğimiz katkıları nelerdir :?

Cevap 43: Deizm, dinî konulara akli metodları uygulayan, buna bağlı olarak da tarihî Hıristiyanlığa, esrarengiz din anlayışına, dindeki tabiat üstü olaylarla ilgili inanışlara, kilisenin otoritesine karşı çıkan, bütün bunlardan dolayı da Hıristiyan âleminde taassubun, baskının kırılmasına yardımcı olan yarı-dini, yarı-felsefî bir harekettir. Onun doğuşu ve yükselişi ile Batı dünyasında akılcılığın- Almanya sözkonusu olduğunda Aydınlanma Dönemi'nin- yükselişi arasında bir paralellik vardır. Özellikle Batı dünyasında deizmin, peşin hükümlerin, batıl inanışların yıkılmasında, Hıristiyanlık ve Yahudiliğin dışında kalan dinlere karşı daha mâkul bir tavrın yerleşmesinde, çok faydalı bir hizmet gördüğü inkâr edilemez

Soru 44: Deizmi hangi açılardan eleştirebiliriz ?

Cevap 44: 1- Katı bir akılcılığa dayanır 2- Deizm, dinin "esrarengiz" yönünü tenkit ederken oldukça ifrata kaçmakta, meselâ birçok deist, vahyi inkâr etmektedir3- Dinin aklî bir çerçeveye oturtulması, vahiy dahil din için önemli birçok konunun bir yana itlmesi, ateistin işine yaramıştır. Tanrı'yı âleme müdahale ettirmeyen bir din anlayışı ateizme giden yolun yarısından fazlasının katledilmesine imkân hazırlamıştır 4- Şüphesiz, deizmin en zayıf yanı, dinî hayatın mahiyet ve fonksiyonuna ters düşen bazı anlayışlara içinde yer vermiş olmasıdır, ötelerin ötesinde olan, ya da bazılarının şaka yollu kullandığı bir deyimle "emekliye ayrılmış" bir Tanrı anlayışı, dini duyguyu ve düşünceyi tatmin edemez.5- Deizm, birtakım kelâmı problemleri de beraberinde getirmektedir. Meselâ, âlemle ilgilenmeyen bir Tanrı, acaba âlemi bilmekte midir?

Soru 45: Panteizimi nasıl tarif ederiz ?

Cevap 45: Tanrı-âlem ikiliğini kaldıran. Tanrı'nın her şeyi ihtiva ettiğini, hatta O'nun her şey olduğunu, dolayısyla ne tabiatın rie de insanın müsta-kil varlıklar gibi görülebileceğini, onlann sadece ilâhı varlığın farklı tarzlardaki açılımlarından ibaret olduğunu ileri süren dinî ve felsefî bir doktrindir. Panteizm, esas itibariyle, tek-ilkeci (monteist) bir sistemdir.

Soru: 46 "Panteizm" denince akla ilk gelen isim kimdir ? Tanrı tarifi nasıldır ?

Cevap 46: "Panteizm" denince akla ilk gelen isim, şüphe yok ki, Spinoza'dır. Spinoza'nın 'Tanrı'yı tarifinde açıkça görmekteyiz: "Tanrı ile", diyor Spinoza, "mutlak anlamda sonsuz bir varlığı, yani sonsuz sıfatlara sahip bir cevheri kastetmekteyim," diyor

Soru 47: Spinoza Tanrı'nın Zât olmadığını  hangi eserinde uzun uzun anlatmıştır ?

Cevap 47 : Ahlâk isimli eserinden önce kaleme aldığı bir eserinde, Tractatus Theologica Politicus (Teolojik-siyasi risale) de uzun uzun anlatmıştır

Soru 48: Maddeci monizmin ünlü temsilcisi Ernst Haeckel- (1834-1919J Kâinatın Muamması adlı eserinde panteizmi nasıl açıklar ?

Cevap 48 "Panteizm, ateizmin kibarcasıdır. ...Onun ana tezi, Tanrı ile âlem arasındaki ikiliği kaldırmak ve âlemin kendibaşma, kendi dahili gücünden dolayı varolduğunu ilân etmektir. Panteist, Tanrı ile âlemin bir olduğunu söylerken Tanrırı'nın 'işten atıldığını kibarca haber vermekten başka bir şey yapmıyor

Soru 49: Hegel Spinozacılığı nasıl değerlendiri ?

Cevap 49: O şöyle der: "Spinozacılık, Tanrı ile âlem arasında bir ayırım yapmadığı için ateistlik ile suçlanmıştır... Tanrı ortadan yok olmakta ve sadece Tabiat kalmaktadır... Fakat Spinozacılığa aynı rahatlıkla Akozrnizm adı verilebilir, çünkü filozofa göre, dünyadaki sonlu varlıklar - bütün kâinat- kendibaşma bir temele sahip değildir; ona sadece Tanrı sahiptir."

Soru 50: Vahdet-i vücüd anlayışı, ile Spinozacılık anlamında felsefî bir doktrin farkı nedir ?

Cevap 50: Vahdet-i vücüd anlayışı, özü itibariyle bir tecrübe olduğu, yani Spinozacılık anlamında felsefî bir doktrin olmadığı için anlaşılması ye yorumlanması çok daha zordur.

Soru 51 : Spinoza'nın savunduğu türden panteizme yöneltilen eleştiriler nelerdir ?

Cevap 51: 1- Panteizm, aşkmlık fikrini reddettiği için ateizme yardımcı olmaktadır. 2- Panteizm "Tanrı her şeydedir" demekle varlık mertebeleri arasındaki ayınmı kaldırmakta, sözgelişi taşla insanı bir tutmaktadır. 3- Panteizm sonlu ile sonsuz arasındaki bağlantıyı iyice kurarak birliğe ulaşmada başarılı olmamıştır.4- Panteizmde aşkın ulûhiyet anlayışı olmadığı için "yaratma" fikri de yoktur.5- Panteizm, dinî tecrübenin anlaşılmasını da oldukça güç duruma sokmaktadır. Eğer Tanrı bir Zât değilse, İbadetin, duanın ne anlamı vardır? Dinî tecrübe, Tanrı insan münasebetine dayanmaktadır 6- Panteizm kötülük problemini de daha karmaşık hale getirmektedir. O, ya kötülüğü kökten inkâr etmekte yahut kötü ile iyinin farkını' asgariye indirmektedir. Bu takdirde de gü-nahı, ahlâkı sorumluluğu ve kötülükle-mücadelenin gereğini açıklayamamaktadır

Soru: 52 "Yaptığımdan başkasını da yapabilirdim" şeklinde özetlenen hürriyet, Spinoza'ya göre nedir ? Hikmet sahibi olmak hangi anlama gelir ?

Cevap 52: Spinoza'ya göre bir mittir. Spinozanın âlemi, baştan sona tesbit ve tayin edilmiş bir âlemdir. Hikımet sahibi olmak, işte böyle bir determinizmin bütün neticelerim kabul etmek ve öylece yaşayarak mutlu olmaya çalışmaktır.

Soru 53: Klasik panteizm, pan-enteizm arasındaki fark nedir ?

Cevap 53: Klasik panteizm, kısaca, "her şey Tanrıdır" demektedir; pan-enteizm ise "her şey Tanrıdadır" demekte, buna rağmen Tanrı ile âlemi bir ve aynı saymamaktadır.

Soru 54: Deizim, Panteizim ve pan- enteizim arasındaki farklar nelerdir ?

Cevap 54: pan-enteizm, deizmin ve panteizmin tek yanlılığından tamamen uzaktır. Deizm, Tanrıyı İlk Mutlak Sebep olarak kabul eder; ama O'nu her türlü etkilenmeden uzak görür; dolayısyla O, her türlü ilgi ve ilişkiden de uzak olur. Bu görüş, alemi bütünüyle Tanrı'nın dışında tutmak zorundadır.Panteizm ise, Tanrıyı bütünüyle âlemin içine getirir. Sıradan sebep ve sonuçlar bile ilâhî mahiyetin ayrılmaz parçası olur. Burada Tanrı, artık sebep değildir.Oysa pan-enteizm, Tanrıyı soyut, mutlak v.s' veçheleriyle âlemin üstünde; somut, izafi v.s. veçheleriyle de âlemin içinde görür. Alem, bu İki veçhe.açısından bakıldığında, birine gö-re Tanrıda "mündemiçtir; birine göre de dışındadır. Deizm ve panteizmden farklı olarak pan-enteizm henüz oluşmakta olan bir din felsefesi akımıdır.

Soru 55: İkbal’in ilahi hayat için yenilenmeden kastı nedir ?

Cevap 55: İkbal, ilâhı hayatta "değişme" den değil de "yenilik"den bahseder. O, Kur'ânın "Allah her an yeni bir iştedir" (55, Rahman, 29) ayietine dayanarak her yaratma fiilini, önceden tespit ve tayin edilmiş bir fiil olarak değil, yeni bir . hadise olarak görür.

DEĞERLENDİRME SORULARI SORULAR

S.1. Aşağıdakilerden hangisi determinizm prensibinin tanımıdır?
a- Determinizm prensibi, her olayın bir takım yakın ve uzak sebeplere bağlı, olarak ortaya çıktığını, ortaya çıktıktan sonra da bu kez bizzat o olayın bir takım başka olaylar için bir sebep olduğunu teorik bir imkan olarak kabul etmektir.
b- Determinizm prensibi insanın kendi yapıp etmeleri de dâhil, her şeyin haricî güçlerin tesirleriyle olduğunu ileri sürmektir.
c- Determinizm prensibi bütün olup bitenlerin önceden belirlendiğini ileri sürmektir.
d- Determinizm prensibi kaderciliktir.
e- Hiçbiri

S.2. İnsan hürriyeti ile ilgili aşağıdakilerden hangisi cebriyeciliğin görüşüdür?
a- İnsanın iradî dediğimiz fiilleri ile iradî olmayanlar arasında, esasta, bir fark yoktur.
b- İnsan irade hürriyetine sahiptir ve kendi fiilinin yaratıcısıdır.
c- Problemi "kesb" nazariyesi ile çözmeye çalışır.
d- Mutezile ile Eş'ari'lik arasında orta yol bulmaya çalışır.
e- Mutezilî tutumdan tam olarak uzaklaşıp uzaklaşmadığı tartışma konusudur.

S.3. Aşağıdakilerden hangisi M. İkbal'in insan hürriyeti konusunda ileri sürdüğü çözümdür?
a- İkbal'e göre, Allah olmuş-bitmiş bir yapıyı, blok halindeki kapalı kâinatı, uzaktan seyreden bir müşahit değildir.
b- Gelecek,bir imkânlar sahası olarak ilâhi hayatta mevcuttur; bir gerçekler sahası olarak değil.
c- Eğer gelecek bir gerçekler sahası olarak ilâhi hayatta mevcut olsaydı, o zaman tarih bir fotoğraf makinesinden farksız olurdu: Şöyle ki, kâinatın başlangıç noktasından son noktasına kadar her şey olmuş-bitmiştir.
d- İkbale göre, bütün bu yanlış düşünce ve yorumlardan kurtulmak için geleceğin İlâhî ilim, hikmet ve kudretle daima çizilmekte olan bir hat olduğunu düşünmemiz gerekir.
e- Önceden belirlenmiş hiç bir şey yoktur her şey zamanla ortaya çıkmaktadır. Tanrı da buna uymaktadır.

S. 4. Aşağıdakileden hangisi ilahiyat eserlerinde yeralan belli baslı Tanrı tasavvurlandan değildir?
a- Ezeli olan ve sadece kendi özünü bilen Varlık.
b- Ezeli olan ve hiçbir ey bilmeyen Varlık.
c- Ezeli, şuurlu ve alemi bilen Varlık.
d- Ezeli, şuurlu, alemi bilen ve onu ihtiva eden Varlık.
e- Ezeli Varlık.

S. 5. Felsefe tarihinde bilinen ilk deist anlayışa sahip filozof kimdir?
a- Sokrates
b- Platon
c- Aristoteles
d- Descartes
e- John Locke

S. 6. Panteizmin temel özelliği Aşağıdakilerden hangisidir?
a- Emekli Tanrı anlayışın savunur
b- Tanrı-alem özdeşliğini savunur
c- Çift kutuplu Tanrı anlayışını savunur
d- Tanrı'nın zamanla birlikte var olduğunu savunur
e- Tanrı ve alemin değişip geliştiğini savunur.

S.7. aşağıdakilerden hangisi Spinoza'nın savunduğu panteizme yöneltilen eleştirilerden değildir?
a- Panteizm, aşkmlık fikrini reddettiği için ateizme yardımcı olmaktadır.
b- Panteizm varlık mertebeleri arasındaki ayınmı kaldırmaktadır.
c- Panteizm sonlu ile sonsuz arasındaki bağlantıyı iyice kurarak birliğe ulaşmıştır.
d- Panteizmde aşkın ulûhiyet anlayışı olmadığı için "yaratma" fikri de yoktur.
e- Panteizm, dinî tecrübenin anlaşılmasını oldukça güç duruma sokmaktadır.

S.8. Aşağıdakilerden hangisi pan-enteizmi savunmaktadır?
a- Whitehead
b- Spinoza
c- Descartes
d- Gazali
e- Socianus
CEVAP ANAHTARI
1.A; 2. A; 3.E; 4.B; 5.C; 6.B; 7.C; 8.A


                                                                                                                                                                                            Hazırlayan : Süleyman KÖKTEN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder