DİN FELSEFESİ/ 9.
ÜNİTE /ÖZET NİTELİĞİNDE SORU- CEVAP ÇALIŞMASI
Soru 1: J.Lucas'ın
sınırlı kudret ve bilgi anlayışı nasıldır, buna nasıl itiraz edilebilir ?
Cevap1: J.Lucas'a göre, eğer Tanrı insana hürriyet
vermek için kendi kudretini sınırlandırıyorsa, ona kendi özel kavramlarını,
plan ve projelerini hazırlama imkânını vermek için bilgisini de sınırlıyor
demektir.Lucas'ın kudret ile bilgi arasında kurduğu bu paralelliğe itiraz
edilebilir. Şöyle ki, kullanılmayan kudret, yine de kudret sayılır; çünkü bir
şeyin olması ayrı, kullanılması ise ayrı bir şeydir. Oysa aynı
sınırlama bilgi konusunda olamaz. Bilgide kullanılıp kullanılmama değil, sahip
olunup olunmama daha önemlidir.
Soru 2: Felsefede insanın hürriyet ve kötülük
problemleri arasında hangisi insanın zihnini daha fazla meşgul etmiştir ?
Cevap
2: İnsanın hürriyeti problemi, kötülük
probleminden çok daha fazla insan zihnini meşgul etmiştir. Hürriyet ve
determinizm, din felsefesinden çok bilim ve ahlâk felsefelerini ilgilendiren
bir problemdir. Eğer evrensel sebeplilik kanununu koyan ve işletenin Tanrı
olduğuna inanırsak, bu durumda» problem kendiliğinden din felsefesi ve İlâhiyat
alanlarına intikal eder.
Soru 3: Determinist ile fatalist arasındaki farkı bir örnek ile
açıklayınız ?
Cevap 3: Bir determinist bu olaya büyük çapta
ben sebep oldum" diyebilir؛ fakat fatalist bunu söyleyemez. Ona göre kendi
yapıp etmeleri de dâhil, her şey haricî güçlerin tesirleriyle olmaktadır
Soru 4: Çağdaş felsefede determinizm kaça ayrılır ?
Cevap 4: Çağdaş felsefede
"sıkı" determinizm ve "ılımlı determiniz diye iki başlık altında
incelenir
Soru 5: "Sıkı"
determinizm ve "ılımlı determinizm’i açıklayınız ?
Cevap 5: Sıkı
determinizme göre, "insan yaptığından başkasını yapamaz", o halde,
"başka türlü de hareket edebilirdim" inancı bir yanılmadan ibarettir.
"Ilımlı"
yahut ,yumuşak" determinizme göre, insan, her halükârda bir takım
sebeplere bağlı olarak hareket eder. İnsanın fiillerinde de seçimlerinde de bir
"tesbit ve tayin olunma" sözkonusudur. Başka türlü düşünmemiz mümkün
değildir. Eğer benim seçimlerim gelişigüzel bir tarzda ortaya çıkıyor olsaydı,
onları ben bile önceden tahmin edemez, dolayısıyla kendi karakterime,
kişiliğime güvenerek bir arkadaşıma "söz veriyorum, kararımı söylediğin
istikamette verecek ve seni destekleme yolunu seçeceğim" diyemezdim
Soru 6: Ilımlı determinizme göre hakikat nerede
durmaktadır ?
Cevap
6: Hakikat, gelişigüzellik ile katı determinizmin arasında bir yerde olmak
durumundadır.
Soru 7: Psikolojik, fizyolojik, fiziki bir dizi yasalara ılımlı ve sıkı
determinizmin bakışı nasıldır ?
Cevap
7: İnsanın fiillerinin ortaya çıkmasını sağlayan beşerî karakteri, yani
fiilleri belirleyen bir dizi yasaları; daha genel mahiyette olan psikolojik,
fizyolojik, fizikî v.s. yasalardan eksiksiz bir şekilde çıkaracağımızı öne
sürmektedir. İşte yanlış olan, böyle bir iddiadır. Sözkonusu o bir dizi
yasalar, daha önce olup bitenlerden etkilenirler, ama onlar tarafından tam
olarak determine olmazlar.
Soru 8 : "Başka
türlü davranabilirdim" cümlesindeki "muktedir olma"ya katı ve
ılımlı determinizmin bakışı nasıldır ?
Cevap 8: "Başka türlü
davranabilirdim" cümlesindeki "muktedir olma", yapılan fiilin
"sebepsiz" olduğu anlamına gelmez. O fiili yapan kişinin zorlanmadığı
anlamına gelir. Ilımlı determinizm, bu "zorlanma" ile "haricî
bir sebebin zorlaması"nı kastetmektedir. Oysa aynı kelime, katı
deterministlerce çok farklı anlaşılmaktadır, onlar, "iç zorlama"nın
da dikkate alınması gerektiğini söylemektedirler
Soru 9 : Katı
determinizm hakkında neler söyleyebiliriz
?
Cevap 9 : Bu teorinin sağlam
bir "karakter” anlayışına sahip olduğu söylenemez. Karakter
"olmuş-bitmiş" bir yapı değil, oluşmakta olan ve istikrar içinde
sürekli olarak değişen bir "yapı"dır. Onun oluşmasında bizim hiçbir
payımızın olmadığını söylemek, yahut onun (kısmen de olsa değişmeyeceğini iddia
etmek, beşerî tecrübenin verilerine ters düşmektedir. Eğer katı determinizm
doğru ise, sorumluluktan bahsetmenin hiçbir anlamı yoktur. Caniyi de
kınayamayız; caniyi linç eden insanları da. Çünkü onlar "başka türlü
davranamazlardı". Eger "suçlu" nun bir anlami yoksa
"masum'un da bir anlamı yoktur
Soru 10 : Ahlaki
sorumluluk ile sebeplilik arasındaki ilişkiyi açıklayınız ?
Cevap 10: Ahlâki sorumluluktan
sözedebilmek için insan fiillerinin bir sebebe, yahut sebepler zincirine
dayandığını, dolayısyla belli ölçüde determine olduklarını inkar etmeye gerek
yoktur. "Sebepli fiiller" ile "hür olarak yapılmış fiiller"
arasında bir zıtlık görmeye de gerek yoktur. Karakter de dahil her şeyde az
veya çok bir değişikliğinn olabilecegine inanmak, ahlaki tefekkürün vazgeçilmez
sşarıtdır. Bu durumda, ahlaki sorumluluk probleminin çözümünü, zor olan orta
yolda aramak durumundayız. Bu yola göre insan hem bağımlı, hem de bağımısız;
yahut bir açıdan bakıldığı zaman bağımlı, baska bir açıdan bakıldığınıda
bagımsız bir varlıktır.
Soru 11: Tanrı'nın
her şeyi bilmesi ve her şeyi yaratması, bir determinizmi doğurur mu doğurmaz
mı??
Cevap
11: bizim bir şey hakkında bilgi sahibi olmamızın sebebi, o şeyin varolmasıdır.
Farabî, İbn Sına, M.İkbal, Descartes gibi birçok filozofa göre Tanrı'nın
bilgisi, objesini varkılan bir bilgidir. Diyelim ki, Tanrı'nın bilmesi ile
bir şeyin olması arasına ilahi irade, kudret ve hatta tekvini koyduk, sonuç
yine değişmeyecektir; bu kez bilgi yegâne sebep değil de sebeplerden biri
olacaktır.
Soru 12: İslam
düşünce tarihinde cebriyenin insanın iradesi konusuna bakışı nasıldır ?
Cevap
12: “İradî" dediğimiz fiillerle iradî olmayanlar arasında, esasta, bir
fark yoktur. "İnsanın kudreti" tabirindeki ikinci söz, mecazî
anlamdadır. Her şeyi yapıp-eden Allah'ta-. Dolayısıyla, nihaî noktada insanın
bir sorumluluğu da yoktur.
Soru 13 : Mutezile,
Eşarilik ve Maturidiyê’nın irade konusuna bakışı nedir
Cevap 13: Mu'tezile bunun tam zıddı olan görüşü
benimser: İnsan irade hürriyetine sahiptir ve kendi fiilinin yaratıcısıdır,Eş'arilik,
"kesb" nazariyesi ile orta yolu bulmaya çalışır. Fakat bu çabanın
da cebriyecilikten tam olarak kurtulup kurtulmadığı tartışma konusu olmuştur.Maturidilik
de orta yolu bulma mücadelesi içindedir; fakat onun da mutezilî tutumdan tam
olarak uzaklaşıp uzaklaşmadığı tartışma konusu edilmektedir.Yaygın kanaat,
son iki ekolün çözüm şekillerinin İslâm'a uygun düştüğü noktasında
toplanmaktadır.
Soru 14 : Luther’in insan iradesi ve hürriyetini nasıl
açıklar ?
Cevap
14: Luther» sözgelişi, "başka türlü davranabilirdim" şeklinde
anlaşılan hürriyet kavramını reddeder. Luther'e göre ise, iyilik yapan da
kötülük yapan da iradesini kullanarak yapar. Fakat insanın iradesi bir binek
hayvanı gibidir. Onu Tanrı da sürer, şeytan da. Birinciyi seçmek insanın elinde
değildir. Katolik Kilisesi, Luther‟in bu anlayışına
şiddetle karşı çıkar ve Trent Konseyi'nde Luther aleyhinde bir belge yayınlar.
Soru 15: Katolik
Kilisesinin umumî kanaatine göre Tanrı'nın önbilgisi ile determinizm arasındaki ilişkiyi açıklayınız ?
Cevap
15: Katolik Kilisesinin umumî kanaatine göre Tanrı'nın önbilgisi determinizmi
gerektirmez.
Soru 16 : Descartes’e
göre insan iradesi nasıldır ?
Cevap
16 : insan, hem bağımlı, hem de bağımsız bir varlıktır. Tanrı'nın ön-bilgisinin
determinizmi gerektirmediği kanaatindedir. Kral hikayesini örnek verir
Soru 17 : Descartes’in
ay tutulması örneğini açıklayınız
Cevap
17 Ay yahut güneş tutulması örneği.
Güneş yahut ay tutulacağı için astronomi bilgini bu durumu bilmekte yahut
tahmin etmektedir. Yoksa o, bildiği için tutulma olayı olmamaktadır
Soru 18: Farabinin
Allah’ın olacak olanları önceden bilmesi ve insanın iradesi arasındaki
çelişkiye çözümü nedir ?
Cevap
18 : Allah‟ın bizim gelecekte gerçeklik kazanacak olan fiillerimizi
bilmesi, o fiillerdeki "imkân"ı, dolayısıyla bizim
"hürriyet"imizi ortadan kaldırmaz. Olacak olanların ilahî bilgiye
göre olmaları, onları "mümkün" olmaktan çıkarıp vâcip kılmaz. Buna
göre belli bir fiil, bir bakımdan vâcip başka bir bakımdan mümkün olabilir.
Başka bir deyişle o ilahî bilgi açısından bakıldığında vâcip, ama bizatihi ele
alındığında da mümkündür
Soru 19: Farabinin
insanin hürriyeti konusundaki çözümün yetersizliği nedir ?
Cevap 19: Farabî, Descartes, M.İkbal gibi
düşünürlere göre, ilâhî bilgi, objesini varkılan bir bilgidir. Yani bilgi; var
olmanın sebebidir. Halbuki yukarıda sunulan çözümde Allah, geçmiş, hal ve
gelecekteki olayları seyreden bir gözlemci durumundadır. Farabi'nin sözünü
ettiği "dinler ", Allah'ı sadece bu şekilde tasavvur etmekle
kalmıyor. O'nu her şeyin mutlak yaratıcısı olarak kabul ediyor.
Soru 20: İbni
Sina’ın Allah’ın bilmesi ile insanın eylemleri meselesine bakışı nedir _
Cevap
20: Allah‟ın, cüz'ileri "külli bir tarzda" bildiğini
söylüyor. İlâhî bilgi, bizimki gibi duyumlara dayanmaz; yani o, aklîdir ve
zamana tâbi değildir; dolayısıyla değişmezlik özelliğine sahiptir
Soru 21: Batı felsefesinde Allah’ın önceden bilmesi ile insanın
hürriyeti konusu çoğunluk görüşü göre nasıldır ?
Cevap
21: Büyük çoğunluk, ya Tanrı'nın ön-bilgisi ile hürriyeti uzlaştırmaya
çalışmakta, yahut gelecekte olan hiçbir şeyin belirlenmiş olmayacağını
dolayısyla ortada bilme konusu 0larak "gerçek ve fiilî bir durum"un
mevcut olmadığım söylemektedirler.
Soru 22 Farabinin zikrettiği süreç felsefesine göre
Allah’ın bilmesi ve insan hürriyeti konusunda çözüm nedir ?
Cevap
22 Tanrı, vacibi vâcib, mümkünü de mümkün olarak bilmektedir.
Soru 23 : Süreç
felsefesine göre Tanrı, şimdi ve geleceği nasıl bilir ?
Cevap
23: Süreç felsefesi, Tanrı'nın "şimdiyi şimdi, "gelecek"i de
gelecek olarak bildiğini söyler. Gelecek, bu akımın temsilcilerine göre,
gerçeklik kazanmamış bir "imkânlar sahası'dır. Tanrı bu sahayı bilir; ama
nasıl ise öylece, yani mümkünler alanı olarak bilir. Eğer Tanrı geleceği
"sanki gerçeklik kazanmış gibi bilir” dersek, bu, sadece insanların ve
öteki varlıkların değil, Tanrı'nın bile "elini kolunu" bağlayan bir
determinizm olur.
Soru
24 :
Hartshome'a göre, 'Tanrı her şeyi bilir" ifadesini nasıl anlamalıyız ?
Cevap 24 'Tanrı
her şeyi bilir" hükmü doğrudur. İmkân, realite değildir. Realite henüz
yoksa, bilinecek şey, imkândan başka ne olabilir? Tanrı o şeyin "imkânını”
önceden bilir; ama sadece imkânını. Çünkü ortada olan, odur. İmkânı bilfiil bir
şeymiş (gerçekmiş) gibi görmek, bilgi île objesi arasındaki uyum açısından
bakıldığında, bilgi değil, bilgisizlik olur. Tanrı imkânı da gerçekliği de
bütünüyle bilmektedir,
Soru 25 Süreççi filozof Hartshome insanın fiillerinin önceden
belirlenmesi söz konusu mudur ? İslam dünyasında bu görüşlere kim yakındır ?
Cevap 25: İnsanın
fiillerinin önceden belirlenmesi -dolayısıyla belirlenmiş olarak bilinmesi-
diye bir şey sözkonusu olmadığı için insan hürriyetinin tehlikeye düşmesi de
asla sözkonusu olamaz. Muhammed İkbal bu görüşlere yakındır
Soru
26 : İkbal’in insan hürriyeti konusuna bakış açısı nasıldır ?
Cevap 26 : İkbal'e göre, Allah
olmuş-bitmiş bir yapıyı (blok halindeki kapalı kâinatı) uzaktan seyreden bir
müşahit değildir. Böyle bir ilâhî bilgi anlayışı ile Allah'ın "her şeyi
bildiği" inancını belki koruruz; ama bunu O‟nun
hürriyeti pahasına yapmış oluruz. Gelecek, diyor İkbal, bir imkânlar sahası
olarak ilâhi hayatta mevcuttur; bir gerçekler sahası olarak değil. Eğer bu
ikincisi olsaydı, o zaman tarih bir fotoğraf makinesinden farksız olurdu: Şöyle
ki, kâinatın başlangıç noktasından son noktasına kadar her şey olmuş-bitmiştir.
Zaman, sadece bir örtüyü kaldırmaktadır. Yeni hiçbir şey, hatta yaratma diye
bir şey yoktur ortada. İkbale göre, bütün bu yanlış düşünce ve yorumlardan
kurtulmak için geleceğin İlâhî ilim, hikmet ve kudretle daima çizilmekte olan
bir hat olduğunu düşünmemiz gerekir.
Soru 27: İkbal’in Mutlak Ben (Allah) ve sınırlı- sonlu
ben kavramları ile açıkladığı insan hürriyeti konusu nasıldır ?
Cevap
27: "Mutlak Ben (Allah) şahsî
insiyatif gücüne sahip olan sonlu benin ortaya çıkmasına müsaade etmek
suretiyle ilâhî hürriyetini kendi hür İradesiyle sınırlamıştır". İkbal;
buradaki "sınırlama" sözünden dini bir endişe duymaya gerek olmadığım
da özellikle hatırlatır.
Soru 28: İkbal ve
süreççi filozofların insan hürriyeti konusundaki önerme şeklindeki
cümlelerini yazınız ?
Cevap
28: Whitehead, "Tanrı hür varlıkları zorlamaz ikna eder"; Hartshome,
"Tanrı öteki varlıkları baskı altında tutmaz", İkbal "Mutlak
Ben; öteki benleri, onların ferdiyet ve hürriyetlerine zarar vermeksizin
kuşatır" derken hemen hemen aynı fikri öne sürmektedirler. Bu fonksiyona
sahip olan Tanrı hâlâ kadir midir? Hartshorne ve İkbal a göre, "evet";
çünkü ideal kudret, diyor Hartshome, bir "güç tekeli" anlamına
gelmez. Kadir demek, gücünü varolanlara ulaştırarak onların kendi kendilerini
belirlemelerine ters düşmeyecek her şeyi yermektir. İkbal, '"insan
hürriyetinin varolabilmesi için Allah kendi kudretini sınırlar'‟
Soru 29 : İkbale
göre kader anlayışı ve Hz. Ademin isyan etmesini nasıl anlamalıyız ?
Cevap
29: İkbal‟e
göre, Hz. Adem'in İlâhi itaatsizliğinde insanın özbenlik -şuurunun ve
hürriyetinin nişanesi vardır. Hz. Adem'in durumunu "asli günah" ile
yahut İslâm âleminde yaygın olan klasik "kader" anlayışı ile
açıklamaya çalışmak, meseleyi hiç mi hiç anlamamak demektir. Kader,
insan hayatının Allah tarafından verilen bir takım imkânlar içinde oluşmasıdır.
Soru 30:
Aristoteles'in Tanrı tasavvuru nasıldır ?
Cevap
30 Ezeli olan ve sadece kendi özünü bilen varlık. üzere, İlk Muharrik, tıpkı
kendisi gibi ezeli olan maddeye harekef vermekte. fakat alemde neyin
olup-bittigini bilmemektedlr. Gazali Felasife'nin Tanrı anlayisinda da
ilahi bilginin böyle tasarlandıgına inandıgı için onlan siddetle tenkid
etmistir.
Soru 31: Klasik
teizmin Tanrı anlayışı nasıldır ?
Cevap
31: Ezeli, şuurlu ve alemi bilen varlık:
Soru 32: Klasik
panteizmin temel Tanrı anlayışı nasıldır ?
Cevap
32: Ezeli, şuurlu, alemi bilen ve onu ihtiva eden Varlık: Bu Tanrı tasavvurunda
özellikle "ihtiva" etme ön plana çikmaktadir
Soru 33: Plotinus'un
Tanrı tasavvuru nasıldır ?
Cevap
33 Her şey O'ndan sudur eder, fakat o, kendisinden sudur edenleri ne bilir ne
de ihtiva eder.
Soru 34: "Zamancı (temporolist)
teizm Tanrı tasavvuru nasıldır ?
"Cevap
34: Ezeli, şuurlu, bilen, zamanla ilgili bulunan, fakat alemi ihtiva etmeyen
Varlık:.
Soru 35: Socinanizm"
olarak bilinen akılcı bir din akımının kurucuları kimlerdir ?
Cevap
35: Socinus, (ve yeğeni) Faustus
Socinus; "Socinanizm" olarak bilinen akılcı bir din akımının
kurucularındır. Bu alim özelllkle teslisi reddetmiş ve Hz. Isa'nın
"beşer" oldugunu birçok delillerle ortaya koymaya calışmıştır
Soru: 36.: Sınırlı Panteizmin görüşü nedir ?
Cevap
36 : "Kısmen alemi ihtiva eden Varlık: Bu görüşe "sınırlı
panteizm" adı da verilmektedir. William James'in ve çağdaş Amerikalı
filozoflardan E.S. Brightman'ın bu- çesit bir Tanrı tasavvuruna inandikları
kabul edilmektedir:
Soru 37 : Samuel Alexander
(1859-1938) savunduğu Tanrı anlayışı nasıldır ?
Cevap
37: . Tarn anlamıyla
zamanın içinde olan ve tedricen "ortaya çıkan" [emergent) Varlık:
Bu görüşü, özellikle, çagdaş filozoflardan Samuel Alexander (1859-1938)
savunmustur. Fi-lozofun en onemli eseri, Mekan, Zaman ve Tanrı (1920)
başlığı taşımaktadır
Soru 38. Pan-enteizmin
Tanrı tasavvuru nedir ?
Cevap
38: Ezeli, şuurlu, alemi bilen ve ihata eden, değişebilen Varlık
Soru 39: Deizm kavram olarak hangi kökten gelmektedir ?
Cevap
39: Deizm" kelimesi, Latincede Tanrı anlamına gelen "deus" tan
gelmektedir. Orijinal haliyle deizm, Tanrı'nın varlığına inanmak anlamına
geliyordu. Fakat zamanla Batı dillerinin çoğunda "teizm" (Yunanca
Tanrı anlamına gelen "theos tan gelir) kelimesi yaratıcı ulühiyet
anlayışım ifade etmek için kullanıldı ve deizm kendine özgü felsefî bir hüviyet
kazandı.
Soru 40 : Deizmin
yola çıktığı iki temel anlayış nedir ?
Cevap
40 Bir, Aleme müdahale etmeyen bir ulühiyet anlayışı, ikincisi Bu da 'dışardan
müdahale edilmeyen -hatta bazılarına göre, otonom olan- âlem fikri
Soru 41: Deizmi en
güçlü dönemini XVII ve XVIII. yüzyıllarda Avrupa‟da yaşadı. Bunun
sebebi nedir ?
Cevap
41: Kilise ile bilim adamlanmn arası açıldıkça ve din adamlarının, bilim
adamlarının faaliyetlerine Tanrı ve din adına müdahaleleri arttıkça, deizmin
temsil ettiği görüş, bilim dünyasına bir rahatlık getiriyordu. Eğer Tanrı,
alemi yarattıktan ve yaratma süreci tamamlandıktan sonra ona müdahale
etmiyorsa, ne bir kişinin ne de bir teşkilatın âlem hakkında araştırma yapanlara
müdahale hakkı olabilirdi
Soru 42: Deizmi
kısaca nasıl tarif edebiliriz ?
Cevap
42: Varlığı akılla bilinebilen ve âleme müdahale etmeyen Tanrı anlayışı"
şeklinde tekrar tarif edebileceğimiz deizm Tanrı'nın tam aşkınlığı fikrine
dayanır ve içkinliği reddeder.
Soru 43: Deizmin
tarihsel açıdan olumlu görebileceğimiz katkıları nelerdir :?
Cevap
43: Deizm, dinî konulara akli metodları uygulayan, buna bağlı olarak da tarihî
Hıristiyanlığa, esrarengiz din anlayışına, dindeki tabiat üstü olaylarla ilgili
inanışlara, kilisenin otoritesine karşı çıkan, bütün bunlardan dolayı da
Hıristiyan âleminde taassubun, baskının kırılmasına yardımcı olan yarı-dini,
yarı-felsefî bir harekettir. Onun doğuşu ve yükselişi ile Batı dünyasında
akılcılığın- Almanya sözkonusu olduğunda Aydınlanma Dönemi'nin- yükselişi
arasında bir paralellik vardır. Özellikle Batı dünyasında deizmin, peşin
hükümlerin, batıl inanışların yıkılmasında, Hıristiyanlık ve Yahudiliğin
dışında kalan dinlere karşı daha mâkul bir tavrın yerleşmesinde, çok faydalı
bir hizmet gördüğü inkâr edilemez
Soru 44: Deizmi
hangi açılardan eleştirebiliriz ?
Cevap
44: 1- Katı bir akılcılığa dayanır 2- Deizm, dinin "esrarengiz"
yönünü tenkit ederken oldukça ifrata kaçmakta, meselâ birçok deist, vahyi inkâr
etmektedir3- Dinin aklî bir çerçeveye oturtulması, vahiy dahil din için önemli
birçok konunun bir yana itlmesi, ateistin işine yaramıştır. Tanrı'yı âleme
müdahale ettirmeyen bir din anlayışı ateizme giden yolun yarısından fazlasının
katledilmesine imkân hazırlamıştır 4- Şüphesiz, deizmin en zayıf yanı, dinî
hayatın mahiyet ve fonksiyonuna ters düşen bazı anlayışlara içinde yer vermiş
olmasıdır, ötelerin ötesinde olan, ya da bazılarının şaka yollu kullandığı bir
deyimle "emekliye ayrılmış" bir Tanrı anlayışı, dini duyguyu ve
düşünceyi tatmin edemez.5- Deizm, birtakım kelâmı problemleri de beraberinde
getirmektedir. Meselâ, âlemle ilgilenmeyen bir Tanrı, acaba âlemi bilmekte
midir?
Soru 45: Panteizimi
nasıl tarif ederiz ?
Cevap
45: Tanrı-âlem ikiliğini kaldıran. Tanrı'nın her şeyi ihtiva ettiğini, hatta
O'nun her şey olduğunu, dolayısyla ne tabiatın rie de insanın müsta-kil
varlıklar gibi görülebileceğini, onlann sadece ilâhı varlığın farklı
tarzlardaki açılımlarından ibaret olduğunu ileri süren dinî ve felsefî bir
doktrindir. Panteizm, esas itibariyle, tek-ilkeci (monteist) bir sistemdir.
Soru: 46
"Panteizm" denince akla ilk gelen isim kimdir ? Tanrı tarifi nasıldır
?
Cevap
46: "Panteizm" denince akla ilk gelen isim, şüphe yok ki,
Spinoza'dır. Spinoza'nın 'Tanrı'yı tarifinde açıkça görmekteyiz: "Tanrı
ile", diyor Spinoza, "mutlak anlamda sonsuz bir varlığı, yani sonsuz
sıfatlara sahip bir cevheri kastetmekteyim," diyor
Soru 47: Spinoza
Tanrı'nın Zât olmadığını hangi eserinde
uzun uzun anlatmıştır ?
Cevap
47 : Ahlâk isimli eserinden önce kaleme aldığı bir eserinde, Tractatus
Theologica Politicus (Teolojik-siyasi risale) de uzun uzun anlatmıştır
Soru 48: Maddeci
monizmin ünlü temsilcisi Ernst Haeckel- (1834-1919J Kâinatın Muamması adlı eserinde panteizmi nasıl açıklar ?
Cevap 48 "Panteizm,
ateizmin kibarcasıdır. ...Onun ana tezi, Tanrı ile âlem arasındaki ikiliği
kaldırmak ve âlemin kendibaşma, kendi dahili gücünden dolayı varolduğunu ilân
etmektir. Panteist, Tanrı ile âlemin bir olduğunu söylerken Tanrırı'nın 'işten
atıldığını kibarca haber vermekten başka bir şey yapmıyor
Soru 49: Hegel
Spinozacılığı nasıl değerlendiri ?
Cevap 49: O şöyle der:
"Spinozacılık, Tanrı ile âlem arasında bir ayırım yapmadığı için ateistlik
ile suçlanmıştır... Tanrı ortadan yok olmakta ve sadece Tabiat kalmaktadır...
Fakat Spinozacılığa aynı rahatlıkla Akozrnizm adı verilebilir, çünkü filozofa
göre, dünyadaki sonlu varlıklar - bütün kâinat- kendibaşma bir temele sahip
değildir; ona sadece Tanrı sahiptir."
Soru 50: Vahdet-i
vücüd anlayışı, ile Spinozacılık anlamında felsefî bir doktrin farkı nedir ?
Cevap 50: Vahdet-i vücüd
anlayışı, özü itibariyle bir tecrübe olduğu, yani Spinozacılık anlamında
felsefî bir doktrin olmadığı için anlaşılması ye yorumlanması çok daha zordur.
Soru 51 : Spinoza'nın
savunduğu türden panteizme yöneltilen eleştiriler nelerdir ?
Cevap 51: 1- Panteizm, aşkmlık
fikrini reddettiği için ateizme yardımcı olmaktadır. 2- Panteizm "Tanrı
her şeydedir" demekle varlık mertebeleri arasındaki ayınmı kaldırmakta,
sözgelişi taşla insanı bir tutmaktadır. 3- Panteizm sonlu ile sonsuz arasındaki
bağlantıyı iyice kurarak birliğe ulaşmada başarılı olmamıştır.4- Panteizmde
aşkın ulûhiyet anlayışı olmadığı için "yaratma" fikri de yoktur.5-
Panteizm, dinî tecrübenin anlaşılmasını da oldukça güç duruma sokmaktadır. Eğer
Tanrı bir Zât değilse, İbadetin, duanın ne anlamı vardır? Dinî tecrübe, Tanrı
insan münasebetine dayanmaktadır 6- Panteizm kötülük problemini de daha
karmaşık hale getirmektedir. O, ya kötülüğü kökten inkâr etmekte yahut kötü ile
iyinin farkını' asgariye indirmektedir. Bu takdirde de gü-nahı, ahlâkı
sorumluluğu ve kötülükle-mücadelenin gereğini açıklayamamaktadır
Soru: 52
"Yaptığımdan başkasını da yapabilirdim" şeklinde özetlenen hürriyet,
Spinoza'ya göre nedir ? Hikmet sahibi olmak hangi anlama gelir ?
Cevap
52: Spinoza'ya göre bir mit‟tir. Spinoza‟nın âlemi, baştan sona tesbit ve tayin edilmiş bir
âlemdir. Hikımet sahibi olmak, işte böyle bir determinizmin bütün neticelerim
kabul etmek ve öylece yaşayarak mutlu olmaya çalışmaktır.
Soru 53: Klasik
panteizm, pan-enteizm arasındaki fark nedir ?
Cevap
53: Klasik panteizm, kısaca, "her şey Tanrıdır" demektedir;
pan-enteizm ise "her şey Tanrıdadır" demekte, buna rağmen Tanrı ile
âlemi bir ve aynı saymamaktadır.
Soru 54: Deizim,
Panteizim ve pan- enteizim arasındaki farklar nelerdir ?
Cevap
54: pan-enteizm, deizmin ve panteizmin tek yanlılığından tamamen uzaktır.
Deizm, Tanrıyı İlk Mutlak Sebep olarak kabul eder; ama O'nu her türlü
etkilenmeden uzak görür; dolayısyla O, her türlü ilgi ve ilişkiden de uzak
olur. Bu görüş, alemi bütünüyle Tanrı'nın dışında tutmak zorundadır.Panteizm
ise, Tanrıyı bütünüyle âlemin içine getirir. Sıradan sebep ve sonuçlar bile
ilâhî mahiyetin ayrılmaz parçası olur. Burada Tanrı, artık sebep
değildir.Oysa pan-enteizm, Tanrıyı soyut, mutlak v.s' veçheleriyle âlemin
üstünde; somut, izafi v.s. veçheleriyle de âlemin içinde görür. Alem, bu İki
veçhe.açısından bakıldığında, birine gö-re Tanrıda "mündemiç‟tir; birine göre de dışındadır. Deizm ve panteizmden
farklı olarak pan-enteizm henüz oluşmakta olan bir din felsefesi akımıdır.
Soru 55: İkbal’in
ilahi hayat için yenilenmeden kastı nedir ?
Cevap
55: İkbal, ilâhı hayatta "değişme" den değil de
"yenilik"den bahseder. O, Kur'ânın "Allah her an yeni bir
iştedir" (55, Rahman, 29) ayietine dayanarak her yaratma fiilini, önceden
tespit ve tayin edilmiş bir fiil olarak değil, yeni bir . hadise olarak görür.
DEĞERLENDİRME SORULARI SORULAR
S.1. Aşağıdakilerden hangisi determinizm prensibinin
tanımıdır?
a- Determinizm prensibi, her olayın bir takım yakın ve
uzak sebeplere bağlı, olarak ortaya çıktığını, ortaya çıktıktan sonra da bu kez
bizzat o olayın bir takım başka olaylar için bir sebep olduğunu teorik bir
imkan olarak kabul etmektir.
b- Determinizm
prensibi insanın kendi yapıp etmeleri de dâhil, her şeyin haricî güçlerin
tesirleriyle olduğunu ileri sürmektir.
c- Determinizm
prensibi bütün olup bitenlerin önceden belirlendiğini ileri sürmektir.
d- Determinizm
prensibi kaderciliktir.
e- Hiçbiri
S.2. İnsan hürriyeti ile ilgili aşağıdakilerden hangisi
cebriyeciliğin görüşüdür?
a- İnsanın iradî dediğimiz fiilleri ile iradî olmayanlar
arasında, esasta, bir fark yoktur.
b- İnsan irade
hürriyetine sahiptir ve kendi fiilinin yaratıcısıdır.
c- Problemi
"kesb" nazariyesi ile çözmeye çalışır.
d- Mutezile ile
Eş'ari'lik arasında orta yol bulmaya çalışır.
e- Mutezilî tutumdan
tam olarak uzaklaşıp uzaklaşmadığı tartışma konusudur.
S.3. Aşağıdakilerden hangisi M. İkbal'in insan hürriyeti
konusunda ileri sürdüğü çözümdür?
a- İkbal'e göre,
Allah olmuş-bitmiş bir yapıyı, blok halindeki kapalı kâinatı, uzaktan seyreden
bir müşahit değildir.
b- Gelecek,bir
imkânlar sahası olarak ilâhi hayatta mevcuttur; bir gerçekler sahası olarak
değil.
c- Eğer gelecek bir
gerçekler sahası olarak ilâhi hayatta mevcut olsaydı, o zaman tarih bir
fotoğraf makinesinden farksız olurdu: Şöyle ki, kâinatın başlangıç noktasından
son noktasına kadar her şey olmuş-bitmiştir.
d- İkbale göre,
bütün bu yanlış düşünce ve yorumlardan kurtulmak için geleceğin İlâhî ilim,
hikmet ve kudretle daima çizilmekte olan bir hat olduğunu düşünmemiz gerekir.
e- Önceden belirlenmiş hiç bir şey yoktur her şey
zamanla ortaya çıkmaktadır. Tanrı da buna uymaktadır.
S. 4. Aşağıdakileden hangisi ilahiyat eserlerinde
yeralan belli baslı Tanrı tasavvurlandan değildir?
a- Ezeli olan ve
sadece kendi özünü bilen Varlık.
b- Ezeli olan ve hiçbir ey bilmeyen Varlık.
c- Ezeli, şuurlu ve
alemi bilen Varlık.
d- Ezeli, şuurlu,
alemi bilen ve onu ihtiva eden Varlık.
e- Ezeli Varlık.
S. 5. Felsefe tarihinde bilinen ilk deist anlayışa sahip
filozof kimdir?
a- Sokrates
b- Platon
c- Aristoteles
d- Descartes
e- John Locke
S. 6. Panteizmin temel özelliği Aşağıdakilerden
hangisidir?
a- Emekli Tanrı
anlayışın savunur
b- Tanrı-alem özdeşliğini savunur
c- Çift kutuplu
Tanrı anlayışını savunur
d- Tanrı'nın zamanla
birlikte var olduğunu savunur
e- Tanrı ve alemin
değişip geliştiğini savunur.
S.7. aşağıdakilerden hangisi Spinoza'nın savunduğu
panteizme yöneltilen eleştirilerden değildir?
a- Panteizm, aşkmlık
fikrini reddettiği için ateizme yardımcı olmaktadır.
b- Panteizm varlık
mertebeleri arasındaki ayınmı kaldırmaktadır.
c- Panteizm sonlu ile sonsuz arasındaki bağlantıyı iyice
kurarak birliğe ulaşmıştır.
d- Panteizmde aşkın
ulûhiyet anlayışı olmadığı için "yaratma" fikri de yoktur.
e- Panteizm, dinî
tecrübenin anlaşılmasını oldukça güç duruma sokmaktadır.
S.8. Aşağıdakilerden hangisi pan-enteizmi savunmaktadır?
a- Whitehead
b- Spinoza
c- Descartes
d- Gazali
e- Socianus
CEVAP ANAHTARI
1.A;
2. A ;
3.E; 4.B; 5.C ;
6.B; 7.C ;
8.A
Hazırlayan :
Süleyman KÖKTEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder