5 Mart 2015 Perşembe

Dicle İlitam KELAM 2. ÜNİTE SORU CEVAPLARI:

KELAM 2. ÜNİTE SORU CEVAPLARI:
1.İslam kelamının ilk problemleri arasında hangi konular bulunmamaktadır.?cevap: imâmet, büyük günah,kader ve insanın özgürlüğü ile Allah’ın sıfatları ve kelamullah 2. İmâmiyye’nin akâidini ilmî sûrette ilk ortaya koyan, nass ismet ve imâmların kudsiyeti görüşlerinin naklî ve aklî delillerini sunan Şiî kelâmcı kimdir? Cevap: Hişam b. el-Hakem (190/805) 3. İslâm ümmeti arasındaki en büyük ihtilâf/anlaşmazlık hangi konuda olmuştur? Cevap: imâmet konusunda olmuştur. 4.Hilâfet meselesi Şiilerce nasıl olması gerekirdi? Cevap: Şîîlerin nazarında nassa, tayinle ortaya çıkan dînî bir meseledir ve bunu inkâr eden kimse zarûrât-ı diniyyeden olduğu bilinen bir esası reddetmiş olur. 5.Büyük günah işleyenin durumu hakkındaki tartışmalar hangi olay veya olaylar sonrası başlamıştır? Cevap: Hz. Osman’ın (ölm. 35/656), Cemel ve Siffîn savaşları gibi meydana gelen iç savaşlarda bir öldürme olayının ortaya çıkmasısonucu, bu mesele Müslümanlara arasında münakaşa edilmeye başlandı. Zira bu savaşlarda çarpışan iki grup da Müslümandı. Fakat ortada İslâm’ın büyük günah saydığı bir öldürme fiili mevcuttur. Bu durmda öldüren büyük günah işlemiştir. Kâtil mü’min midir?, değil midir?,ebedî cehennemlik midir, değil midir? gibi sorular, kebîre meselesi hakkındaki ihtilafların ortaya çıkmasına sebep olmuştur 6. Büyük günah işleyenin tekfir edilmesine meyleden ve büyük günah işleyenlerin ebedi cehennemde kalacaklarını söyleyen fırka hangisidir? Cevap: Hâricîler 7. “Lâ Hükme illa Lillah diyerek hz. Ali’den ayrılan fırka hangisidir? Cevap: Hâricîler 8. Hâricîlere karşı günahkârların mü’min olduğunda, amelin imandan bir cüz olmadığında ısrar eden fırka hangisidir? Cevap: Mürci’e 9. Küfrün bulunduğu yerde tâat bir fayda vermezse, imanın bulunduğu yerde de günâhın bir zarar vermeyeceğini ileri süren fırka hangisidir? Cevap: Mürci’e 10.Mutezile büyük günah işleyenlerin durumunu nasıl değerlendirdi? cevap:Amelin imanın parçası olduğunu, büyük günah işleyenin dinden çıkacağını, fakat kâfir olmayacağını, onun fâsık olacağını (el-menziletü beyne’l-menzileteyn) ileri sürmüşlerdir. 11.Büyük günah işleyenlerin konumu hakkında selef âlimlerinin görüşleri nelerdir? cevap:Bu iki grubun görüşlerini reddediyorlardı. Onlar, va‘d ve va‘îd bildiren âyetleri bir araya getirerek bir müslümanın büyük günah (kebîre) işlemiş olsa bile, günahı sebebiyle zorunlu olarak dinden çıkmayacağını, fâsık bir müslüman olup,durumunun Allah’a kalmış olduğunu, ya affedilip şefâatına nail kılacağını ya da üzerine azabın gerçekleşeceğini, ancak cehennemde ebedî kalmayacağını açıklamışlardır, zira orada ebedî kalmanın kâfirlere ve mürtedlere mahsus olacağını öne sürmüşledir. 12. Kader hakkında ilk defa konuşan ve savunduğu iddiası nedir? cevap: Ma‘bed b. Hâlid el-Cühenî (ölm. 80/699) olmuştur. Ma‘bed, “Kader diye bir şey yoktur, insan fiillerini kendisi yapar” iddiasında bulunmuştur. 13.İnsanın fiillerini tamamıyla ortadan kaldıran, tamamını Allah’a havale eden. İnsan tıpkı rüzgâra kapılan yaprak gibidir. Onun fiili ve kudreti yoktur diyen fırka hangisidir ve kurucusu kimdir? Cevap: Cebriyye. Kurucusu Cehm b. Safvân 14. . Ebû Hanife (ölm. 150/767) kader konusundaki görüşleri nedir? Cevap: Ona göre, her şey Allah’ın kaza, kader ve meşîetiyle meydana gelmektedir.İnsanların fiillerine taalluk eden kader Allah’ın ezelde bilmesi ve levh-i mahfûzda yazmasıdır.Bu yazma hükmen değil, vasfen bir yazmadır. 15. Kur’ân’ın mahlûk olup olmadığı konusu ilk defa kim tarafından kaçıncı asırda gündeme getirilmiştir? cevap: İlk defa h. II. asırda Ca‘d b. Dirhem ve akabinden de Cehm b. Safvân tarafından. 16. ‘mihne dönemi” adıyla meşhur olan dönemde tartışılan konu nedir? cevap:Kur’an’ın mahluk olup olmadığı konusu. 17. . İmâm-ı Azam, Kur’ân’ın mahlûk olup olmadığı konusu hakkındaki görüşü nedir? Cevap: Kelamulllah olan Kur’ân’ın bir kelâm-ı nefsî olduğunu, dolayısıyla mahlûk olmadığını, ama bizim telaffuzumuzun, seslerimizin ve yazılarımızın mahlûk olduğunu öne sürmüştü. Neticede, İmâm-ı Azam, Kur’ân’ı, Allah kelâmının beşer dünyasındaki bir tezahürü ve açılımı saydığı için, ilâhî kelamdan onu ayrı düşünüyor ve insanların okuduğu,yazdığı, telaffuz ettiği, seslendirdiği Kur’ân’ın mahlûk olduğunu, ama Allah’ın kendisine mahsus olan ve kelâm-ı nefsî denilen kelâmın mahlûk olmadığını ileri sürüyordu. 18. Eş‘arî ve Mâturîdî Kur’ân’ın mahlûk olup olmadığı konusundaki görüşleri nelerdir? cevap: kelâm-ı lafzî ve kelâm-ı nefsî görüşünü benimseyip kendilerince yoruma tabi tutmuşlar, nefsî, yani Allah’ın zatında bulunan öznel kelâmın (mana) yaratılmamış; lafzî, yani sözlü kelâmın ise yaratılmış olduğunu kabul etmişledir. 19. Mu‘tezile mezhebinin Kur’an’ın mahluk olup olmadığı konusundaki görüşü nedir? cevap: kelâm-ı nefsîyi kabul etmediği için böyle bir ayrıma gitmemiş ve kelâmullah’ın yaratılmış olduğunu öne sürmüştür. 20. Kelâmî ekollerden ilk ortaya çıkan fırka hangisidir? cevap:Hariciler 21.Haricilerin temel görüşleri nelerdir? cevap: Hâricîler, Kur’ân’a, te’vîl ve tefsire gitmeden olduğu gibi inanırlar ve onu bir inanç ve amel için yegâne kanun olarak telakki ederlerdi. Allah’ın hükmü dışında hüküm tanımadıklarından, gerek adaletin, gerekse bu hükmün mutlak surette yerine getirilmesinden hilafet makamını sorumlu tutarlardı.22. Hâricîlere göre halife olmanın şatları nelerdi? cevap:Kureyşli, Haşimî veya Arap olması şart değildir. Köle bile halife olabilir. Şu halde halifenin Kureyş’ten olması zorunlu değildir. • Hilafet için aranan şart, seçilecek kişinin mümin; âdil, zâhid ve âlim olmasıdır. • Halife olmaya lâyık olan kişi, Müslümanların özgür iradeleriyle seçilir; yani halifenin belirlenmesinde esas olan seçimdir. • Seçilen halifenin Allah’ın emirlerine tam olarak itaat etmesi şarttır; doğru yoldan ayrılan halifenin yönetimden uzaklaştırılması gerekir. • Hâricîlerden “Necedât” fırkasına göre, insanlar kendi aralarında insaflı davranırlarsa, halifeye de ihtiyaç duyulmaz. 23. Hâricîler’e göre iman-amel ilişkisi nasıldır? cevap: Onlara göre, ameller, yani namaz, oruç, adalet, doğruluk gibi dinî emirler imandan bir cüzdür; ondan ayrılmazlar. İman, sadece kalp ile tasdik ve dil ile ikrardan ibaret değildir; emirleri yerine getirmek ve günahlardan kaçınmak da imandandır. Buna göre, emirleri yerine getirmemek veya yasakları işlemek /çiğnemek kişiyi küfre sokar. 24. Hâricîler bazı belirgin özellikleri nelerdir? cevap: • İbadete sıkıca bağlanmak ve onda kaybolmak. Şehristânî’nin tavsifiyle, “Hâricîler namaz ve oruç ehli idiler.” • Akîdelerine ihlasla bağlı olmak. Nitekim onlar inançları uğrunda savaşmaktan bile çekinmemişlerdir. • Hâricîler, açık sözlü, mert, sözlerine güvenilir insanlar olmalarına karşın, inançlarına körü körüne bağlı kalmaları ve herhangi bir yoruma açık olmamaları sebebiyle, oldukça bağnaz idiler. • Kültürleri kıt, ufukları dardı. Nassları, zâhirine göre, hem de kendi dar görüşleriyle ele alıyorlar ve dolayısıyla onları özgür düşünceyle yorumlayıp kendi çıkarımlarından farklı anlamlar çıkaran İslâm alimlerini tekfîr ediyorlardı. Özgür düşünceye açık olmadıklarından, kendi aralarında da savaşıyorlardı.25. Kanlı Cemel vak‘asına sebebiyet veren olay nedir? cevap: Hz. Âişe, Talha ve Zübeyr olmak üzere kalabalık bir grup Hz. Osman’ın katillerinin derhal yakalanarak cezalandırılmasını talep etmişti. 26.Şia’nın ana fikirleri nelerdir? cevap: Şîî gurupların ittifak ettiği görüşler, daha doğrusu, yegâne görüş hilâfet (devlet başkanlığı) meselesidir. Hz. Ali Rasûlüllah’tan sonra insanların en faziletlisidir. • Hilâfet veya imâmet, çözümü halka bırakılabilecek âmme işlerinden olmayıp, oruç, hac, zekât gibi dinin rükünlerindendir. Binaenlayeh, Hz. Peygamber, kendisinden sonra gelecek imamı, ismini söyleyerek veya tek tek vasıflarını anlatarak belirtmiştir. Her iki halde de bu zât, Hz. Ali’dir, ondan sonra da oğulları ve torunları. • Nas ile tayin edilen bu imamlar küçük ve büyük bütün günahlardan korunmuştur (ma‘sûm). • Başta üç Râşid Halife olmak üzere Ali ve evlâdı dışında imâmet makamına geçen kişiler zâlimdir.Onlardan ve onlara bey‘at eden insanlardan (ashâb-ı kirâm) teberrî etmek (manevî ilgiyi kesmek ve uzaklaşmak) gerekir. Eğer Hz. Ali ve evlâdından bu gibi kimselere bey‘at eden olmuş ise, bu o günkü tehlikeden kendini korumak (takiyye) için olmuştur. Tabiatıyla Hz. Ali ile muhalifleri arasında cereyan eden savaşlarda Ali haklı, muhalifleri ise haksızdı. • Gerçek manadaki Şîadan sayılamayacak olan müfritler istisnâ edilirse, geri kalan Zeydiyye ve İmamiyye gruplarına göre, büyük günah işleyen kimse (mürtekb-i kebîre) tevbe etmeden öldüğü taktirde, ebedî olarak cehennemde kalır. 27. Şiîliğin kendilerine has ilkeleri nelerdir? cevap:Vasiyyet,İsmet,Ric’at,Takiyye 28. Şiîliğin günümüzdeki başlıca temsilcileri kimlerdir? cevap: İmâmiyye, Zeydiyye ve İsmâiliyye’dir. 29.Diğer bir adı Cehmiyye olan kurucusu Cehm b. Safvân olan ekolün ismi nedir? cevap:Cebriyye 30. . Allah bir kimse için iyi bir fiil takdir ederse, onun için sevap takdir etmiş demektir.Bir kimse için de ma‘siyet takdir ederse, o kimse için azap takdir etmiştir.Kısaca, insan hür olmayıp mecburdur.düşücesini savunan kimdir? Cevap: Cehm b. Safvân’dır. 31. Cebriyye (Cehmiyye)’nin Kelâmî Görüşleri nelerdir? cevap:a)Kâinatta yegâne fâil ve mürîd Allah’tır; insan da dahil olmak üzere bütün varlıklarda cereyan eden fiillerin yaratıcısı O’dur.b) İman, Allah’ı bilmek; küfür ise O’nun bilmemektir. Buna göre iman, ilim ve marifetten ibarettir.c) Allah’ın zatî sıfatlarından başka sıfatları yoktur. Kur’ân’da adı geçen semî‘, basîr gibi sıfatları, gerçekte zâhir değildirler; bu sebeple onlar tevil edilip yorumlanırlar.d) Allah’ın ilmi de ezelî olmayıp, hâdistir. Bundan dolayı Allah, bir şeyi meydana gelmesinden önce bilmez.e) Cennet ve cehennem fânî, yani geçicidir, ebedî değildir; çünkü hiçbir şey ebedî olarak kalmayacaktır.Kur’ân’da bazı âyetlerde geçen ebedîlikten maksat, uzun süre kalmaktır.f) Âhirette Allah’ı [somut olarak] görmek (ru’yetullah) mümkün değildir.g) Kabir azabı yokturh) Âhirette şefâat söz konusu değildir. 32.Kader meselesini ilk ortaya atan , kader fikrini Ebû Yûnus Senseveyh (el-Esvârî) adında bir Hıristiyan’dan alan ve kaderi inkar eden kimdir? cevap: Ma‘bed el-Cühenî’dir. 33. Emevî idaresinde bir süre katiplik yapan Ma‘bed el-Cühenî’nin izinden giden ve kaderiye okolünün kurucusu sayılan kimdir? cevap:Gaylân ed-Dımeşki 34.Kaderiyye fırkasının görüşleri nelerdir? cevap: İyi işler Allah’tan, kötü işler insanın kendisinden ileri gelir. Allah’ın yasakladığı şey, Allah’tan değildir. Buna göre, kötü fiiller ilâhî kaderle değil, insanın hür iradesiyle gerçekleşir.Şu halde sorumluluk doğuran ya da gerektiren fiiller insana aittir; ilâhî kadere mal edilemez. 2. İnsan fiillerinde tamamen özgür bulunur. Dolayısıyla ilâhî yardım olmaksızın insanlar istedikleri her hayrı yapmaya muktedir bulunurlar. İnsanın yaptıklarından sorumlu tutulması,Onun özgür olmasını gerektirir.Özgür bir iradeye sahip olmayan ve yaptığını, bu özgür iradesi ile yapmayan birini Allah’ın sorumlu tutması, O’nun adaletine sığmaz. 3. Allah insanlara inanmaya ya da inanmaya elverişli tam bir istitâat vermiştir, aksi taktirde inanmayan insanın cezalandırılması anlamsız olacaktır. 4. Zulümlerin ilâhî kadere havale edilmesi durumunda, bu Allah’ın adaletiyle çelişir. Zulüm niteliği taşıyan her türlü fiilin ilâhî kaderle bir ilişkisi bulunmaz, aksine bu tür kötülüklerin faili bizzat insanlardır. 5. İnsan fiilleri önceden ilâhî ilim tarafından bilinmez. 6. Allah günahları takdir etmemiştir. Allah, zina eseri bir çocuğu yaratmaz, takdir etmez. Haram rızık niteliğini taşımaz. 7. Allah insanların rızıklarını ve ecellerini belli bir zaman dilimiyle sınırlandırdığı için, bir kimse tarafından öldürülen bir kişi kendisi için tayin edilmiş süre gelmeden öldürülmüştür 35. Mürci’e mezhebi hangi olaylar sırasında kim yada kimler tarafından ortaya çıkmıştır? cevap: Müslümanların birbirini dinden çıkmakla itham ettiği ve siyasî çalkantıların ve karışıklıkların oldukça yoğun olarak yaşandığı bir dönemde ortaya çıkmıştır. Mürci’e, Şî‘a ve Havâric’in ortaya çıktığı devirde siyasi hadiseler karşısında tarafsız bir tutum takınan ve takip edenlerin oluşturduğu ekoldür 36.Mürci’e nin savunduğu en önemli ilkeleri nelerdir? cevap: toplumunun birlik ve beraberliğini her şeyin üstünde tutulmasını, , daima dinde kolaylık ilkesine önem vermeleri 37.Çeşitli milletlerin, özellikle Türklerin topluca Müslüman olmasında önemli rolü olan ekol hangisidir? cevap:Mürci’e ekolu 38. Horasan ve Mâverâünnehir’de, Mürci’e nin manevi lideri denince kim akla geliyordu? cevap: Ebû Hanîfe’dir 39.Mürci’e nin inançla ilgili görüşleri nelerdir? cevap:a) İman, Allah’ın peygamberlerini ve O’ndan gelen her şeyi bilmektedir. İmanın yeri kalptir.b) Mürci’e, genelde imanda artma ve eksilme olmayacağını öne sürerc) Mürci’e’nin bazıları, iman ile İslâm’ın aynı şey olduğu kanaatindedird) Mürcie mensupları, ameli, niyet ve inançtan sonra ikinci derecede ele alırlar.e) Mürcie topluluğuna göre, küfürle beraber tâatın bir faydası bulunmaz; imânla beraber ma‘siyet de zarar vermezf) İrcâ, kebîre sahibinin dünyada iken cennetlik veya cehennemlik olduğu hakkında herhangi bir hüküm verilemeyeceği için, onun hükmünü kıyâmet gününe bırakmak olduğu da ifade edilmiştir. 40. Allah’ı yaratığa, insana benzetenlere ve O’nu cisim kabul edenlere ne denir? cevap: Mücessime ve Müşebbihe denir. 41. Tecsîm anlayışının doğmasının nedenleri nedir? cevap: nassları hakikat-mecaz ayırımına gitmeksizin zâhirine göre yorumlama, koyu bir antropomorfik anlayışa dayalı ulûhiyyet fikrine sahip buluna Yahudiliğin tesirinde kalma ve Kur’ân’ı tevhîd ilkesini aklî bakımdan yeterince temellendirememe şeklinde üç ana amilden söz edilebilir. 42.Mutezile mezhebi nin kurucu kimdir? cevap: Vâsıl b. Atâ 43. Mu‘tezile adı ne anlama gelmektedir? cevap: “ayrılanlar, terk edenler manasındadır. 44. Kelâm ilmi ilk hangi zamanda doğmuştur? cevap: Mu‘tezile 45.Mu‘tezile’nin inanç esasları nelerdir? cevap: Tevhid: Mu‘tezile’ye göre, Allah zâtı ile hayy’dır; zâtıyla kadîm, zâtıyla semi‘dir. Adalet: Mu‘tezile’nin adalet anlayışının temelinde Allah’ın çirkin (kabîh) olanı asla işlemeyeceği görüşü yatmaktadır. Çünkü onlara göre, Allah sadece güzel (hasen) olanı işler Va‘d ve Va‘îd: Va‘d, dünyadaki amelleri güzel (hasen) olanların ahirette mükafatlandırılması (sevâb); va‘îd ise dünyadaki amelleri kötü (kabîh) olanların ahirette cezalandırılması (‘ıkâb) demektir. el-Menzile beyne’l-Menzileteyn: Mu‘tezile’ye göre, büyük günah işleyen (mürtekb-i kebîre) kimse ne mümindir, ne de kâfirdir,iman ile küfür arasında bir mertebede (fısk) yer alır el-Emru bi’l-Ma‘rûf ve’n-Nehyu ‘ani’l-Münker (İyiliği Emretmek ve Kötülüğü Yasaklamak): Mu‘tezile’ye göre, iyiliği emretmek ve kötülüğü de yasaklamak, her Müslüman üzerine farzdır. Mu‘tezile’nin bu beş esastan başka birtakım görüşleri daha vardır ki, bunları şöyle sıralamak mümkündür: a) Allah’ın ahirette görülmesi imkânsızdır. b) Kur’ân yaratılmıştır. c) Akıl nakilden üstündür d) Husun ve kubuh konusunda akıl esastır. Din, ancak aklın kavradığı (idrâk) ettiği hakikatleri izah ve teyit eder. 46. Mu‘tezile çoğunlukla amelde hangi mezhebe mensubtur? cevap: Hanefî mezhebine 47. Ehl-i Sünnet veya Ehl-i Hak kimlere denmektedir? cevap: Kur’ân’ı ve Hz. Peygamber’in sahîh hadîslerini rehber edinen, Allah elçisi Hz. Muhammed ile O’nun ashabının akâid (inanç) konusunda izledikleri yolu takip edenlere. 48. Ehl-i Sünnet ilm-i kelâmının zuhuruna kadar sünnete bağlı Müslümanlara ne ad verilmiştir? cevap: “Selefiyye” yahut Sıfatullah’ı inkâr eden bid‘at fırkaları karşısında Allah’ın sıfatlarını isbata çalıştıkları için “Sıfâtiyye”49. Selefiyye’nin en belirgin özelliği nedir? cevap:Akâid sahasında akla rol vermemek, âyet ve hadîsle yetinmek, müteşâbihleri tevîl etmeden bunları bilmeyi Allah’a havale etmektir. 50.Selefiyyenin dayandığı ana esaslar nelerdir? cevap: Takdis: Allah’ı, şânına ve yüceliğine lâyık olmayan şeylerden ve cismiyyetten tenzih etmektir. Tasdik: Allah’ın Kur’ân ve Sünnette geçen sıfat ve isimlerinin, O’nun yüceliğine ve kemâline lâyık manaları olduğu gibi kabul edip, Hz. Peygamber Allah’ı nasıl nitelendirmişse, O’na öylece inanmaktır. Aczi İtiraf: Müteşâbih âyetlerde anlatılan şeylerdeki murad ve maksadı Allah’ı bırakarak bunları bilmediğini ve bilemeyeceğimizi itiraf etmektir. Sükût: Müteşâbihlerin anlamını sormamak, onlara dalmamaktır İmsâk: Müteşâbih âyetler üzerinde değişiklik yapmamak; açık olmayan manaları kullanmaktan ve tevilden çekinmektir. Keff: Müteşâbih âyetlerle, kalben dahi meşgul olmamak ve onlar üzerinde düşünmemektir. Ma‘rifet Ehlini Teslim: Yüce bahisler, peygamberler ve sahâbeye gizli değildir. Bu bakımdan onların herkese kapalı olduğu sanılmamalıdır. Ne var ki, bunlar üzerinde durmak yerine, tevilini ancak Allah bilir, demek suretiyle onların bilgisini ehline bırakıp tevile gitmemek gerekir. 51. Selefiyye’nin itikâddaki imamı olarak kim görülmektedir? cevap: Ahmed b. Hanbel (ölm. 241/855) 52. Günümüzde dünya da selef olanlar çoğunlukla nerede yaşamaktadırlar? cevap: Müslümanlarının % 1-2’si Selefî’dir. En yoğun bulundukları ülke Suûdî Arabistan’dır ve orada “Vahhâbîlik” olarak yaşamaya devam etmektedir. 53. Mâtürîdiyye mezhebi nin kurucusu kimdir? cevap: Muhammed b. Muhammed b. Mahmûd Ebû Mansûr el-Mâtürîdî (ölm. 333/944)’54. Mâtürîdiyye mezhebi amelde hangi mezhebe mensuptur? cevap: İmâm Ebû Hanîfe’ye 55. Mâtürîdiyye’nin kelamı görüşleri nelerdir? cevap: Haber: Mâtürîdî’ye göre, haber, içinde yanlış olması veya yalan bulunması muhtemel söz demektir. Bu nedenle, kendisine haber verilen bir kimsenin verilen haberin doğru veya yalan olduğu kesinleşinceye kadar, onu ne doğrulaması ne de yalanlaması gerekir Akıl: Mâtürîdî’ye göre, dinî bilgiye akıl ve haber kanalıyla ulaşılır. Bununla birlikte nesne ve olayların hakikatine, duyular, haber ve akıl ile erişildiğinden bilgi kaynakları üçtür. Tevhîd: Allah’ın zâtına, fiillerine ait sıfatları vardır. Bunlar, Allah’ın zâtıyla kâim olan birer manadan ibarettir ve dolayısyla ne zâtının aynıdır, ne de zâtının gayrıdır. Allah’ın Görülmesi (Ru’yetullah): İmâm Mâtürîdî’ye göre Allah’ın gözle görülmesi, Kur’ân ve naklî delillerle sâbittrir; ancak O’nu görme keyfiyetsiz bir biçimde olacaktır. İnsanın Fiilleri ve Kaderi: İmâm Mâtürîdî’ye göre, insan fiillerinde hakiki bir irade hürriyetine sahiptir. Ancak insan, fiillerini kendisi iktisâb ediyorsa da, aslında onları yaratan Allah’tır. Mâtürîdî’ye göre, fiil, Allah ile kul arasında paylaşılmaktadır.Buna göre fiil, Allah’a izafe edildiği taktirde, kesb adını almaktadır. İnsan, ihtiyârî fiillerini iktisâb etmeye azmedince, Allah onda bu fiili işleme kudretini (istitât) yaratır ve istitâat fiille beraberdir; Çünkü istitâat, yenilenen hâdis bir kudrettir. İnsanın fiilini işlediği zaman, sevâb veya cezaya lâyık olması, azme veya kasda bağlıdır. Dolayısıyla, fiil, bizatihi sevâb veya cezanın sebebi değildir.Esas sebep, kasddır, azimdir. İman-İslâm: Mâtürîdî’ye göre, îmân, dil ile ikrar, kalb ile tasdiktir. Dili ile, fakat kalbi ile tasdikte bulunmayan kimse, mü’min değildir. Büyük Günah: Bir Müslüman işlediği büyük günahtan ötürü küfre girmiş olmaz. Dünyada o, gerçek bir mü’mindir; ancak işlediği günahtan dolayı fâsıktır, ahlâksızdır. Şefâat: İmâm Mâtürîdî’ye göre, şefâat, aslında günahkârlar için geçerlidir. Günahsızların buna ihtiyacı yoktur. 56. Mâtürîdiyye Ehl-i Sünnet’in temel prensiplerinde Eş‘arîlerle aynı görüşte olmakla beraber hangi konularda farklı görüşleri vardır? cevap: 1.Dinî tebliğ olmasa da, kişi akılla Allah’ı bulabilir. 2.iyi ve kötü, güzel ve çirkin (hasen ve kabîh) akılla kavranabilir. Yüce Allah bir şeyi iyi ve güzel olduğu için emretmiş, kötü ve çirkin olduğu için de yasaklamıştır. 3.Kulda başlı başına bir cüzî irade vardır. Kul iradesiyle seçimini yapar; Allah da o kulun seçimine bağlı olarak fiili yaratır. 4.Yüce Allah’ın diğer sıfatları gibi tekvîn (yaratma) sıfatı da ezelîdir. 5.Allah kulun gücünün yetmeyeceği şeyleri kula yüklemez. 6.Allah’ın fiillerinin muhakkak bir sebep ve hikmeti vardır. Fakat kul, bu sebep ve hikmeti her zaman bilemeyebilir. 57. Ebû’l-Hasan Alî b. İsmail el-Eş‘arî’nin görüşlerini benimseyen Ehl-i Sünnet mezhebine ne denmektedir? cevap: Eş‘ariyye denmektedir 58. Eş‘arî’nin fıkıhta bağlı olduğu mezhep hakkındaki görüş nedir? cevapAğırlıklı görüş Şafi mezhebi 59. Mu‘tezile’ye bir karşı tez olarak doğmuş, felsefeye karşı tez olarak Devam eden mezheb hangisidir? cevap: Eş‘ariyye 60.Eş’ariliğin temel görüşleri nelerdir? cevap: 1.Tevhîd: Allah birdir, eşi ve benzeri yoktur. O’nun zâtı ile kâim olan sıfatları vardır.Fahreddîn er-Râzî dışında kalan Eş‘arîlerin taksimine göre, sıfatlar zâtî, fiilî ve haberî gruplarına ayrılmaktadır. Tabiat Görüşü ve Nedensellik: Cevher ve arazların varlıklarını sürdürmeleri Allah’ın oları sürekli yaratımına bağlıdır. İnsanın Filleri: Kul için bir hâdis kudret ve ihtiyâr vardır. Fakat bu hâdis kudretin makdûru icatta hiçbir tesiri yoktur, Eş‘arî’ye göre, kulun kudret ve fiilini yaratan Allah’tır, fiilin meydana gelişinde kula verilen hadis kudretin hiçbir tesiri yoktur. Kul, Allah tarafından yaratılan fiilin kendine ait hadis kudretle kısmen irtibatlı (min cihetin) bulunduğu için sorumlu olur. Nübüvvet: Eş‘arîlerin nübüvvet müessesesini ispat etmek için dayandıkları en önemli delil mucizedir. Âhiret Görüşleri: İttifakla kabul edildiğine göre, nasların haber verdiği berzaha ve ahiret hallerine inanmak farzdır. Bu konuya dair nasların tevîl edilmeyip, zâhirî manada anlaşılması gerekir. Mucize ve Kerâmet:Peygamberlerin mucize, evliyanın da kerâmet göstermesi câizdir. Husn ve Kubh: Husn ve kubh ancak Şer‘ ile sâbit olur. Aklın eşyanın iyilik ve kötülük niteliğini belirleme gücü ve yetkisi yoktur. Akıl, burada sadece dinin bildirdiklerini ve açıkladıklarını kavrar Hikmet ve Sebep: Allah’ın fiillerinde ayrıca bir hikmet sıfatı yoktur. İlâhî hikmet ilâhî ilme râcidir. Fiiller, sebebe merbut değildir İman: İman kalple tasdiktir. Büyük günah işleyen imandan çıkmış olmaz, sadece fıska düşer. Bu bakımdan da ona fâsık mümin ve mü’min-i âsî denir. tasdikin kabulü için şehâdetini telaffuz şarttır. Şefâat:Allah’ın izniyle Hz. Peygamber’in mü’minlere şefâati haktır İmâmet: Ümmetin bir imam seçmesi üzerine vaciptir. Daha doğru bir deyişle, Müslümanların din ve dünya işlerini yürütecek bir kimseyi devlet başkanı olarak seçmeleri farzdır. İmam, nassla veya tayinle değil, seçimle olur. İmamda ilim, adâlet, siyaset aranan vasıfların başında gelmektedir. imamların ismet sıfatları yoktur. Ehl-i Kıble tekfir olunamaz. .Kitâb ve Sünnet’e, sahabe ve tabiîn ve Hadîs imamlarından mervî olan rivayete temessük; sikaların Peygamberimizden rivâyet ettikleri şeye itikâd lâzımdır 61.Eş’ariyye’nin Mâtürîdîlik’ten ayrılmış, kendine özgü görüşleri nelerdir? cevap: 1.Kendilerine dinî tebliğ ulaşmayan kişiler aklıyla Allah’ı bulmak ve O’na iman etmekle yükümlü değildirler. 2.iyi ve kötü, güzel ve çirkin akıl vasıtasıyla değil, şerîatla bilinir. Bir şey Yüce Allah emrettiği için iyi ve güzeldir; yasakladığı için kötü ve çirkindir. Filin kendisinde iyilik-kötülük, güzellik-çirkinlik yoktur. 3.Kulda başlı başına bir cüz’î irade yoktur. Kulun cüz’î iradesi Allah’ın iradesine bağlıdır. Kul ister, Allah dilerse yaratır, dilemezse yaratmaz. 4.Yüce Allah’ın ayrıca ezelî bir tekvîn sıfatı yoktur. Bu sıfat kudret sıfatının içindedir.5.Allah, kulun gücünün yetmeyeceği şeyleri kula yükleyebilir.6.Allah’ın fiillerinde sebep ve hikmet olabilir de olmayabilir de. 62.Eş’arilik ve Maturidilik arasındaki farklı görüşler nelerdir? cevap: 1.Cüz’î İrâde: Eş‘arîlere göre cüz’î iradeyi yaratan Allah’tır. Buna karşın, Mâturîdî’ye göre cüz’î irade Allah tarafından yaratılmaz.2.Kesb: Eş‘arîlere göre kesb, kulun gücünün Allah’ın takdirine (makdûr) yaklaşmasıdır (iktirân). Bu durumda kesb de aynen fiil gibi Allah’ın bir yaratığıdır. Mâturîdîlere göre ise kesb, kulun kendisinde yaratılmış olan kudretle bir şeye azm ve niyet etmesiyle o şeyin hâsıl olmasıdır. Mâturîdîler, kulun kendisinde yaratılmış bir kudret olduğunu ve onu istediği istikamette, iyiye de kötüye de kullanabileceğini kabul ederler. Buna göre Eş‘arîler, fiilde kulun kudretinin bulunmadığını, sadece kesbe sahip olduğunu; kesbin de kulun tesiriyle değil, kesbe olan iktiranı ile meydana geldiğini öne sürerken, Mâturîdî, kesbin de bütünüyle kulun kudreti ve tesiriyle oluştuğu kanaatindedir. 3.Husn ve Kubh: Eş‘arîlere göre husn ve kubh, yani bir şeyin iyi ve kötü oluşu doğrudan akılla bilinemez. Bu hakikatler (değerler), ancak nakille, yani Allah’ın emirleri ve yasaklamasıyla bilinebilirler. Böylece Allah’ın emrettiği şey iyidir; yapılmasını yasakladığı şey de kötüdür. Buna karşılık Mâturîdîlere göre, husn ve kubhun akılla bilinmesi mümkündür. Emir ve nehiy, bir şeyin iyi ve kötü oluşunun delilidir; çünkü iyi olan şey Allah tarafından emredilmiş; kötü olan da yasaklanmıştır; bir başka söyleyişle, Kur’ân da aklın güzel dediğini emretmiş; çirkin kabul ettiğini ise yasaklamıştır. 4.Ma‘rifet: Eş‘arîlere göre Allah’ı bilmek (ma‘rifetullah) dinen (şer‘an) zorunlu (vâcib)dur. Mâturîdîler ise Allah’ı tanımanın aklen vâcib olduğunu ileri sürerler; ancak bu vücûb, icâbını yerine getirebilecek bir tarafından olur. Akıl, Allah’ı tanımada müstakil olabilir; ama o, teklifi tanımada müstakil olmaz. 5.Tekvîn: Eş‘arîlere göre tekvîn, hakiki bir sıfat değil, itibarî bir sıfattır. Oysa Mâturîdîler, tekvinin, ilim,irade, kudret gibi hakiki bir sıfat olduğu görüşünü benimserler. 6.Nübüvvet: Eş‘arîlere göre nübüvvet için erkek olmak şart değildir; kadın da nebî olabilir. Nitekim Hz.Havva, Meryem, Asiye, Sâre, Hacer, Hz. Mûsâ’nın annesi de, buna göre birer nebîdir. Oysa Mâturîlere göre erkek olmak nübüvvetin şartlarından biridir. Kadınların peygamber olmaları câiz değildir.Ayrıca, Eş‘arîlere göre, Peygamber gönderilmediği takdirde, Allah’ın varlık ve birliğini bilmek insanoğluna zorunlu (vâcib) değildir. Mâturîdîler göre ise, insanlara Peygamber gönderilmemiş olsaydı bile, insanların Allah’ın varlığını ve birliğini akıllarıyla bulmaları icâb ederdi. 7.Teklîf-i Mâ-Lâ Yutâk (Kula Gücü Yetmeyeceği Şeyleri Teklîf ): Eş‘arîlere göre Allah’ın, cisim yaratmak,göğe çıkmak, uçmak vb. gibi, insanın gücü dışında kalan bir şeyin yapılmasını emretmesi ve kullarını bununla mükellef kılması câizidir. Oysa Mâturîdîler, böyle bir teklifi câiz saymazlar.8.Sebeb ve Hikmet: Eş‘arîlere göre Allah’ın fiilleri için bir sebep aranamaz ve bir hikmete de bağlı değildir, çünkü Allah, yaptıklarından sorumlu değildir. Mâturîdîlere göre ise, Allah’ın fiilleri bir hikmete bağlıdır ve bir sebebe dayanmaktadır; çünkü Allah, abesten ve boş şeylerle uğraşmaktan münezzehtir.O’nun fiilleri, hikmeti gereği meydana gelir; çünkü O, her şeyi bilendir, hakîmdir. .9.Kur’ân: Eş‘arîlere göre Kur’ân’ın bazısı bazısından büyüktür. Oysa Mâturîdîler böyle bir görüşü kabul etmezler ve Kur’ân’ın bazısının bazısından büyük olamayacağı kanaatini taşırlar. 10.Ezelde Ma‘dûma Hitâb: Eş‘arîler, ma‘dûma ezelde hitâb-ı ilâhînin taalluk etmesini câiz görürler.Buna göre Allah, ezelde konuşan (mükellim)dır. Mâturîdîler ise, bunu kabul etmezler ve ma‘dûma ezelde hitâb-ı ilâhînin taalluk etmediğini ve Allah’ın ezelde konuşan (mükellim) olmadığını öne sürerler.11.İbadetler: Eş‘arîlere göre, Müslüman olmayanlar da ibadet etmekle mükelleftirler. İbâdet etmeyenler, ayrıca ceza görecekledir. Oysa Mâturîdîler, Müslüman olmayanların ibadetle mükellef olmadıklarına ve dolayısıyla ibâdetlerini terk etmeleri sebebiyle ayrıca ceza görmeyeceklerine inanırlar.12.İrtidâd (Dinden Dönme): Eş‘arîlere göre, mürted (dininden dönen) Müslüman, yeniden îmân ederse, eski iyilik ve kötülükleri de geri dönmüş olur. Buna karşılık Mâturîdîlere göre, yeniden îmân eden kimsenin dinden dönüşünden önceki iyi ve kötü amelleri geri gelmez.13.Tövbe-i Ye’s: Ye’s halinde yapılan tövbe Eş‘arîlere göre makbûl değildir. Oysa Mâturîdîlere göre böyle bir tövbe makbûldür.14.Îmân: Eş‘arîlerlere göre mü’minin îmânı artar, eksilir. Mâturîdîlere göre ise, îmân ne artar, ne de eksilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder