İSLAM HUKUKU 4. ÜNİTE ÖZET
I. MALİ CEZALARIN ÇEŞİTLERİ
Mali cezalar, “diyet” ve “erş” olmak üzere iki çeşittir.
A. DİYET
W-D-Y kökünden şekillenmiş olan “diyet”, sözlükte caninin, mağdura veya mağdur tarafına diyeti ödemesi demektir.
B. ERŞ
Sözlükte, bozukluk, rüşvet, ayıplı maldan düşülen kıymet, ihtilaf, düşmanlık gibi anlamlara gelen erş, terim olarak,
bedenin bir organına zarar vermeye karşı ödenmesi gereken ve diyetten az olan mal miktarıdır. Erş iki kısımdır:
1. Miktarı Belirlenmiş Erş
2. Miktarı Belirlenmemiş Erş
Görüldüğü üzere, diyetle erş arasında şu farklar vardır:
a. Erşin miktarı diyetinkinden azdır.
b. Diyetin miktarı bellidir, bu konuda hakimin takdir yetkisi yoktur. Erşin miktarı ise bazı durumlarda belli,
bazılarında ise belli değildir ve hakimin takdirine bırakılmıştır.
II. DİYETLE İLGİLİ HÜKÜMLER
DİYETİN VACİP OLMASI İÇİN GEREKEN ŞARTLAR
1. Mağdurun Ma’sûm Olması
Dolayısıyla, harbi bir kafiri veya bâğî (İslam devletine baş kaldıran) bir müslümanı öldürmekten dolayı diyet
gerekmez.
2. Mağdurun, Diyeti Hakkedecek Durumda Olması (Tekavvum)
Hanefi’lere göre bu durum, mağdurun İslam ülkesinde (daru’l-İslâm) olması,Şafii’lere göre ise mağdurun müslüman
olması ile olur.Buna göre harbi olan bir kafir, daru’l-harbde müslüman olup İslam ülkesine gelmezse ve orada bir
müslüman tarafından kasten öldürülürse, İmam Şafii ve Ahmed’e göre kasten öldürülmüşse kısas, taksirle
öldürülmüşse diyet gerekir.
3. Fiilin Haklı Olmaması
Kısas konusunda da belirttiğimiz gibi, bir kişi, meşru’ müdafaa sonucu, örneğin canını, malını, namusunu korumak
uğruna birini öldürmek veya bir organına zarar vermek zorunda kaldığı takdirde, işlediği fiilden sorumlu tutulmaz.
4. Fiil İle Zarar Arasında Sebebiyet Bağının Bulunması
Örneğin başkası tarafından hafifçe yaralanan bir kişinin, zehirleyici veya zararlı ilaçlar kullanması sonucu ölmesi
halinde, yaralayan kişinin ölümden değil yaralamaktan sorumlu tutulması gerekir.
5. Fiilin, Kalıcı Değişiklik Veya Sabit İz Bırakması
Faili tazmin ile sorumlu tutabilmek için fiilin el, ayak, göz, kulak gibi organların tamamen veya kısmen yok olmasına
sebebiyet vermesi veya baş ve yüzde sabit eser bırakması gerekir.
C. DİYETİN CİNSİ VE MİKTARI
b. Hz. Peygamber (S) döneminde tedavüldeki nakitler altın ve gümüştür. Deve fiyatlarının nakde dönüştürülmesinde
esas alınan altındır.
Kağıt paranın tedavüle girdiği günümüzde, artık nakit olarak kullanılmayan altın ve gümüşün, geçen uzun zaman
sürecinde, diğer mallar karşısında değer kaybına uğradığı anlaşılmaktadır. Örneğin 200 sığır veya 2000 koyun
yaklaşık 100.000.000.000 TL. ederken 1000 dinar (4250 gr.altın) veya 10.000 dirhem (29.750 kg. gümüş) ise
yaklaşık 50.000.000.000 Tl. değerindedir. Bu durumda, diyet miktarının, hakimin ve yöneticilerin takdirine
bırakılması uygun olur.
Hz. Peygamber (S) döneminde son olarak 800 dinar ödettirilirken, Hz. Ömer’in, bu miktarı arttırması, İslam’da
hükümlerin sabit olmadığını, maslahatın gerektirmesi halinde müçtehitlerin içtihatları ile bu hükümlerin,
müslümanların yararına şekillenebileceğini göstermekte ve ilim erbabına düşünme imkanını tanımaktadır.
3. Diyetle İlgili Fıkhî Görüşler
İslam hukukunda diyetin, hangi cins mallardan ve ne miktarda ödeneceği konusunda üç değişik görüşün ortaya
çıktığını görüyoruz:
a. İmam Malik ve Ebu Hanife’ye göre diyetin, üç çeşit malın birinden ödenmesi gerekir. Bunlar deve, altın ve
gümüştür. İmam Şafii’nin eski görüşü (kavl-i kadim) de bu isti-kamettedir. Buna göre tam diyetin tür ve miktarı
şöyledir:
1) 100 adet deve.
2) 1000 dinar (4250 gram altın).
3) Ebu Hanife’ye göre 10.000 dirhem (29.750 kg. gümüş), İmam Malik’e göre 12.000 dirhem (35.7 kg. gümüş).
Ebu Hanife’ye göre bir dinar on dirhem, İmam Malik’e göre 12 dir-hem değerindedir.
Hanbelilere göre de ilk beş çeşit, diyet konu-sunda ödenebilecek temel (asıl) mallardır. Elbise ise çok değişken
olduğu için temel mal olarak kabul edilmemiştir.
Bu görüşe göre tam diyet şu tür ve miktar mallardan biridir:
1) 100 deve
2) 1000 dinar (4250 gram altın)
3) 10.000 dirhem (29.750 kg.) gümüş
4) 200 sığır.
5) 2000 koyun
6) 200 takım elbise (Hulle/bürd-i yemânî).
c. İmam Şafii’ye göre diyette temel mal devedir; karşılıklı anlaşma olmadıkça deveden başka mal verilemez.
D. MAHİYET İTİBARİYLE DİYETİN KISIMLARI
1. Hafif Diyet
hafif diyetteki 100 devede “tahmîs = beşleme” söz konusudur. Yani hafif diyette bu yüz deve nitelik bakımından
Hanefi ve Hanbelilere göre şu beş gruptan oluşur:
20 adet bintu ma hâd: İkinci yaşa girmiş dişi deve.
20 adet ibnu mehâd: ikinci yaşa girmiş erkek deve.
20 adet bintu lebûn: Üçüncü yaşa girmiş dişi deve.
20 adet hikka/hukka: Dördüncü yaşa girmiş erkek veya dişi deve.
20 adet cezea: Beşinci yaşına girmiş erkek deve.
Maliki ve Şafii’ler, ibn mehâd yerine ibn lebunu kabul ediyorlar.
Hafif diyetin şu özellikleri vardır ki, bunlar hafifletici özelliklerdir:
a. Develeri tamamı pahalı türden değil, değişik yaşlardaki beş gruptan oluşmaktadır ki bu, bir bütün olarak diyetin
değerini cânî lehine etkilemekte yani düşürmektedir.
b. Diyetin tamamı caniye yüklenmeyerek âkilesi arasında paylaşılmaktadır.
c. Diyet, peşin değil üç yıl gibi geniş bir zaman zarfında ödenebilmektedir.
2. Ağır Diyet
a. Diyetin tamamının ödenmesi, bizzat katile aittir; âkilesinin, diyeti paylaşma yükümlülüğü yoktur.
b. Diyet, üç senelik bir zaman zarfında değil, peşin olarak ödenir.
c. Develerin sayısında bir değişiklik yok ise de ağır diyetteki develerin bir kısmı nitelik bakımından farklı ve daha
kalitelidir. Dolayısıyla, buradaki 100 devenin toplam maliyeti daha yüksektir.
a. Maliki, Şafii ve Hanefi’lerden İmam Muhammed’e göre diyet üçlenir edilir, yani üç çeşit deveden ödenir: 30
hikka (4. yaşa girmiş), 30 cezea (5. yaşa girmiş) ve 40 halifet (gebe). İmam Ahmed’in bir görüşü de bu
istikamettedir
b. Hanbeliler ile İmam Muhammed’in dışındaki Hanefi’lere göre diyet, “dörtlenir”, yani dört çeşit deveden ödenir:
25 adet bint mehâd (2. yaşa girmiş dişi), 25 adet bint lebûn (3. yaşa girmiş dişi), 25 adet hikka ve 25 adet
cezea.
Ağırlık sadece, diyetin develerden verilmesi durumunda söz konusudur.
III. SUÇLARIN MAHİYETLERİNE GÖRE MALİ CEZALAR (DİYET VE ERŞ)
A. ÖLDÜRME CİNAYETİNDE DİYET
4. Taksîr Hükmündeki Öldürmede Diyet
Taksirin benzeri şeklindeki öldürmenin cezası da tıpkı taksirle öldürmeninki gibi, diyet ve keffaret ile miras ve
vasiyetten mahrum kalmaktır.
5. Tesebbüben Öldürmede Diyet
Hanefi’lere göre bu tür öldürmede de tıpkı taksirle öldürmede olduğu gibi akileye diyet gerekir. Diğer mezheplere
göre ise, tesebbüben öldürmek, yerine göre Kasten veya taksirle öldürmek sayılır ve buna göre kısas veya diyet
gerekir.
6. Cenini Öldürmede Diyet
Bir kişi, vurmak, korkutmak, bağırmak ve benzeri bir sebeple hamile kadının, rahmindeki çocuğu düşürmesine neden
olduğu takdirde, çocuğun düşmesinden sorumlu olur. Bu durumda düşen çocuğun ölü veya diri olarak düşmesine göre
suçun cezası değişir.
a. Ceninin ölü doğması halinde, failin “ğurrat” denilen bir bedel ödemesi gerekir. ğurrat sözlükte bir şeyin en iyisi,
ilki, atın alnındaki beyazlık gibi anlamlara gelir. Terim olarak ise, ceninin öldürülmesine karşı ödenen bedeldir.
ğurrat, tam diyetin yüzde beşi kadardır ki İslam hukukçuları da bunu benimsemişlerdir. Ayrıca ğurranın ödenmesi
açısından ceninin erkek veya kız olması arasında bir fark yoktur.
b. Şafii ve Hanefilere göre fiil, ne şekilde olursa olsun, Kasten sayılmaz, dolayısıyla ğurrat, suçlunun akilesi
tarafından ödenir. Malikilere göre, öldürmeye sebep olan fiil, Kasten olsun veya olmasın ğurrat ağır olur, yani peşin
olarak suçlunun malından ödenir. Ayrıca ğurranın sadece nakit olarak ödenmesi gerekir. Hanbelîler, tam diyetin üçte
birinden düşük olan bedellerin akile tarafından ödenmeyeceği görüşünde oldukları için, haliyle onda bir miktarında
olan ğurranın, akile değil fail tarafından ödenmesini öngörmektedirler.
Canlı doğması halinde yaşayabilecek seviyede olan bir ceninin, fiilin etkisiyle canlı olarak düşüp ölmesi halinde, tam
diyetin ödenmesi gerekir. Malikilere göre bu durumda ancak kasame ile, yani ceninin velileri, ceninin, gerçekleşen
fiil ile öldüğüne dair kasame şeklinde yemin ettikleri takdirde tam diyet tahakkuk eder. Ceninin yaşayabilecek
seviyede olması, organlarının belirgin hale gelmesiyle olur ki bu, hadis-i şerifte de belirtildiği üzere, hamileliğin
başlamasından itibaren 120 gün geçmekle olur.
Ceninin canlı olarak düşüp ölmemesi veya başka bir sebepten dolayı ölmesi halinde, ceninin düşmesine sebep olan
suçluya sadece ta’zir gerekir
d. Bir kadın, karnındaki çocuğunu, vurmak, ilaç içmek ve benzeri bir sebeple düşürdüğü takdirde, ğurranın ödenmesi
gerekir ve “katilin mirastan yararlanmama” kuralı gereğince kadın ğurradan yararlanamaz. Bu konuda ittifak vardır..
e. Fakihlerin çoğunluğuna göre, ğurranın gerektiği durumlarda, ayrıca failin keffaret vermesi de gerekir. Ebu
Hanife’ye göre ise keffaret gerekmemektedir.
f. Fakihlerin çoğunluğuna göre, cenine karşı ödenen ğurrat, ceninin mirasçılarına dağıtılır.
g. Birden fazla ceninin ölü olarak düşmesi halinde, her cenin için bir ğurranın ödenmesi gerekir. Farklı durumlarda
düşmeleri halinde, haliyle her cenin kendi başına değerlendirilir. Buna göre biri ölü doğar, diğeri ise sağ olarak
doğup sonra ölürse; ölü doğan için ğurrat, sağ doğan için diyet gerekir.
B. MÜESSİR FİİLLERDE MALÎ CEZALAR
Mali bedel açısından, müessir fiillerden gayemiz, bedendeki önemli organları veya fonksiyonlarını yok etmek,
bedende yaralar meydana getirmek ve yaralamaksızın başkasını tokatlamak, yumruklamak gibi insan şahsına yönelik
müessir fiillerdir
a. Burun - Koklamak
burunun tamamen yok olması durumunda tam diyet gerekir, kısmen yok olduğu veya zedelendiği takdirde, meydana
gelen zarar kadar erş gerekir.
Burun kesilmeyip koklama duyusunun yok edilmesi durumunda yine tam diyet gerekir.
Hem burunun hem de koklama duyusunun yok olması durumunda, biri burun diğeri koklamak için olmak üzere iki
diyet, sadece bir deliğin koklama duyusu gittiği takdirde yarım diyet gerekir.
b. Dil - Tatmak, Konuşmak
Dilin tamamen kesilmesi durumunda da tam diyet gerekir. Dilin bir kısmının kesilmesi durumunda, kesilen miktar
oranında erş gerekir.
Dil kesilmeyip konuşma yeteneğinin yok olması durumunda yine tam diyet gerekir. Bu yeteneğin bir kısmı gittiği
takdirde, yok olan miktar oranında erş gerekir. Harflerin bir kısmı konuşulamaz hale gelirse; tam diyet, alfabedeki
harf sayısına bölünüp konuşulamayan harflere göre erş miktarı belirlenir.
Dilin tatma özelliğinin yok olması durumunda, İmam Malik, Şafii ve Ebu Hanife’ye göre tam diyet gerekir.
Tatmanın bir kısmı gittiği takdirde giden miktar oranında erş belirlenir.
Dilsizin (lal = dili olduğu halde konuşamayan) diline karşı yapılan cinayetlerde, İmam Malik ve Ebu Hanife’ye göre
hukumet-i adl vardır. İmam Şafii’ye göre, dilin tatma duyusu gitmişse tam diyet, gitmemişse hukumet gerekir.
Henüz konuşamayan çocuğun dili için fakihlerin çoğunluğuna göre tam diyet, Ebu Hanife’ye göre hukumet vardır.
c. Kulaklar - İşitmek
İki kulakta tam diyet, tek kulakta yarım diyet (erş) vardır.
hem kulaklar hem de işitmek, birden yok edildikleri takdirde, iki diyet gerekir.
d. Gözler - Görmek
İki gözde tam diyet, tek gözde ise yarım diyet vardır. Tek gözü olanın gözüne karşı Ebu Hanife ve Şafii’ye göre
yarım diyet, İmam Malik ve Ahmed’e göre ise, onun tek gözü iki gö-zün vazifesini gördüğü için tam diyet gerekir.
Gözler yok edilmeyip görme fonksiyonlarının yok edilmesi durumunda, iki gözde tam, tek gözde yarım diyet gerekir.
Ancak gözlerin kendilerine ve görme özelliklerine ayrı ayrı di-yet değil, ikisine birden tam diyet düşer.
İmam Ebu Hanife, Şafii ve Ahmed’e göre, göz kapaklarının tamamına karşı tam diyet, her bir kapağa karşı 1/4
diyet vardır. Çünkü bu kapaklar, gözleri korumakta dolayısıyla onların yok olmaları gözlerin yok olmaları anlamına
gelmektedir.
f. Kaşlar
Hanefi ve Hanbelilere göre, kaşların kılları, bir daha bitmeyecek şekilde döktürüldüğü takdirde, kaşların ikisine tam,
birine ise yarım diyet gerekir.
İmam Şafii ve Malik’e göre ise kaşlar için sadece hukumet gerekir.Ancak derileri soyulup tamamen yok oldukları
takdirde kısas gerekir.
g. Dudaklar
Diyetlerle ilgili hadiste de belirtildiği üzere dudaklarda tam diyet vardır.
Dudaklardan bir kısmının zarar görmesi halinde, zarar gören miktar oranında erş takdir edilir.
ha. İmam Ebu Hanife ve Muhammed ile bazı Şafii ve Hanbeli fıkıhçılarına göre el, bileğe kadar olan kısımdır. Buna
göre bir el bilekten yukarı kesildiği takdirde, bileğe kadar olan kısım için yarım diyet, bilekten yukarı kısım için de
hukumet takdir edilir.
hb. İmam Malik, Ebu Yusuf ile bazı Hanbeli ve Şafii fıkıhçılarına göre el, omuza kadar olan kısımdır. Buna göre
bir el omuza kadar olan kısmın neresinden kesilirse kesilsin yarım diyet erş gerekir.
Ellerin her bir parmağı için diyetin onda biri (1/10) gerekir. Her parmağın erşi o parmağın eklemlerine bölünür. İki
eklemli parmaklarda her eklem için parmak erşinin 1/2 si, üç eklemlilerde ise 1/3 ü gerekir.
El veya parmakların felç edilmeleri, yani fonksiyonlarının kaybettirilmesi halinde, felç olan miktara orantılı bir
şekilde erş takdir edilir. Felç olmuş bir el veya parmağın kesilmesine karşı hukumet-i adl gerekir. Çolak el de
sağlam el gibi değerlendirilir.
i. Ayaklar
Ayaklar da tıpkı eller gibidir
r. Dişler
Fakihlerin çoğunluğuna göre hiçbir dişin ayırımı yapılmaksızın her bir diş için beş deve erş vardır.
akıl için tam diyet, sebep olan yara için de kendi bedeli takdir edilir
Şayet aklın tamamı değil bir kısmı gitmişse, diyetin oranı da, aklın eksilen miktarına göre belirlenir.
t. Saç - Sakal
Hanefi’ler, birinin saç ve sakalının, bir daha bitmeyecek şekilde dökülmesine neden olmanın tam diyeti (100 deve)
gerektirdiğini ifade etmişlerdir.
u. Boyun
Bir darbe sonucu boyunun sağa veya sola eğilerek o şekilde sabitleşmesine karşı İmam Ebu Hanife ve Ahmed’e göre
tam diyet gerekir. İmam Şafii’ye göre ise,sadece hukumet gerekir.
Malik’in görüşü de aynı istikamettedir.
2. Yaralar
a. Kafa Kısmındaki Yaralar
aa. Mûdiha
“
mûdihada beş deve erş vardır.
1) İyileştikten sonra iz bırakan mûdihaya karşı en az beş deve erşin olduğu konusunda ittifak vardır. Kafa kısmının
yüz veya diğer bölgelerdeki mûdiha arasında fark yoktur. Ma-liki’lere göre yüz ve kafa kısmında olup iz bırakan
mûdihada beş develik erşe ilaveten hukumet de gerekir.
Mûdiha, iyileştikten sonra iz bırakmazsa yani yaranın üzerinde saç bitip yarayı örterse, Ebu Hanife’ye göre bir şey
gerekmez
2) Kafa kısmının dışındaki bölgelerde meydana gelen mûdihada sadece hukumet vardır.
3) Kafada, birkaç mûdiha meydana geldiği takdirde, her biri için ayrı ayrı erş gerekir.
ab. Haşime
Zeyd b. Sabit, haşimede 10 devenin oldu-ğunu söylemiştir. Hanefi, Şafii ve Hanbeli fıkıhçılar da, Zeyd b. Sabit’in
bu görüşünü benimsemişlerdir. Ancak Maliki’ler, haşimede 15 devenin olduğunu ifade etmektedirler.
ac. Munakkile
Munakkilenin erşinin 15 deve olduğu, belirtilmiştir.
ad. Amme/Me’mûme
bu tür yaraların erşinin, tam diyetin üçte biri(1/3) olduğu
belirtilmiştir.
ae. Damiğa
ölümle sonuçlanmadığı takdirde, ammeyle kıyaslayarak diyetin üçte birini takdir etmişlerdir.
af. Mûdihadan Küçük Yaralar
bu tür yaralarda belirli bir erş değil, sadece hukumet-i adlin gerektiği konusunda fakihler görüş birliği içindedirler.
b. Bedenin Diğer Kısımlarındaki Yaralar
Caifede tam diyetin üçte biri yani 33 + 1/3 deve olduğu konusunda fıkıhçılar arasında bir ihtilaf yoktur. Karın
kısmına kaç yara ulaşırsa o sayıda erş gerekir. Şayet yara, bir taraftan girip öbür taraftan çıkarsa, örneğin belden
girip karından çıkarsa iki diyet gerekir.
bb. Ğayr-i Caife (Karın Boşluğuna Ulaşmayan Yara)
bu tür yaralar için belli bir erş olmadığı ve bunlara sadece hukumet-i adl gerektiği konusunda fı-kıhçılar arasında
görüş birliği vardır.
IV. SUÇLARIN BİRLEŞMESİ DURUMUNDA CEZALAR
1. Şayet meydana gelen bu durumlar ölümle sonuçlanırsa, câniye sadece bir diyet gerekir.
2. Şayet meydana gelen bu durumlar ölümle sonuçlanmaz ve mağdurun yaşamı devam ederse, organ veya
fonksiyonların her birisi için diyet veya erş gerekir.
A. CİNSİYET FARKLILIĞI (ERKEK-KADIN ARASINDA DİYET)
1. Maliki ve Hanbelilere göre, kadının organ veya yaralarının erşi, tam diyetin üçte bir (1/3) miktarına ulaşmadıkça
erkeğinki gibidir; üçte bir veya üst miktarlara ulaşan bedeller, er-keğinkinin yarısı kadardır.
2. Hanefi ve Şafii’lere göre, gerek öldürmede, gerek organ veya fonksiyonlarının yok edilmesinde ve gerekse
yaralarda kadının diyeti erkeğinkinin yarısıdır.
Hanefi’ler, öldürme şeklindeki kısas konusunda erkekle kadının eşit olduğunu ve kadına karşı erkeğin öldürüleceğini
savunurken öldürmekten küçük
suçların gerek kısaslarında gerekse diyetlerinde, bu görüşlerinin aksine, erkekle kadının eşit olmadığını savunuyorlar.
B. DİN FARKLILIĞI DURUMUNDA DİYET
1. Hanefi’lere göre müslümanların diyeti ve erşleri ile müslüman olmayanların diyet ve erşleri aynıdır.
2. Şafii’ler, kitap ehlini yani Hıristiyan ve Yahudilerle ehl-i kitap olmayanları, diyet konusunda farklı görmektedir.
Onlara göre, Hristiyan ve Yahudilerin diyetleri müslümanların-kinin üçte biri (1/3) yani 4000 dirhem (11900 gr..
gümüş), ateşperest, putperest ve ateist gibi gayr-i müslimlerin diyeti ise müslümanlarınkinin on beşte biri (1/15)
yani 800 dirhem (2380 gram gümüş) kadardır.
3. Maliki ve Hanbelilere göre, ehil-i kitabın (Hıristiyan ve Yahudilerin) diyeti müslümanlarınkinin yarısı kadardır.
Mecusi ve benzeri gayr-i müslimlerin diyeti ise tam diyetin 1/15 i yani 800 dirhemdir (2380 gr. Gümüş).
VI. MALİ CEZALARLA İLGİLİ GENEL KURALLAR
bir kişinin dil veya burnunu yok etmenin diyeti ile onu hataen öldürmenin diyeti aynıdır.
Buna paralel olarak vücutta iki tane olan organların toplam bedeli tam diyet, birinin bedeli yarım diyet; vücutta on
adet olan organların toplamının bedeli tam diyet, bir tanesinin bedeli 1/10 diyettir. vs. Buna göre, iki gözün toplam
diyeti tam, tek gözün diyeti yarım; on adet el parmağının toplam bedelleri tam, bir parmağın diyeti tam diyetin
onda biridir. 4. Organların kendilerinin yok edilmesi ile sadece fonksiyonlarının yok edilmesinin mali bedelleri
aynıdır. Örneğin gözlerin ile görme fonksiyonun işlevsiz hale gelmesi arasında bir fark yoktur. İkisi de diyeti
gerektirir.
5. Organların bedelleri, organın uğradığı zararla orantılıdır. Örneğin bir elin fonksiyonu ne oranda yok olmuşsa,
mali bedeli o ölçüde takdir edilir.
6. Yaralarda bedel acil olarak ödenmez; yaranın sonucu beklenir.
7. Hataen yok edilmelerinde diyeti gerektiren organların, amden yok edilmelerinde kısas gerekir.
8-bir gözün kör edilmesi nedeniyle diyet ödendikten sonra, gözün iyileşmesi halinde diyet suçluya iade edilir.
FANİ MİSAFİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder