FELSEFE TARİHİ
1
hafta 5
Aristoteles
5.1.1. Hayatı
Aristoteles, M.Ö. 384’de Yunanistan’ın kuzeyinde, Selanik civarında Stageira kasabasında doğmuş ve M.Ö.
322’de Chalkis kasabasında ölmüştür. O hekim yetiştiren bir ailenin çocuğu olup, babası da bu mesleğe sahiptir.
O genç iken hocasının tesiri altında kalarak “İdeler Nazariyesi” ve “Ruhun Ölümsüzlüğü”nü kabul etmekte idi,
daha sonra kendi felsefesini kurarak Platon’un dini karakter taşıyan felsefesini terk etti.
Platon’un ölümü sonrası Anadolu sahillerine gelen Aristoteles, Makedonya Kralı Phlippe tarafından oğlu Büyük
İskender’i eğitmesi için Makedonya’ya davet edildi. Aristoteles İskender’i yetiştirdikten sonra Atina’ya dönmüş,
ölmeden on iki yıl önce Lykeion (Lise)’u kurmuştur.
5.1.1.1. İlmi Kişiliği
Aristoteles, öncelikle gözlemci bir tabiat bilginidir. O tabiatın kendisini duyularımıza sunduğu şekilde bilmek
ister. Bu durumda Aristoteles’ göre “Bilgi, bir taraftan objelerin müşahedesi, diğer taraftan da bu objelerin
tümel kavramlar altında toplanmasıdır.” O bu görüşü doğrultusunda, objeleri sınıflara ayırmayı sonra da bu
sınıfları bir sistem içerisinde toplamayı keşfetmiş ve uygulamaya koymuştur. Böylece Aristoteles tasnif eden ve
sistemleştiren bilginin en büyük üstadı olmuştur.
Aristoteles’in bu sistemleştirme çabası aynı zamanda bir mantık çabasıdır. Bu yönüyle o, mantığın gerçek
sistemleştiricisidir. Aristoteles’in diğer bir özelliği ise büyük bir toplayıcı olmasıdır. Aristoteles, ilk felsefe
tarihçisi ve bilim tarihçisi sayılmakta olup, doxografik felsefe tarihi çalışmalarının öncüsü kabul edilir.
Günümüzde İlk Çağ Felsefe Tarihi çalışmaları öncelikle onun eserlerine dayanmaktadır.
5.1.1.2. Eserleri
Aristoteles’in eserleri sistemli, ilmi ve didaktiktir. O ilk defa âlemi çeşitli alanlara ayırıp, her bir alan için ayrı bir
ders kitabı yazmıştır. İlimde ihtisaslaşma onunla başlamıştır.
Aristoteles’in en önemli eseri, bütün ilimlerin aleti kabul ettiği mantığa dair Organon (alet)’dur. Organon;
Kategoriler, Önermeler, Birinci Analitikler, İkinci Analitikler, Topikler ve Sofistik Deliller olmak üzere altı kitaptır.
Tabiatla ilgili kitapları ise Fizik, Göğe Dair, Kevn ve Fesat, Meteoroloji sayılabilir. Hayvanlarla ilgili olanlar
Hayvanlar Tarihi, Nebatat isimlerini taşır. Yine Ruha Dair isimli eseri psikoloji, astronomi ve fizyoloji ile ilgilidir.
O genel felsefesini, en önemli kitabı olarak kabul edilen İlk Felsefe (Metafizik) isimli eserinde ortaya koyar. Bu
eser âlemin ilk ve son sebeplerini konu edinir.
FELSEFE TARİHİ
2
5.1.2. Felsefesi
Aristoteles tabiat araştırmalarında gözlem yapmayı ilke olarak benimser. O tek tek gözlemlediği olaylardan
hareket ederek tümel hükümlere ulaşır. Ona göre gerçek olan varlıklar elimizle tutup, gözümüzle görebildiğimiz
yani duyularımızla algıladığımız varlıklardır.
Aristoteles’te mantık metafizik temellidir. O İlk Felsefe dediği metafizik isimli eserinde ise varlığı varlık olarak ele
alıp, varlığın ilk ve son prensiplerini temellendirmeye çalışır. Bununla birlikte Aristoteles metafiziğinde Tanrı
bütün nedenlerin nedeni olduğundan, bu metafizik aynı zamanda Teoloji adını alır.
5.1.2.1. Mantık Görüşü
Mantığı ilk defa sistemleştiren Aristoteles’tir. Aristoteles mantıkla ilgili çalışmalarını Organon isimli külliyatta
toplamıştır. Mantık insana doğru düşünmenin şeklini ve yöntemini gösterir, insanın ne düşünmesini değil nasıl
düşünmesi gerektiğini ve sahip olunan bilgilerden kesin bilgilere nasıl ulaşılacağını öğretir.
Aristoteles’e göre varlığın formları aynı zamanda düşüncenin de formlarıdır. Düşünülen ile gerçeklik birbirine
paraleldir. Zira düşünce, gerçeklik dünyasındaki varlıkların zihnimizdeki bir suretidir. Mantık kavramları da
gerçek varlıkların zihnimizdeki suretinden başka bir şey değildir. Biz eşyanın özünü ancak bu suretlerle
kavrayabiliriz. Bu nedenle kavramlar düşünebilmenin temel araçlardır.
Aristoteles’te mantık kavram (tasavvurat) ve akıl y ürütme (tasdikat) olmak üzere iki ana bölümden meydan
gelir.
Ona göre biri özsel Cevher, diğerleri ilintisel olmak üzere on kategori vardır. Bunlar: Cevher (töz), nicelik, nitelik,
bağıntı, yer (mekân), zaman, durum, sahip olma, etki v e edilgidir. Varlığı bu şekilde bir kavram grubuna
soktuktan sonra ikinci adım onu tanımlamaktır.
Tüme varımı ise Aristoteles tam ve eksik şeklinde ikiye ayırır. O, eksik tüme varımı, zihnin tikel örnekleri gözden
geçirip kavradıktan sonra bu tikelde tümeli sezmesi, tümele sıçrama yapması şeklinde değerlendirir. Aristoteles
duyulara güvenir ve duyların insanı yanıtlamayacağını düşünür. Yanılmanın zihinde yanlış ilişkilendirilmesi ve
yorumlanmasından kaynaklandığını belirtir.
5.1.2.2. Bilgi Görüşü
Aristoteles, Sokrates ve Platonda olduğu gibi bilgilerin tamamen doğuştan geldiği fikrini kabul etmez, fakat
zihnin bu dünya ya tamamen boş olarak geldiğini de ileri sürmez. Ona göre zihin, doğuştan bilgiyle gelmemiştir
ama bilgi meydana getirme yeti ve yeteneğine sahip olarak gelmiştir. Bu yeteneğin gelişmesi için de gözlem ve
deneye ihtiyaç vardır. Dolayısı ile duyu organlarının dış âlemi tecrübe etmesiyle kavramsal bilgi oluşur. Buna
göre “doğru bilgiye kavram ile ulaşılır.
Önermelerden hareketle gerçek bilgiye ulaşacak, yine duyu ve tecrübe yoluyla elde edilen duyu algılarını
işleyecek ve sentezleyecek olan ise akıldır.
Bilginin bilgi haline gelmesi, zihni formlara sokulması ve içerik kazanması akla dayalıdır. Buna göre gerçek bilgi,
kaynağı duyu verilerinde olan, fakat zihinde kavramlı - anlamlı hale getirilen bir bilgidir. Dolayısıyla duyulara
güvenmek gerekir. İnsan tecrübeyle elde ettiği bilgide kalmaz, bunları akıl yoluyla işleyerek daha genel bilgiye
ulaşır.
FELSEFE TARİHİ
3
5.1.2.3. Metafiziği
5.1.2.3.1. Varlık ve Oluş
Aristoteles hocası Platon’un İdeler Nazariyesini tenkit eder. Ona göre, ideler varlıkların özü ise varlıkların içinde
olmalıdır. Gerçeğin idelerde olduğunu kabul etmek, gerçeği ayrı, objeyi ayrı düşünmektir. Oysa “gerçek varlık”
objenin- fenomenin içinde bulunan özdür, bunlar iç içedir. Aristoteles’e göre varlığı algıladığımız dünyanın
içinde aramak gerekir. Gerçek âlem duyularımızla algıladığımız âlemdir.
Aristoteles’e göre bir varlığın meydana gelmesinde iki etken rol oynar:
a) O şeyin mahiyetinde saklı olan ve özünü belirleyen etken (form),
b) Harici tesirlerin bir özeti olan (maddi olan) etken.
Tabiatta hiçbir tesadüf yoktur, her olayın mutlaka bir sebebi vardır. Olayların bir gayesinin olduğunu söylemek
ise, tabiatın tek bir akıl tarafından idare edildiğini gösterir.
Âlemdeki oluşu meydana getiren dört temel sebep vardır:
1. Maddi Sebep: Şekil kazanan, kendisinde veya kendisiyle birlikte bir şeyin olup bittiği sebeptir.
2. Şekil Kazandıran (Formel) Sebep: Maddede kendisini gerçekleştiren formdur. Bir nesnenin formu kavramsal
özüdür.
3. Etken (Harekete Getiren) Sebep: Her türlü oluş veya maddenin şekil kazanması için dıştan bir hareketi
başlatan sebeptir.
4. Amaçsal (Ereksel- Gai) Sebep: Her oluşu yöneten ve varılmak istenen amacı gösteren sebeptir. Son üç sebep
birbirine indirgenebilir.
5.1.2.3.2. Teolojisi
Aristoteles’e göre “Salt Form” maddeye ihtiyaç duymaksızın, en yüksek realiteye sahiptir. Madde ise bir
imkândan ibarettir ve kendi kendisine gerçekleşemez. Etken sebebin hareket ettirmesiyle oluşa çıkar.
Aristoteles’in oluş sisteminde hareketin zaman bakımından bir başlangıcı yoktur, hareket de varlık gibi
öncesizdir.
Aristoteles’e göre tabiatta gerçek anlamıyla son olan ve olayları ilk defa harekete geçiren büyük bir sebebin
bulunması zorunludur.
Salt Form, ezeli ve ebedi, değişmez, hareketsiz, kendinden başka bütün varlıklardan ayrı, cisimsiz, bütün
varlıkların oluş sebebi ve en yetkin varlıktır. Her imkân onda gerçek olmuştur. Bütün var olanların en yükseği ve
en iyisidir. Salt Form, Tanrı’nın kendisidir. Bu en yüce varlık, hiçbir imkânla ilişiği olmayan, kendi kendisine
dayanan, salt etkinlik v e düşünmedir. O, sadece kendi özünü, kendi kendisini konu edinen, kendi kendisini
düşünen salt bir düşünme, düşünmenin düşünmesi, şuurun şuurudur.
Âlemdeki oluşu ilk defa harekete geçiren ve âleme şekil veren Tanrı, her şeyin sonunda da bulunur. Âlemdeki
her şeyin gayesi Tanrı’dır. Bunun için de âlemdeki oluş, Tanrı’ya doğru giden bir oluştur, evrenin gayesi tekrar
Tanrı’ya ulaşmaktır.
FELSEFE TARİHİ
4
Aristoteles’in Tanrı anlayışı Deist bir anlayıştır. Bu anlayışa göre Tanrı, ilk maddeye form kazandırıp bir düzene
soktuktan sonra işi biter ve alem ile ilgilenmez, ona müdahale etmez, artık emekli olmuştur, köşesine çekilir ve
alemdeki varlıkları seyreder.
5.1.2.4. Tabiat Görüşü
Aristoteles, nesnelerin meydana getirdiği bu bütüne tabiat veya âlem (physis) der. Aristoteles’in düşüncesinde
tabiat, bir birlik ve bütünlüğü olan canlı bir uzviyettir. Bu uzviyet içinde madde sayısız şekillere bürünür, gittikçe
daha yüksek formlara doğru gelişir ve Tanrı’ya doğru yükselir, imkân ve kapasitesi ölçüsünde Tanrılıkla dolar.
Görüldüğü üzere bu yükselişin nihai gayesi Tanrı’dır. Tanrı’nın en temel vasıfları ise, kendi kendisiyle aynı
kalması, duran varlık olması, manevi ve akıl varlığı olmasıdır.
Yeryüzündeki varlıkların en aşağı formları ve varlıkların temelini oluşturan dört unsur (toprak, su, hava ve ateş)
âlemi meydana getirir. Ona göre yeryüzündeki varlıklar çeşitli tabakalara ayrılırlar. En aşağı tabaka, organsız,
uzuvsuz ve cansız tabiat bulunur. Burada dört unsur (toprak, su, hava ve ateş) yani madde bulunmaktadır. Üst
tabakada ise organizmalı tabiat vardır. Burada aşağıdan yukarıya doğru bitkiler, hayvanlar ve insanlar vardır. Bu
âlemin en üstün varlığı, akıl sahibi olan insandır. İnsanın en büyük etkisi düşünmek ve bilmektir.
5.1.2.5. İnsan Görüşü
Akla sahip olan insan, her tür bilgiyi elde etme kabiliyetine sahiptir.
İnsanın en önemli özelliği düşünebilmesi ve buna bağlı olarak konuşabilmesidir. Dil ve düşünce iç içe olup,
anlamlı söz söyleyebilen tek varlık insandır. Aristoteles’e göre konuşmak bir tür sesli düşünmektir. Bütün maddi
manevi değerler ve bilgi insan ürünüdür.
5.1.2.6. Psikolojisi
Aristoteles’e göre ruh organik dünyanın esasını oluşturur. İnsanda ruh etkin, beden ise edilgindir; beden
madde, ruh formdur.
Aristoteles’e göre ruh hayatı üç basamaklı olup, her bir alt basamak üstteki için maddedir. Bunlar:
1. Bitkisel (Nebati) Ruh: Bitkilerin canlılık ilkesi olup, fizyolojik varlığın en alt basamağını teşkil eder. Bu ruh,
sadece beslenir, büyür ve neslini devam ettirir.
2. Hayvani Ruh: Nebati ruhun bir üst seviyesidir. Hayvanlardaki istek ve iştaha, hazza yaklaşma ve acıdan
kaçınma şeklinde ortaya çıkar. Ayrıca bu ruh, şuursuz da olsa hatırlamak ve saklamak gibi özelliklere sahiptir.
3. İnsani Ruh: En yüksek ruhtur. Nebati ve hayvani ruhlar bu ruh için malzeme durumundadır. İnsani ruhun en
temel niteliği, kendisini bitki ve hayvanlardan ayıran akıldır.
Hayvani ruh bedene bağlıdır, bedenle var olur ve bedenle birlikte yok olur. Akıl ise vücuttan bağımsız olup
sonsuzdur. Aristoteles’e göre aslında beden ile ruh arasında içten bir bağlılık yoktur. Ruh, bedenden gelen her
tür etkiyi hiçe sayabilir. Hayvani ruhtaki içgüdü, insani ruhta iradeye, yine hayvani ruhtaki karışık ve belirsiz
hatıralar yerlerini, insani ruhta kavramlı ve şuurlu bilgiye bırakırlar.
Aristoteles aklı da Aktif ve Pasif olmak üzere ikiye ayırır:
Pasif Akıl: bu akıl hayvani ruhla ilgilidir. Bu aklın başarısı duyularla elde edilen algılara ve bunlardan kalan silik
izlere dayanarak bir takım kavramlar oluşturmaktan ibarettir.
FELSEFE TARİHİ
5
Aktif Akıl: Bu, bütün insanlarda ortak ve her insanda aynı olan akıldır. İnsani akıl yaratıcıdır, insanı insan kılan
nitelikler bu akla aittir, ruhun aktif olan yönüdür ve ölümsüzdür. Bilinçli açık seçik kavramlar bu akılla elde edilir.
Pasif akıl, bağlı olduğu fertlerle ortaya çıktığından, beden yok olunca o da onunla birlikte yok olur. Aktif akıl ise
vücuttan bağımsız olup ölümsüzdür.
5.1.2.7. Ahlak Görüşü
Aristoteles ilmi teorik, pratik ve poetik şeklinde üçe ayırır. Ahlak ve politika toplum ile ilgili olup, pratik ilmin
bölümleridir. Politik a ise, ahlakla ilgili olup, pratik ilimlerin en üstünüdür. Fert, özsel olarak toplumun bir üyesi
olup ahlaki varlıktır. Bu nedenle devletin fazileti, vatandaşının faziletine bağlıdır. Hayatın gayesi ise mutluluktur.
Aristoteles’e göre insan için neyin iyi ya da kötü olduğunu politika bilimi inceler. İyi her şeyin kendisine
yöneldiği gayedir, ahlaki iyi ise insan için iyi olanla sınırlıdır. İnsan için iyi olan, ruhun iyilikle uyumlu olduğu
etkinliktir. Ahlakın vazgeçilmez kaynağı olan fazilet ise en yüksek etkinliğin çıktığı kaynaktır.
İnsan davranışlarının gayesi olan iyinin ne olduğunu ortaya koymak ve ona ulaşmanın yolunu göstermek ahlak
ilminin görevidir. İnsan bütün davranışlarında aklı ölçü almalıdır. Akla ve aklın ölçülerine uygun olan davranış,
fazilete de uygun davranıştır. Ahlakı diğer ilimlerden ayıran temel nokta budur.
İyi insan, davranışlarıyla haz meydana getirebilen insandır. En büyük hazzı düşünme ve ahlaki eylem sağlar.
Mutlu insan, bütün davranışlarını akıl ve faziletin kurallarına göre ayarlayan, dünya nimetlerinden de ölçülü bir
şekilde faydalanmayı bilen insandır. Faziletli olmak için iyi niyet yeterli değildir, iyi niyetin akıl ile aydınlatılması
ve bilgi ile de desteklenmesi gerekir.
Aristoteles’in düşüncesinde, faziletin iki şartı vardır. Birincisi “kast ve niyet”, ikincisi fazileti sık sık işleyerek
alışkanlık haline getirmektir.
Aristoteles’e göre gerçek fazilet bir şeyde iki aşırı ucun orta sınırıdır. O ahlaki faziletlerde önce cesareti (yiğitlik)
ele alır. Yiğitlik, korkaklık ile körü körüne atılganlık arasındaki doğru ortadır. Diğer faziletler, cömertlik, ölçülülük
ve adalettir. Adalet ise ahlaki faziletlerin en üstünüdür.
5.1.2.8. Sanat Görüşü
Aristoteles sanat ile ilgili görüşlerine Rhetorika ve Poetika adlı eserlerinde yer verir, sanatın ve güzelin ne
olduğunu belirlemeye çalışır. Ona göre güzel orantı, belli bir büyüklüğü gösteren düzen ve uyumdur. Sanat ise
eşyayı ya olduğu gibi ya da olması gerektiği gibi göstermektir.
Ona göre, sanat bir taklit işidir. Sanatın gayesi, ruhun asil bir şekilde neşelendirilmesi, rahatlatılmasıdır; ruha
baskı yapan üzüntülerden bir an için kurtulmaktır. (katarhasis= ihtiraslardan arınma)
5.1.2.9. Devlet Görüşü
Aristoteles siyasi düşüncesine, ahlakındaki “doğru orta” anlayışını hâkim kılar. Aristoteles’e göre de “insan
sosyal bir varlıktır.” Bu yüzden insan ahlaki olgunluğunu, toplum içerisinde ve devlette idrak eder. Devletin
temel amacı ise, vatandaşlarını şekillendirmek ve olgunlaştırmaktır.
Aristoteles’e göre realitede Monarşi, Aristokrasi ve Demokrasi olmak üzere üç devlet şekli vardır.
Aristoteles Platon’un ideal devlet anlayışını kabul etmez. Devleti yöneten zümrenin, aile ve mülk edinmekten
mahrum bırakılmasını fıtrata aykırı bulur.
FELSEFE TARİHİ
6
Aristoteles’e göre, aileler birleşerek köy toplumunu meydana getirirler. Çeşitli toplumlar da birleşerek devleti
oluştururlar.
Aristoteles, devleti şehir devleti (site devleti=polis) olarak kabul eder. Bu nedenle Büyük İskender’in kurmaya
çalıştığı cihan devletini bir hayal ürünü olarak nitelendirir.
5.1.3. Etkisi
Aristoteles soğukkanlı bir şekilde, olaylara tepeden bakan, gördüklerini tespit eden, düzenleyen, birleştiren,
kuru olmakla birlikte keskin bir tavra sahiptir.
Tabiat bilimleri özellikle de astronomi ile ilgili görüşleri birçok yanlışla doludur.
Aristoteles İslam dünyasında büyük bir rağbet görmüş kindi, Farabi, İbn Sina, İbn Rüşd gibi büyük Meşşai
Filozoflar ortaya çıkmıştır. O İslam dünyasında metafizik, ahlak, tıp özellikle de mantıkta etkili olmuştur.
DUA İLE vesselam…
Abdulvahit TOKMAKÇI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder