16 Mart 2015 Pazartesi

*İSLAM FELSEFESİ SORULAR*

*İSLAM FELSEFESİ SORULAR*
*************1.ÜNİTE************************ 1-islam dünyasında filozoflar kendilerini nasıl isimlendirmişlerdir? 1-FELASİFE VE HUKEMA ŞEKLİNDE İSİMLENDİRMİŞLERDİR 2-yunanca philosophia kelimesi ilk defa kim tarafından ne karşılıgında kullanılmıştır? 2-PİSAGOR TARAFINDAN =BİLGELİK SEVGİSİ =KARŞILIGINDA KULLANILMIŞTIR. 3-islam dünyasında felsefeye yapılan tanımlar nelerdir? 3-=MEVCUT OLMALARI İTİBARİYLE ,MEVCUT OLAN HERŞEYİN BİLGİSİDİR.=FELSEFE İLAHİ VE İNSANİ OLAN ŞEYLERİN BİLGİSİDİR=FELSEFE ÖLÜMÜ SEVMEK VE ÖLÜME SIGINMAKTIR=İNSANION GÜCÜ YETTİĞİNCE TANRIYA BENZEMESİDİR=SANATLARIN SANATI VE İLİMLERİN İLMİDİR=HİKMETİN TECİH EDİLMESİDİR. 4-kindi felsefeyi nasıl tanımlamıştır? 4-KİNDİ FELSEFEYİ=İNSANIN GÜCÜ ÖLÇÜSÜNDE VARLIGIN HAKİKATİNİ BİLMESİDİR.ŞEKLİNDE TANIMLAMIŞTIR. 5-ibni sina felsefeyi nasıl tanımlamıştır? 5-İbnİ SİNA FELSEFEYİ=İNSANIN GÜCÜ ÖLÇÜSÜNDE ŞEYLERİN TASVVUR EDİLMESİ,TEORİK VE PRATİK GERÇEKLİKLERİN TASDİKİ YOLUYLA RUHUN OLGUNLAŞMASI,VARLIK OLARAK VARLIGIN ELE ALINMASIDIR DİYE TARİF ETMİŞTİR. 6-islam felsefesi dini ilimlerden hangileri ile karşılıklı ve sürekli etkileşim halinde olmuştur? 6-KELAM,TASAVVUF,FIKIH,VE DİNİ İLİMLERDEN OLAN USUL VE DİL ARAŞTIRMALARIYLA ETKLŞ.OLMUŞTUR. 7-islam felsefesi oluşum dönemi itibariyle islam dışı hangi din ve düşüncelerden etkilenmş ve saldırılarına ugramıştır? 7-brahmanizm,,mecusilik,,batınılık,,dehrilik,,tabiatçılık,,ilhad hareketleri,,nin saldırılarına ugramıştır. 8-evrenin oluşum süreci ile ilgili mecusiliğin hangi düşüncesi cevaplanmalıydı? 8-MECUSİLİĞİN EVRENIN OLUŞ VE BOZULUŞ İLE İLGİLİ AÇIKLAMAK İÇİN KULLANDIGI İKİ İLKE _İYİLİK VE KÖTÜLÜK_İLKESİ CEVAP VERİLMESİ GEREKN ELEŞTİRİYDİ. 9-evrenin meydana gelişini zamanın eseri oldugu şeklinde düşünenler kimlerdir? 9-DEHRİYYE .BU ELEŞTİRİLERİ DE CEVAPLANMALIYDI. 10-brahmanların hangi iddiaları islam felsefesi açısından cevaplanmalıydı? 10-PEYGAMBERLİĞİN İMKANI,VE GEREKLİLİĞİNE YÖNELİK İDDİALARI,AHİRET HAYATINA YÖNELİK OLARAK TENASÜH İNANÇLARI SIRADAN İNSANLARINDA MUCİZE GÖSTEREBİLECEKLERİ ŞEKLİNDEKİ İDDİALARI CEVAPLANMALIYDI. 11-batınilerin hangi fikirleri islam felsefesi açısından cevaplanması gereken husulardı? 11-BATINILERİN DİNİ METİNLERİN ZAHİRİ MANALARINI İPTALE YÖNELİK İDDİALARI,OBJEKTİF BİLGİNİN MÜMKÜN OLMADIGI,OTORİTE OLARAK İMAMLARIN TAKİP EDİLMESİ GEREKTİĞİ FİKİRLERİ CEVAPLANMALIYDI. 12-kuran’da üzerinde düşünülmesi gerekn ve düşünmenin gerekli oldugu konular hangileridir? 12-=ALEM VE İNSANIN TANRI TARAFINDAN YARATILIŞI=ALLAHIN KOZMİK GERÇEKLİĞE GETİRDİĞİ DÜZEN=VAR OLUŞUN ANLAMI VE GAYESİ=KONULAR VE KURAN ÜZERİNDE DÜŞÜNMENİN GEREKLİLİĞİ VURGULANMIŞTIR. 13-kuranda düşünme etkinliği bağlamına göre hangi kelimelerle ifade edilmiştir? 13-NAZAR,,RE’Y,,TEFEKKÜR,,TEZEKKÜR,,TEDEBBÜR,,İ’TİBAR,,AKIL… 14-kelam tartışmalarını ve öğrenimini bi’at sayıp yogun şekilde eleştirenler kimlerdir? 14-EHLİ HADİS. 15-kelma ilmi geleneği ne amaçla geliştirilmiştir? 15-KELAM GELENEĞİ=İSLAM İNANCINI TUTARLI AKLİ BİR SİSTEM HALINE GETİRİP AÇIKLAMAK,İTİKAD ESASLARINA ZARARLI GÖRÜLEN CEREYANLARCA YÖNELTİLEN ELEŞTİRİ VE SALDIRILARI AKLİ YÖNTEMLERLE CEVAPLANDIRMAK AMACIYLA GELİŞTİRİLMİŞLTİR. 16-farabi kelam ilmini nasıl tanımlar? 16-FARABİ İSE=KELAM SANATI DİN KURUCUSUN AÇIKÇA BELİRTTİĞİ BELLİ DÜŞÜNCE VE DAVRANIŞLARI TEYİT EDİP BUNLARA AYKIRI OLAN HERŞEYİN YANLIŞLIGINI SÖZLE GÖSTERME GÜCÜ KAZANDIRAN TARTIŞAMA YETENEĞİDİR. 17-aklı nassların önüne geçirerek onları aklın ışıgında yorumlayan ve kelam yöntemini ilk kullanan kimdir? 17-CEHM B.SAFVAN.DIR.BU YÖNTEM MUTEZİLENN DOGUŞUNA ZEMİN HAZIRLAMIŞTIR. 18-sadece nasslarla yetinip,akli bilgilere başvurmayı reddeden görüş kimleridir? 18-SELEFİYYE.DİR. 19-nassları hareket noktası kabul etmekle birlikte dini ilkeleri akli bilgiler ve dil kurallarına dayanan yoprumlarla temellendirme yöntemini benimseyen mezhepler veya imamlar kimlerdir? 19-EŞ’ARIYE VE MATURUDİYE. 20-bilgi problemi,isbatı vacip,ilaHİ FİİLERİN HİKMETli oluşu insanın kendi fiilerinin faili kılınışı nübüvvetin gerekliliği ve imanın dindeki yerinin önemi gibi konulara ağırlık verip .mutezile –kelamını eleştirenler kimlerdir? 20-MATURUDİ.DİR. 21-mutekaddimun dönemi kelamın en belirgin özelliği nedir? 21-KLASİK MANTIK VE FELSEFEDEN UZAK DURARAK SON TAHLILDE ÖZÜ KURANDA BULUNAN BİR AKILCILKLA İSLAMI İLKELERİ TEMELLENDİRMESİ İSLAMI MANTIK VE USUL İLMİNİ GELİŞTİRMESİDİR. 22-mutekaddımun döneminde akli ve nakli delillerden oluşan istidlal yönteminin hipotezleri nelerdir? 22-=TEMSİLİ KIYAS KıYASUL GAİB ALEŞ ŞAHİD(duyu ötesini duyular alemle karşılaştrıma)=SEBR VE TAKSİM(ihtimalleri tartışma usulü)=İN’İKASUL EDİLLE (delilin geçersizliği ile konunda da geçersi kabul edilişi). ************************************2.ÜNİTE*************************************** 1-islam felsefesi hangi yabancı kaynaklardan etkileniştir? 1-ÖZELLİKLE YUNAN VE HELENİSTİK FELSEFE GELİR,DAHA SONRA İRAN VE HİND FELSEFELERİNDEN ETKİLENMİŞTİR. 2-müslümanların ilk karşılaştıkları yabancı felsefe hangisidir? 2-HELLENİSTİK FELSEFEDİR. 3-Hellenistik felsefe nedir? 3-HELLENİSTİK FELSEFE MAKEDONYA KRALI BÜYÜK İSKENDERİN YAPMIŞ OLDUGU SEFERLER İLE DOGU VE BATI ARASINDA FİKİR VE KÜLTÜR ALIŞVERİŞİ OLDU,BİRBİRLEİRNDEN ETKİLENDİLER.DOGUNUN ,NANC VE FİKİRLERİ FELSEFİ SİSTEMELERE GİRDİ.KLASİK YUNAN DÜŞÜNCESİYLE BU BÖLGENİN KÜLTÜR VE DŞÜNCELERİNİN KARŞILAŞMASI NETİCESİNDE ORTAYA ÇIKAN FELSEFİ DÜŞÜNCEYE HELLENİSİTİK FELSEFE DENİR. 4-hellenistik dönemde akdeniz havzasında kurulan okullardan en önemlileri hangileridir? 4-İSKENDERİYE VE ANTAKYA ÖNEMLİLERİDİR.DĞERLERİ İSE=SURİYE,URFA,NUSAYBİN,HARRAN,CUNDİŞAPUR…. 5-hellenistik dönemdeki paganist felsefi akımlar hangileridir? 5-=ARİSTOCULUK=2.3.Akademiler=ŞÜPHECİLİK=STOACILIK=EPİKÜRCÜLK=Y.PALTONCULK=Y.EFLALATUNCULUK…. 6-paganist okullar nelerdir? 6-=PLATON AKADEMİSİ=ARİSTOTALES LİSESİ=STOA OKULU=EPİKÜR OKULU….. 7-stoalılar bilge kişiyi nasıl tarif ederler? 7-STOALILARA GÖRE BİLGE KİŞİ=BÜTÜN İSTEK VE İÇGÜDÜLEİRNİ YENMİŞ KİMSEDİR. 8-epikürcüler bilge kişiyi nasıl tarif ederler? 8-EPİKÜRCÜLERE GÖRE=RUH HUZURUNA ERMİŞ OLAN,HAYATTA HİÇBİRŞEY KARŞISINDA SARSILMAYAN KİMSEDİR . 9-hellenistik dönemde dini olan felsefi okullar hangileridir? 9-PATRİSTİK YAHUDİ FELSEFESİ VE PATRİSTİK YUNAN VE HRISTİYAN FELSEFESİ. 10-patyristik yahudi felsefesinin kurucusu kimdir ve felsefesi nasıldır? 10-PHİLON TARAFINDAN KURULMUŞTUR.PLATONU HZ.MUSANIN ÖGRENCİSİ OLARAK KABULEDEN PHİLON=PLATONUN İDELER NAZARİYESİNİ YORUMLAMIŞ VE İDELERİN TANRININ RUHUNDA ,DÜŞÜNCESİNDE SAKLI OLAN FİKİRLER OLARAK KABUL ETMİŞ,VE İDELERİ,N TANRININ ONLARI DÜŞÜNMESİYLE VARETTİĞİNİ İLERİ SÜRMÜŞ. 11-PATristik yunan ve hristiyan felsefesinin özelliği ve gelişiminde etkili olan filozof kimdir? 11-YUNAN VE LATİN KİLİSE BABALARININ ORTAYA ATTIKLARI KELAM AĞIRLIKLI BİR DİN FELSEFESİDİR.TEMSİLCİLERİ=CLEMENT VE ORİGENE DİR.P.HRİSTİYAN FELSEFESİNİN GELİŞİMİNDE ETKİLİ OLAN VE AYNI ZAMANDA ORTAÇAĞ BATI FELSEFESİNİN TEMELLERİNİ ATAN _AUGUSTİNUS.TUR.=ANLAYABİLMEK İÇİN İNANIR. 12-augustinusun hristiyan dogmasına biçim veren ve hristiyanlıgın temelini oluşturan görüşleri nelerdir? 12-=YARADAN İLE YARATILAN ARASINDA ÖZCE ANLAŞILMAZ BİR BAŞKALIK VARDIR=TANRI İLE YALNIZLIGI İÇİNDEKİ TEK RUH KARŞI KARŞIYADIR VE KURTULUŞ RUHUN İÇİNDE OLUP BİTEN REEL BİR OLAYDIR=EVREN SÜRECİ BİR DEFALIK TAİRİHİ BİR OLUŞTUR. 13-samani düşüncesinin islam felsefesi ve dünyasına nasıl bir katkısı olmuştur? 13-SAMANİ DÜŞÜNCESİ İSLAM FESLEFESİNE KATKISI TECÜME İLE OLMUŞ VE YUNAN VE HELLENİSTİK İLE HİND DÜŞÜNCESİNİN İNTİKALİNE ARCILIK ETMİŞTİR. 14-müslüman bilim ve felsefe adamlarının hind düşüncesine itibar etmeyişlerinin sebebleri nelerdir? 14-=hind coğrafyasının islam memleketlerine olan uzaklığı onun için hind felsefesi bilinemedi=o dönem yunan-hellenistik bilim ve felsefesine yogun ilgi oldugundan,hind bilim ve felsefesi gölgede kalmıştır. 15-islam felsefesine etki eden kültür merkezleri nelerdri? 15-İSKENDERİYE,,URFA,,NUSAYBİN,,CUNDİŞAPUR,,HARRAN,,ANTAKYA,,BAĞDAT,,…. 16-hellenistik dönemin en önemli kültür merkezi neresidir>? 16- İSKENDERİYE. 17-galen ve hipokratın tıbba dair eserleriyle aristotelesin mantık külliyatındaki bazı eserleri okutan dogudaki ilk helen ve süryani merkezi neresidir? 17-NUSAYBİN.DİR.(harran da putperest helenizmin bölgedeki en öenmli merkezidir). 18-islam dünyasının en büyük şehri,en önemli ilim,kültür ve merkezi neresidri? 18-BAĞDATTIR. 19-islam felsefesinin doğuşuna etki eden en önemli faktör nedir? 19-TECÜME HAREKETLERİDİR. 20-tercüme hareketini başlatan olgular nelerdir? 20-TERCÜME HAREKETİNİ BAŞLATAN BİLİMSEL YÖNÜNÜ VEREN VE YÖNLENDİREN ERKEN ABBASİ TOPLUMUNUN YARATTIĞI BAGLAM(TOPLUMUN İHTİYAÇLARI) VE İSLAMIN EVRENSELLİĞİ,,,ABBASİ HÜKÜMDARLARININ İSTEĞİ ********************************3.ÜNİTE***************************************** 1-tercümeler döneminde özellikle mantıgın bazı konularına ait eserlerin çevrilmesinin nedenleri nelerdir? 1-=MÜSLÜMANLARIN KENDİ ARALARINDA VE DİĞER DİN MENSUPLARIYLA YAPTIKLARI TARTIŞMALAR CEDEL YÖNTEMİNİ KULLANMALARINI GEREKTİRİYORDU=FARSLARIN İNANCLARINI DOĞRULAMAK İÇİN YUNAN MANTIGINI KULLANMLARI,MÜSLÜMAN BİLGİNLERİ AYNI METODU KULLANMAYA İTMİŞTİR=O DÖNEM DEVLET BAŞKANLARININ MANTIGA DUYDUGU İLGİ VE YÖNETİCİLERİN BU KİTAPLARIN ÇEVRİLMESİYLE İLGİLİ YARDIMLARININ ROLÜ VARDIR. 2-beytülhikmeyi im ne zmaan kurmuştur? 2-830 yılında me’mun kurmuştur. 3-tercüme hareketinin altın çagı hangi dönem dir ve neyin etkisiyle olmuştur? 3-TERCÜMENİN ALTIN ÇAGI ME’MUN DÖNEMİDİR.MEMUNU FELSEFE ESERLERİNİ TERCÜMEYE SEVKEDEN ŞEY ,AKLİ KIYASA EĞİLİMİ VE MUTEZİLE EKOLUNUN ETKİSİ ALTINDA KALMIŞ OLMASIDIR. 4-bağdatta tercüme hareketinde bulunan mutercimler kimlerdir? 4-HUNEYN B.,İSHAK----ishak b.huneyn----İBNUL MUKAFFA. 5-eski yuna tıbbı ve felsefesinin islam dünyasına intikalinde önemli rol oynayan mütercim ve hekim kimdir? 5-HUNEYN B.İSHAK.TIR. 6-eski fars ilim ve geleneğini bilmesi bürokratik tecrübesi dolayısıyla siyasi meselelere nüfuzu ve ıslahatçı tavrıyla islam düşünce tarihinin ve tercüme hareketinin özgün şahsiyeti kimdir? 6-İBNUL MUKAFFA.DIR.sahabeden sonra arabın en zekisi halil b.ahmed.acemin en zekisi ise ibnul mukaffadır.derler. 7-ibnul mukaffanın en önemli eseri hangisidir ve özelliği nedir? 7-KELİLE VE DİMNE.dir.İBNUL MUKAFFAYI ÜNE KAVUŞTURAN ESERİDİR.HAYVANLARIN DİLİYLE YAZILMIŞ HİKAYELERDEN OLUŞAN,BU ESERİN ADI 2 ÇAKAL KARDEŞTEN GELİR . 8-islam felsefesinde gelenek oluşturan düşünceler ve kurucuları kimlerdir? 8-MEŞŞAİLİK. islam düşünce tarihinde en geniş kadroya sahip ve en yaygın olanıdır(kindi),,,,,İŞRAKİLİK (suhreverdi). 9-filozofların meşşailik adıyla bir ekol oluşturmalarının ortak noktaları nelerdir? 9-=ARİSTO MANTIGINI YÖNTEM OLARAK KULLANMIŞ OLMALARI=DİNLE FELSEFEYİ ORTAK BİR PAYDA DA TOPLAYARAK AKLI VE NASSI UZLAŞTIRMŞ OLMAALRI=ATOMİST GÖRÜŞÜ RED EDİP,EVRENİN SINIRLI VE SONLU ANLAYIŞINA SAHIP OLAMALRI=PİSİKOLJİK AKLIN ÇALIŞMASINI ONTOLOJIK BİR DEĞER OLAN FAAL AKLIN ETKİSİNE BAĞLAMALARI=NÜBÜVVETİ BİR FELESEFİ PROBLEM OLARAK GÖRMELERİ=RUHUN ÖLÜMSÜZLÜĞÜ KONUSUNDA… 10-meşşailer aristodan hangi konularda ayırlırlar? 10-İLAHİYYAT---NÜBÜVVET---MEAD— 11-ontik varlıgın meydana gelişinde nur nazariyesini kullananar kimlerdir? 11-İŞRAKİLİK. 12-islam düşünce ve kültürünün yabancı kültürlerle tanışması sonucunda hangi felsefi okullar ortaya çıkmıştır? 12-İBNİ SİNA ÖNCESİ(doguş devri_dehriler=ibn ravendi,tabiatçılar=ebu bekir zekeriya razi,metafizikçiler=kindi, Gelişme devri_farabi,ibni sina,ibn miskeveyh,gazzali.)İBNİ SİNA SONRASI(dogu islam dünyası=kelami felsefe,,,batı islam dünyası=ibni bace,ibn tufeyl,,ibn rüşd,,ibn haldun,ibn arabi) 13-dehriye kelimesiyle kastedilmek istenen nedri? 13-DEHRİYYE=BAŞLANGICI VE SONU OLMAYAIN ZAMAN. 14-ontik varlıgın meydana gelişini 5 ezeli ilke(madde,zaman,mekan.nefis,tanrı)ile açıklayan filozof kimdir? 14-EBU BEKİR ZEKERİYYA RAZİ.DİR. 15-islam dünyasında feksefe hareketini başlatan ve kelimenin tam anlamıyla filozof denmeye lsyık kimdir? 15-KİNDİ. *******************************4.ÜNİTE******************************************** 1-ilk İslam filozfu,meşşai okulun kurucsu,kelamdan felsfeye geçişi sağlyan ve filozof olma ünvanını elde eden kimdir? 1-KİNDİ.dir. 2-alemin ezeliliği konusunda kindi mantıki isbat için neye başvurmuştur? 2-MANTIKİ İSBAT OLARAK EN ÇOK İKİ TEZDEN BİRİNİN YANLIŞ OLDUGUNU GÖSTERMEK SÜRETİYLE ÖTEKİNİN DOĞRULUGUNU ORTAYA KOYAN =KIYAS-I HULF=E BAŞVURMUŞTUR. 3-kindinin dikkat çeken felsefe anlayışı nasıldır? 3-İSLAM FELSEFE GELENEĞİ AÇISINDAN ÖNEMİ DİN-FELSEFE İLİŞKİLERİNE DAİR ÇÖZÜMÜ,FELSEFİ KAVRAM VE TEORİLERİ BELLİ BİR SEVİYEDE İSLAM DÜNYASINA AKTARMASI YAPTIGI İLİMLER TASNİFİ İLE DİNİ VE AKLİ İLİMLERİ B,R S,STEM ALTINDA TASNİF ETMESİDİR. 4-kindi felsefeyi nasıl kabul eder? 4-KİNDİ FELSEFEYİ=İNSAN SANATLARININ EN ÜSTÜNÜ VE EN DEĞERLİSİ OLARAK KABUL EDER. 5-kindi risale fi hudul eşya ve rusumiha adlı eserinde felsefeyi ne şekil tanımlamıştır? 5-=FELSEFE HİKMET SEVGİSİDİR=İNSANIN GÜCÜ ÖLÇÜSÜNDE ALLAHIN FİİLERİNE BENZEMESİDİR=ÖLÜMÜ ÖNEMSEMKTİR=SANATLARIN SANATI,HİKMETLERİN HİKMETİDİR=İNSANIN KENDİNİ BLMESİDİR=İNSANIN GCÜ ÖLÇÜSÜNDE EBEDİ VE KÜLLİ OLAN VARLIKLARIN MAHIYET VE HAKİKATİNİ BİLMESİDİR. 6-kindiye göre güvenilir bilgi nasıldır? 6-KİNDİYE GÖRE DUYU BİLGİLERİ GÜVENİLİR BİLGİ DEĞİLDİR,FERDİ VE TİKELDİR.BU SEBEPLE DUYU BİLGİLERİ VARLIGIN MAHİYETİ VE HAKİKATİ KONUSUNDA DOGRU BİLGİ VERMEZ.FİLOZOF VAHYİN GÜVENİLİR BİR BİLGİ OLDUGUNU SÖYLER. 7-kindinin ilimler tasnifi nasıldır? 7-TEORİK,PRATİK VE ALET İLİMLERİDİR.TEORİK=FİZİK,PSİKOLJİ,METAFİZİK.)PRATİK=AHLAK VE SİYASET.)ALET İLİMLERİ=MANTIK VE MATEMATİK. 8-hangi filozofa göre matematik ilimlerini bilmeyen bir kimse ömür boyu felsefe okursa da anlayamaz ve sadece yazılanları tekrarlamış olur. 8-KİNDİ. 9-kindi kozmik varlığı kaç kısıma ayırır ve bu görüşünde varlık hakkında araştırma yapmak ve bilgi edinmek için hangi soruları sormak gerektiğini söyler? 9-KİNDİ KOZMİK VARLIGI 2 KISMA AYIRIR.=DEĞİŞEN(FİZİKİ)=DEĞİŞMEYEN(METAFİZİK) OLARAK.KİNDİ BU GÖRÜŞÜNDE VARLIK HAKKINDA ARAŞTIMA YAPMAK VE BİLGİ EDİNMKE İÇİN 4 SORU SORAR.=VARMIDIR=VARLIGIN MAHIYETINI OLUŞTURUR.=NEDİR=HER MAHIYETİN BİR CİNSİ BULUNDUGUNA GÖRE O CİNS NEDİR.=NASILDIR=VARLIGIN FASLINI ARAŞTIRIR.=NİÇİNDİR=VARLIGIN GAYE VE SEBEBİNİ ARAŞTIRIR Kİ ODA_SEBEPLER SEBEBİ OLAN MUTLAK SEBEP TANRIDIR. 10-alemin ezeli oldugunu savunan materyalistlere karşı kindi alemin Allah tarafından hür irade ile ve mutlak iradesiyle yoktan yaratıldıgını hangi aksiyomatik (bedihi)hipotezlerden hareketle isbat etmek ister? 10-=BİRBİRİNDEN BÜYÜK OLMAYAN AYNI CİNSTEN NİCELİKLER EŞİTTİR=EŞİTLERDEN BİRİNİN MİKTARI ARTIRLINCA DİĞER EŞİTLERDEN VE ARTIRILMADAN ÖNCEKİ DURUMUNDAN BÜYÜK OLUR=KENDİSİNDEN BİR MİKTAR EKSİLTİLEN HERŞEYİN,GERİYE KALAN KISMI ÖNCEKİ DURUMUNDAN DAHA AZDIR=NİCELİK BAKIMNDAN SONLU OLAN 2 CİSMİN TOPLAMALRI DA SONLUDUR=AYNI CİNSTEN OLAN 2 ŞEYDEN KÜÇÜĞÜ BÜYÜĞÜNÜN BİR KISMINI OLUŞTURUR=SONLU OLAN SONSUZ OLAMAZ. 11-sonsuz bir niceliğinin olmayacağını ortaya koyduktan sonra madde,hareket ve zamanın ezeli değil sonradanlıklarını kanıtlayan kindinin GÖRÜŞÜ nasıldır? 11-HAREKET VE ZAMANIN VARLIKLARI BİR BERABERDİR.BİRİ ÖTEKİNDEN ÖNCE VEYA SONRA BULUNAMAZ.BUNLARDAN BİRİNİN SONRADANLIĞI İSBAT EDİLİRSE DİĞERLERİNİNDE SONRADANLIĞI İSBAT EDİLMİŞ OLUR.ÇÜNKÜ BU 3 KAVRAM ONTOLOJIK VE MANTIKSAL AÇIDAN BİRBİRİNİ GEREKLİ KILMAKTADIRLAR.FİLOZOFA GÖRE HAREKET CİSMİN DURUMUNUN DEĞİŞMESİDİR. 12-kindi zamanın cisim ve harektle ilgili bir kavram oldugunu sürekli vurgukayarak eserlerinde zamanı nasıl tanımlar? 12-=ZAMAN ALEMİN VAROLUŞ SÜRECİDİR=HAREKETİN SAYISIDIR=FELEĞİN HAREKETİNİN SAYISINDAN İBARETTİR=SAYIDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR=ZAMAN HAREKETİN SAYDIGI,CÜZLERİ DEĞİŞKEN BİR SÜREÇTİR. 13-kindide kozmolojı(varlık)nasıldır? 13-KAİNAT AY ÜSTÜ VE AY ALTI ALEM OLMAK ÜZERE 2 KISMA AYIRILIR.EN MUKEMMEL DEĞİŞMEYEN ALEM AYÜSTÜ.OLUŞ VE BOZULUŞA UGRAYAN AY ALTI ALEMDİR.SINIRLI VE SONLU BİR EVREN ANLAYIŞINI BENİMSEYEN BU KOZMOLOJIDE EVRENİ DIŞTAN ÇEPEÇEVRE KUŞATTIGI FARZEDİLEN CİSME FELEK DENİR. 14-kindi kozmık alemin varlıgını tam teşekküllü bir canlı gibi tasarlayarak,alemin oluşundaki bu sistemi ispat için hangi hipotezlere başvurarak açıklar? 14-=SEBEP SEBEBLİDEN DAHA ÜSTÜNDÜR=TABİAT ANLAMSIZ BİR İŞ YAPMAZ=AKIL GÜCÜ EN ETKİLİ GÜÇTÜR=PSİKOLOJIK GÜCE SAHİP VARLIKLAR CANLI VE AKILLIDIR. 15-kindiye göre insan nefsi kaç güce sahiptir? 15-İNSAN NEFSİ ŞEHVET,ÖFKE VE AKIL GÜCLERİNE SAHIPTİR.=ŞEHVET _NESLİN DEVAMINI..ÖFKE_KORUNMASINI..AKIL_İSE FİKRİ VE AHLAKİ ERDEMLERİ EDİNMESİNİ SAĞLAMAKTADIR. 16-islam düşünce tarihinde nefsin mahiyet ve işlevlerini ,arınmasının yollarını,ölümden sonraki durumunu felsefi açıdan inceleyip temellendiren ilk filozof kimdir? 16-KİNDİ.dir. 17-kindi risale fi hududıl eşya ve rusumıha adlı eserinde 3 şekilde nefsi nasıl tanımlar? 17-NEFİS:CANLILIK YETENEĞİ BULUNAN ORGANI BULUNAN CİSMİN TAMAMLANMIŞ HALİ=GÜÇ HALİNDE CANLI OLAN DOĞAL BİR CİSMİN İLK YETKİNLİĞİ=KENDİLİĞİNDEN HAREKET EDEN AKLİ BİR CEVHER OLUP 1 ÇOK GÜCE SAHPTIR. 18-kindi metafiziğin ve insan nefsinin konusu olan aklı kaça ayırır? 18-4’e AYIRIR.(1).SÜREKLİ FİİL HALİNDE AKIL:NEFSİ KUVVEDEN FİİLE ÇIKARAN FİİL HALKİNDE AKIL BUDUR.(2).GÜÇ HALİNDA AKIL:İNSANIN DOĞUŞUNDA SAHIP OLDUGU AKILDIR.SÜREKLİ FİİL HALİNDEKİ AKIL BUNA ETKİ ETMEDİĞİ SÜRECE PASİFTİR.(3)MÜSTEFAD AKIL:SÜREKLİ FİİL HALİNDEKİ AKLIN GÜÇ HALİNDEKİ AKLA ETKİ ETMESİ DURUMUNDA ORTAYA ÇIKAR.(4).BEYANİ-ZAHİRİ AKIL:MÜSTEFAD AKLIN YETKİNLİK DURUMUDUR.AKLIN BİLGİLERİ ORTAYA KOYMASIDIR.BİLDİĞİN BİR ŞEYİ,,YAZMAN GİBİ. 19-kindi felsefeyi –insanın gücü ölçüsünde allahın fiilerine benzemesi derken ve ölümü önemsemektir şeklindeki felsefeyi tarif ederken ne anlatmak istemiştir? 19-(1).İNSANIN GÜCÜ ÖLÇÜSNDE…..DERKEN:BUNUNLA İNSANIN HİKMET,KUDRET,ADALET,İYİLİK,GÜZELLİK VE GERÇEKLİK GİBİ İLAHİ SIFAT VE ERDEMLERİ EDİNEREK TAM ERDEMLİ 1 KİŞİ OLUNACAGINI SÖYLER.(2).ÖLÜMÜ ÖNEMSEMEKTİR….DERKEN:BİRİ TABİİ DİĞERİ İSE İRADİ OLMAK ÜZERE 2 ÇEŞİT ÖLÜMDEN SÖZEDER.ONA GÖRE İKİNCİSİ ÖNEMLİDİR.İRADİ ÖLÜM:NEFSİN İSTEK VE ARZULARINI ÖLDÜRMEKTİR.ÇÜNKÜ FAZİLETE GİDEN YOL ARZULARI ÖLDÜRMEKTEN GEÇER.DER. 20-KİNDİ AHLAKİ ERDEMLERİ KAÇA AYIRIR? 20-2 ye ayırır.ruha ve davranışalara ait olan erdemler.ruha ait erdemler ise:hikmet,necdet,iffet,itidal. 21-kindi alemin yaratıcısının oldugunu hangi deliller ile açıklar? 21-HUDUS DELİLİ,VAHDET-KESRET DELİLİ VE NİZAM DELİLİ İLE AÇIKLAR. *****************************5.ÜNİTE*********************************************** 1-kitabuT tac ve kitabüt zümürüd isimli eserler kimindir? 1-İbnur-ravendi 2-dil ile beyan edilmeyen inkar küfür değildir,ölçü kalp ve dillle tasdik olunca,güneşe secde halindeki bir insanın bile yalnızca bu durumuna bakılarak küfrüne hükmedilemez diyen filozof kimdir? 2-İBN-RAVENDİ. 3-ibnur-ravendi hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse nasıl bir filozoftur? 3-İBN-RAVENDİ MÜLHİDÇE İNANCLARA VE ALEMİN EZELİLİĞİNİ SAVUNAN GÖRÜŞLERE SAHIPTİR,PEYGAMBERLİĞİ İNKAR EDER,AHİRET HAYATINA İNANMAZ VE KURANI AŞAGILAYAN DÜŞÜNCELERE SAHİPTİR(KİTABUT DAMİĞDA). 4-bekir raziye tıbdaki otorite ve üstünlüğünden dolayı islam dünyasının en büyük hekimi kabul edilerek hangi isimle anılmıştır? 4-CALİNUSUL-ARAB DENİLMİŞTİR.en büyük eseri tıbbur-ruhani.dir. 5-razi varlıgın meydana gelişini nasıl açıklar? 5-razi varlıgın meydana gelişini 5 ezeli ilke (madde,zaman,mekan,nefis,tanrı)kavramlarıyla açıklar. 6-tanrının zorunda kalmadan kendiğinden alemi yaratması için başvurdugu ezeli ilkesi nedir? 6-NEFİS.tir. 7-ışık nasıl güneşten çıkıyorsa ondan hayat öyle taşar,o yetkin ve saf akıldır,diye açıkladıgı ezeli ilke nedir? 7-TANRI.dır. 8-razinin evren görüşü nasıldır? 8-RAZİ ATOMCU BİR GÖRÜŞE BENZER ŞEKİLDE EVRENİN ATOMLARAN MEYDANA GELDİĞİNİ VE DE BOŞLUGUN BULUNMADIGINI KABUL EDER.ARİSTOCULARI BOŞLUGU KABUL ETMEDİKLERİ İÇİN ELEŞTİRİR. 9-nefsin fiillerinin ifrat ve tefrite düşmekten korunup dengede olmalarının saglanması için delil ve burhanlarla yapılan ikna faaliyetine ne denir? 9-TIBBUR-RUHANİ DENİRİ . 10-bekir razi nefsi nasıl tanımlar? 10-NEFİS=BİR ŞEYİN TAMAMI HAKİKATİ,KÜNHÜ,ZATİ VE CEVHERİ ,BVEDENİ ETKİN KILAN CANLILIK İLKESİ BEDENİN YAŞAMA GÜCÜ CANLI VARLIGIN DİNANİZMİ,BİR KİMSENİN RUHİ ETKİNLİĞİNİN VE ÇOK ÇEŞİTLİ BİLİM HALLERİNİN MERKEZİ ŞEKLİNDE ANLAMLANDIRIR. 11-razi’ye göre kaç çeşit nefis vardır? 11-3 ÇEŞİT NEFİS VARDIR.(1).AKLEDEN –İLAHİ NEFİS.(2)ÖFKELENEN-HAYVANİ NEFİS.(3)ŞEHEVİ-BİTKİSEL NEFİS.BU 3 ÇEŞİT NEFSİN İFRAT VE TEFRİTTEN KORUNDUGU ZAMAN DENGELİLİK –İTİDAL-ORTAYA ÇIKAR. 12-akleden –ilahi nefsin-ifrat ve tefriti nasıldır? 12-AKLEDEN NEFSİN İFRATI=BEDENİN VE ONUN İHTİYAÇLARINI TAMAMEN İHMAL EDİP BEDENİN TABİATININ BOZULMASINA VARACAK KADAR TEFEKKÜRE DALMAKTIR…TEFRİTİ İSE=DÜNYANIN HARİKALARI ÜZERİNDE ONDAKI HERŞEYİ ÖZELLİKLE NEFSİN HAPSEDİLDİĞİ BEDENİN YAPISINI VE ÖLÜM SONRASI ,ONUN NASIL BİR KADERLE KARŞILAŞCAGINI KAVRAMAK AMACIYLA TEFEKKÜRE DALMAKTIR. 13-eudaimonizm nedir? 13-AHLAK FELSEFESİNDE İNSAN DÜŞÜNCE VE DAVRANIŞALRININ NİHAİ HEDEFİ OLARAK MUTLULUGU GÖREN DÜŞÜNCELERE DENİR.RAZİ DE EUDAİMONİZM AHLAK DÜŞÜNCESİNE SAHİPTİR. **********************************6.ÜNİTE******************************************** 1-farabi muallimus-sani ünvanını hangi başarısıyla almıştır?, 1-KİNDİ VE DİĞER MANTIKCILARIN GÖRMEZLİKTEN GELEREK ÇÖZÜMSÜZ BIRAKTIKLARI KIYAS VE İSBAT TEORİSİYLE İLGİLİ PROBLEMLERİ ÇÖZÜME KAVUŞTURMASINDAN DOLAYI BU ÜNVANI ALMIŞTIR. 2-Farabiye göre felsefe nasıl bir ilimdir? 2-FARABİYE GÖRE FELSEFE:VARLIK OLARAK VARLIGIN BİLGİSİDİR.YANİ BÜTÜN KAİNATI ÖNÜMÜZE SEREN VE HERŞEYİ KUŞATAN KÜLLİ BİR İLİMDİR. 3-varlıgın ilk prensibini ve en son gayesini araştıran farabi filozofun yapması gerekeni ŞEYİ nasıl açıklar? 3-FİLOZOFUN YAPMASI GEREKEN ŞEY KENDİ GÜCÜ ÖLÇÜSÜNDE ALLAH BENZEMEKTİR.DERKEN:BUNDAN RUHİ VE AHLAKİ ARINMANIN YANI SIRA FİKRENDE AYDINLANARAK TANRI GİBİ VARLIGIN EVRENSEL BİLGİSİNE SAHİP OLNUMASINI KASDETMİŞTİR. 4-farabiye göre ay üstü alem ile ay altı alme arasındaki aracılık yapan kimdir? 4-DİNİ TEMİNOLOJIDE CEBARİL VEYA RUHUL KUDÜS ADI VERİLEN –FAAL AKIL-TANRI İLE AYALTI ALEM ARASINDA ARACVI DURUMUNDADIR. 5-farabiye göre varlık nasıl bir şeydir? 5-İNSAN AKLININ ULAŞABİLDİĞİ EN GENEL KAVRAM VARLIKTIR.BU YÜZDEN VARLIGIN TANIMI YAPILAMAZ,ÇÜNKÜ TANIM CİNS VE FASILDAN OLUŞUR. 6-farabiye göre en açık ve bedihi olan varlık kaçö kısımdır? 6-2 KISIMDIR.VACİBUL VÜCUD VE MÜMKİN VARLIKLAR DIR. 7-farabi tanrı-varlık ilişkisini nasıl açıklar? 7-südur ve kozmik akıllar teorisiyle açıklar. 8-farabinin yoktan yaratma akidesine karşı suduru temellnedirmesinde ki etken nedir? 8-ŞER KAVRAMINA MAKUL BİR YORUM GETİREREK VARLIKTAKİ KÖTÜLÜĞÜN ALLAH İLE BİR İLGİSİNİN BULUNMADIGINI GÖSTERMEKTİR. 9-südur teorisiyle farabi neyi nasıl yorumlamak istemiştir? 9-SÜDUR TEORİSİYLE FARABİ:EZELİ OLANLA SONRADAN OLAN,DEĞİŞMEYENLE DEĞİŞİKLİĞE UGRAYAN ,BİR VE MUTLAK OLANLA ÇOK VE MÜMKİN OLAN VARLIKLAR ARASINDAKİ İLİŞKİYİ BELİRLEMEK VE BÖYLECE BÜTÜN KAİNATI HİYERARŞİK Bİ,R SİSTEM İÇİNDE YORUMLAMAK İSTEMİŞTİR. 10-alemin doğrudan yaratma ile meydana geldiği düşünülecek olursa o zaman allahın zatında çokluk bulundugu hatra gelir,bu durum allahın mutlka birliğine ters düşer)farabi dahil südurcu filozoflar bu çıkmazdan kurtulmak için hangi hipoteze başvurmuşlardır_? 10-SÜDURCU FİLOZOFLAR BU ÇIKMAZDAN KURTULMAK İÇİN =BİRDEN ANCAK BİR ÇIKAR=HİPOTEZİNE BAŞVURARAK GÖRÜŞLERİNİ TEMELeLNDİRMEK İSTEMİŞLERDİR. 11-=birden ancak bir çıkar=ilkesi gerğince zorunlu varlık olna allahın kendini düşünmesi ve bilmesi sonucunda ondan manevi bir güç olan hangi akıl çıkmaktadır? 11-İLK AKIL ÇIKMAKTADIR.İLK AKLIN DÜŞÜNMESİYLEDE ONDAN 2.3.4.5……9.AKILA KADAR GİDER.10.AKIL DA İSE FAAL AKIL ORTAYA ÇIKAR. 12-farabide fizik aleminde 4 unsur nasıl meydana gelir? 12-GÖKKÜRELERİN BİR DÜZENE GÖRE İÇ İÇE HAREKET EDERKEN BİRBİRİNE TEMAS ETMESİYLE BİRBİRİNİ ETKİLEMESİYLE VE FAAL AKLINDA KATKISIYLA AY ALTI ALEMİNDE DÖRT UNSUR MEYDANA GELİR.bu unsurlardan her biri ,sıcaklık,kuruluk,nemlilik,soğukluk gibi dört zıt nitelikten ikisine sahiptir . 13-farabi nefsi nasıl tarif eder? 13-FARABİ NEFSİ=GÜÇ HALİNDEKİ TABİİ ORGANİK CİSMİN İLK YETKİNLİĞİ DİYE TARİF EDERKEN ÖTE YANDAN NEFSİN BEDENİN BİR SÜRETİ OLDUGUNU SÖYLER.burada nefse 3 nitelik izefe eder.=güç,yetkinlik,suret. 14-farabi nefsi kaça kısma ayırır? 14-3 KISMA AYIRIR=NEBATİ(BESLENME,BÜYÜME,ÜREME)HAYVANİ(HAREKET VE ALGI GÜÇLERİ,ARZU VE ÖFKE GÜCÜ)NATIK NEFİS(EN GELİŞMİŞ KISMI DÜŞÜNEN NEFİS.) 15-Farabinin bilgi teorisi nasıldır? 15-FARABİ BİLGİNİN KAYNAGININ DUYULAR OLDUGUNU SÖYLER.ÇOCUGU ÖRNEK VERİR. 16-farabiye göre akıl öncelikle kaç kısma ayrılır? 16-ameli AKIL VE NAZARİ AKIL OLMAK ÜZERE 2 KISMA AYRILIR.AMELİ AKLI==İNSANA ÖZGÜ HER TÜRLÜ DENGELİ DAVRANIŞI ORTAYA KOYMADA ETKEN OLAN AKILDIR….NAZARİ AKIL==NEFSİ CEVHERİNİN GELİŞİP OLGUNLAŞARAK AKIL CEVHERİNE DÖNÜŞMESİNDEN İBARETTİR. 17-özne –nesne ilişkisinde duyulardan gelen izlenimler nazari akıl tarafından kaç aşamalı bir değerlendirmeye tabi tutulur? 17-3 AŞAMALI BİR DEĞERLENDİRMEYE TABİ TUTULUR.(1)güç halinde akıl=NEFSİN BİR GÜCÜDÜR.FAAL AKLIN ONA ETKİSİ OLMADAN KENDİLİĞİNDE3N BİLGİ ÜRETEMEZ(güneşle göz arasındaki ilişki gibidir).(2)fiil ahilndeki akıl=GÜÇ HALİNDEKİ AKLIN HAREKETE GEÇMESİDİR.SOYUTLAMA YAPARAK TAM BAGIMSIZ BİLGİLERE ULAŞUIR.(3).müstefad akıl=BU AKIL İNSANIN ULAŞABİLDİĞİ EN YÜKSEK DÜZEYDİR.SEZGİ VE İLHAMA AÇIK OLDUGU İÇİN FAAL AKILLA İLİŞKİ KURMA İMKANINA SAHİPTİR. 18-farabiye göre gerçek ve en yüksek mutluluk nasıl meydana gelir? 18-GERÇEK VE EN YÜKSEK MUTLULUK BİLGİYLE AYDINLANMAKTIR.BU DA İNSAN AKLININ OLGUNLAŞIP FAAL AKILLA İRTİBAT KURMASI,EVRENSEL BİLGİYLE AYDINLANMASIYLADIR.insan aklının maddenin hakimiyetinden tamamen sıyrılıpmanevi varlık olan faal aklın feyziyle aydınlanması şeklinde olur der. .böyle bir mutluluga=peygamberler ve filozoflar. 19-farabide erdemli davranış nasıl olur? 19-İFRAT VE TEFRİT DENEN İKİ AŞIRI UÇTAN UZAK,EKSİĞİ VE FAZLASI OLMAYAN DENGELİ BİR DAVRANIŞLA OLUNUR. 20-farabi faziletleri hangi kategorilerde inceler? 20-NAZARİ,FİKRİ,AHLAKİ,AMELİ FAZİLETLER OLMAK ÜZERE 4 ŞEKİLDE ELE ALIR.(1)NAZARİ FAİZLETLER==A PRİORİ VE AKSİ- YOMATİK BİLGİ TÜRLERİNDEN BAŞLAYARAK BĞÜTÜN TEORİK İLİM DALLARINI VE VARLIGIN EN SON VE EN YÜKSEK İLKESİ OLAN ALLAH İLE MANEVİ VARLIKLAR HAKKINDAKİ BİLGİLERİ İFADE EDER.(2)FİKRİ FAZİLETLER==DÜŞÜNME GÜCÜNÜN FERT VE MİLLET İÇİN EN YARARLI OLANI ARAŞTIRMA ÇABASIDIR.(3)AHLAKİ FAZİLETLER==İNSANIN İRADELİ DAVRANIŞLARINDA HER TÜRLÜ AŞIRILIKTAN UZAK OLARAK ,İYİ Yİ VE DOĞRUYU AMAÇ EDNMESİDİR(4)AMELİ FAZİLETLER==İNSANIN ÇEŞİTLİ SANAT VE MESLEKLERE KARŞI EGİLİMLERİNİ GELİŞTİREREK O ALANDA İYİ YETİŞMESİ ANLAMINA GELİR. 21-farabi devletin menşei meselesini =insan toplulukları bir arada yaşama ve devlet denen en üst düzeyde teşkilatlanma fikrini nereden almışlardır?_sorusuna hangi TEORİLERLE cevaplar vermiştir? 21-ONTOLOJİK TEORİ=KENDİ ARALARINDA DÜŞÜNMÜŞ OLABİLİRLER.=BİYO-ORGANİK TEORİ=KALBİN BEYNİ V.S AZALRI KUMANDA ETMESİ Nİ ÖRNEK ALMIŞLARDIR.=FITRAT TEORİSİ=İNSAN DOĞUŞTAN MEDENİ OLDUGU İÇİN İŞ BÖLÜMÜYLE ÖRGÜTLENİP DEVLETİ KURMUŞ OLABİLRİLER.=ADALET TEORİSİ=BİR ARADA YAŞAMAK SEVGİ VE ADALETLE MÜMKÜNDÜR.BU AMAÇAL DEWVLETİ, KURMUŞ OLABİ,LRİLER DİYE DÜŞÜNÜR. 22-farabinin devlet felsefesi nasıldır? 22-FARABİNİN DEVLET FELSEFESİ=NİHAİ AMAÇ BÜTÜN İNSALIGI İÇİNE ALACAK,AHLAKİ ERDEMLERİ İLKE EDİNMİŞ,İŞ BÖLÜMÜ VE SOSYAL DAYANIŞMANIN EN MÜKEMMEL ŞEKİLDE GERÇEKLEŞTİGİ ,SEVGİ VE SAYGININ OLDUGU,HUKUKİ VE SOSYAL ADALETİN TAM OLARAK UYGULANDIGI BİRLEŞİK DEVLETLERDİR. 23-farabi faziletli bir devlet adamında olması gerekn hangi nitelikleri arar? 23-ÖNCE 12 NİTELİK ARAR FAKAT BU NİTELİKLER BİR İNSANDA OLMASI MÜMKÜN DEĞİLDR DER VE 6 ÖZELLİĞİ OLMASI GEREKTĞİNİ SÖYLER BUNALR==BİLGE OLMAK..KANUNLARI BİLMEK..HUKUK FORMASYONUNA SAHİP OLMAK..ÜSTÜN ZEKAYA SAHİP OLMAK..İKNA KABİLİT.SAHİP OLMAK..SAVAŞTA ALDIGI KARARLARI YÜRÜTCEK İRADEYE SAHIP OLMAK…..BİR İNSAN DA BU ÖZELLİKLER DE OLMAYABLİR DER VE ŞÖYLE DEVAM EDER==BU TAKDIRDE DEVLETİ İKİ KİŞİ YÖNETECEKTR DER.BİRİSİ KESİNLKLE _BİLGE _OLACAK,ÖTEKİ İSE DİĞER ÖZELLİKLERE SAHİP OLACVAK. 24-islam düşünce tarihinde siyaset felsefesine en çok agırlık veren filozof kimdir? 24-FARABİ.(MEDİNETUL-FAZILA)ESERİDİR. 25 farabi(ÖLÜMDEN SONRAKİ HALLERNDE) nefisleri kaç kategoride degerlendirmiştir? 25-(1).DOĞUŞTAN SAHİP OLDUKLARI AKIL GÜCÜNÜ ÇALIŞTIRIP BİLGİ İLE AYDINLANMAYAN CAHİLLERİN NEFSİ,BEDENLE BİRLİKTE EBEDİYYEN YOK OLACAKTIR..(2)GÜÇ HALİNDEKİ AKILLARINI ÇALIŞTIRIP FİİL ALANINA YÜKSELTTİKLERİ TAKDİRDE DAVRANIŞLARINI OLGUNLAŞTIRMAK İÇİN HERHANGİ BİR ÇABA GÖSTERMEYEN FASIKLARIN NEFSİ ÖLÜMSÜZDÜR,FAKAT EBEDİ OLARAK İŞKENCE GÖRECEKLERDİR.(3).MÜSTEFAD AKIL DÜZEYİNE YÜKSELEN VE AHLAKİ ERDEMLERLEDE BEZENMİŞ BULUNANLAR ,YANİ NAZARİ VE AMELİ HİKMETE SAHİP OLANLARIN NEFİSLERİ İSE EBEDİYYEN MUTLU OLACAKTIR. *****************************İSLAM FELSEFESİ .9.HAFTA SORULAR***************************** 1-gazzaliyi kelama yönelten ve hocası olan zaat kimdir? 1-CÜVEYNİ. 2-Temelinde halkı yanına çekerek içtimaî-siyasî üstünlük sağlama arzusunun, kıskançlık ve bencillik duygularının yattığı mezhepçiliği NEYE BENZETMİŞTİR? 2-ASABİYET VE KABİLECİLİĞE BENZETMİŞTİR. 3-Ona göre Şüphe gerçeğe ulasmanın tek yoludur. Zira süphe etmeyen düsünemez; düsünemeyen gerçeği göremez; gerçeği göremeyen de körlük ve dalâlete saplanıp kalır.BU FİLOZOF KİMDİR? 3-GAZALİ. 4-gazzalinin şüpheciliği nasıl başlamıştır? 4-el-Münkız'da anlattığına göre Gazzâlî'nin sistemli süpheciliği, esyanın gerçek mahiyetinin ne olduğunu sorması ve bu konuda kesin bilgiye ulasmak istemesiyle baslamıstır. 4-"Bundan sonra Gazzâlî aklın ödevinin sadece kendisine güvenimizi öldürmekten ibaret olduğunu öğretmeye koyuldu" seklindeki ifadesini gazaliye karşı kim söylemiştir? 4-MACDONALD. 5-gazali aklı hangi şekillerde anlamlandırmıştır? 5-a- İnsanın doğustan sahip olduğu, kendisini öteki canlılardan ayıran teorik bilgiler edinme melekesi (garîze). b- Bu melekenin, temyiz çağında açık seçik ortaya çıkmasıyla mümkünün olabilirliği,imkânsızın olmazlığı, ikinin birden çok olduğu, bir kimsenin aynı anda iki yerde bulunamayacağı gibi ilk prensipler hakkında bilgiler edinme düzeyine ulasmıs sekli, c- Hayatın akısı boyunca tecrübelerle kazanılan bilgiler bütünü,d- Bu bilgi melekesinin, çesitli durumların ileride doğuracağı sonuçlan önceden kestirme ve duyguların tutsağı olmadan hüküm verebilme gücüne ulasmıs sekli. Gazzâlî'nin, bu akıllar içinde özellikle üçüncüsünün her insanda esit seviyede bulunduğu yolundaki görüsü aklın prensiplerine, kendi ifadesiyle "zorunlu bilgilere ve bu bilgilere ulasma yeteneği olan akla güvendiğinin en açık kanıtıdır. 6-"müsebbibü'l-esbâb"NEDİR? 6-Allah'ın kendisinden baskası tarafından değistirilemez olan yasalarıDIR. 7-TOTOLOJİYİ GAZALİ NASIL DURDURMUŞTUR? 7-bütün burhanı bilgilerin ve onları doğuran öncüllerin aslı olan ve arastırılmaya gerek görülmeyecek sekilde doğruluğu kesin kabul edilen aksiomatik bilgileri de (el-ulûmü'l-üvel) aynı metafizik kaynağa bağlamıs ve böylece totolojiyi dinî çözümle durdurmustur. 8-ilk defa Aristo mantığını İslâmî ilimlere uygulama yolunu açmısTIR? 8- Gazzâlî. tamamen mantığa ayırdığı el-Müstasfâ bunun en açık delilidir. 9- Mantık ilmini yeterince ihata edememis kimsenin bilgilerine güvenilemeyeceğini savunan VE Mi'yarü'l-‘ilim'de, açık seçik gerçekleri inkâr ederek fesada uğramıs olan mezheplere bağlı bazı kelâmcılarla içli dıslı olmak yüzünden fıtrattan sapmıs, dengeleri bozulmus bir kısım âlimlerin mantığın temel doğrularından süpheye düstüklerini hatırlatarak onların bu tutumları sebebiyle içine düstükleri açmazlara isaret EDEN İSLAM FİLOZOFU KİMDİR? 9-GAZALİ.dir. 10- Gazzâlî, usûl-i fıkhın en değerli kaynaklarından olan hangi eserinde mantık bilmeyenin ilmine asla güvenilemeyeceğini özellikle belirtir? 10-EL-MUSTASFA. 11- Aristo mantığında Gazzâlî'nin yaptığı önemli bir değisiklik NEDİR? 11- geleneksel mantık terimlerinin yerine İslâmî ilimlerde, bilhassa fıkıh ve kelâmda meshur ve mâruf olan terimleri koyması, hatta gerektiğinde yeni terimler üretmesi, konuları örneklemek gerektiğinde örneklerini daha çok fıkhî ve kelâmî meselelerden seçmesidir. 12- Gazzâlî'nin filozoflara yönelttiği elestiriler içinde en dikkate değer görüleni ve en çok yankı uyandıranı HANGİSİDİR.? 12- determinizm doktrinine dair tenkitleri ve bu münasebetle ortaya koyduğu görüsler olmustur. 13-DETERMİNİZME KARŞI İLK ELEŞTİRENLER KİMLERDİR? 13-BAKILLANİ VE GAZALİ. 14- determinizm nedir? 14-Evrende var olan her şeyin bir neden ve sonuç dahilinde meydana geldiğini savunan düşüncedir. 15-Gazali, Tehafet’ül Felasife adlı eserinde filozofların hangi tavırlarını eleştirmiştir? 15-doğal olayları yine doğal nedenlere dayanarak açıklayan yani doğadaki düzenliliği nedenselliğe bağlayan tavırlarını eleştirmiştir. Ona göre, filozofların bu tutumları küfre kaçmaktadır. 16-Çünkü Gazali‟de, aralarında neden sonuç ilişkisi kurulan iki şeyin de olma nedeni Tanrı‟dır. Tanrı A olayını yaratırken B olayını da yaratmıştır. Bu yüzden filozofların savunduğu evrende var olan şeylerin temelinde yatan nedensellik ilkesini kabul etmek, Tanrı‟nın iradesini kabul etmemek anlamına gelir. Doğal nedensellik yerine Tanrısal nedenselliği geçiren Gazali‟ye göre, Tanrı‟nın dışında var olan her türlü neden kendi başına güçsüzdür, iradesi yüklenemez. Onun karşı çıktığı şey; Tanrı‟nın istencinden bağımsız olarak kurulan neden sonuç ilişkileridir. Çünkü ona göre, böylesi bir nedensellik bilimsel olarak kanıtlanamaz.determinizmi eleştiren gazaliye göre determinizmin getirdiği neden sonuç ilişkisi, o şeyler arasındaki zorunlu ilişkiden değil, geçmiş yaşantılarımızdan gelen alışkanlıklarımızdan kaynaklanmaktadır. 17-gazzalinin tehafütül felasife adlı eserini kaleme almasının gayesi nedir? 17-Müellifin bu eseri yazmaktaki asıl gayesi, yirmi noktada topladığı temel meselelerle ilgili görüslerini dikkate alarak filozofların Đslâm inançları açısından durumlarını tesbit etmekti. 18-GAZALİ Tehafütü'l-felâsife ve el-Munkız'da islâm filozoflarını HANGİ KONLARDA KÜFÜR VE BİD’ATÇİLİKLE SUCLAMIŞTIR? 18-ilâhiyyât ve metafiziğe iliskin konulardaki yanlıs görüsleri sebebiyle küfür ve bid'atçılıkla itham etmisse de buradaki "küfür" kavramı, dinî anlamı yanında filozofların geleneğe aykırı düsünce ve zihniyetleriyle Müslüman toplumun dısına çıkmıs olduklarını ima eden sosyolojik bir anlam da tasımaktadır. 19-GAZZALİ Elestirisinin ilkelerini koyarken bu felsefenin tenkide konu edilmesi ve tenkit dısı tutulması gereken kısımlarını söyle belirler: 1- Mantık ve matematik, din bakımından tamamen tarafsız ve kesin kanıtlara sahip disiplinlerdir. Dini savunmak düsüncesiyle felsefe adına bunların elestirilmesi dine karsı bir"cinayet" olup onu zaafa uğratmaktan baska bir sonuç doğurmaz . 2- Tabiat ilimleri içinde tıp, deneysel fizik, kimya, astronomi, meteoroloji, zooloji,botanik gibi pozitif alanların da din bakımından inkâr edilmesi uygun düsmez. 3- Sebep-sonuç (illet-malûl) iliskisi ve dolayısıyla mucize meselesi, ruh-beden iliskisi,ruhun ebedîliği ve ölümden sonra cesede dönüp dönmeyeceği gibi klasik felsefede"tabîiyyât" disiplini içinde incelenen metafizik meselelerle ilâhiyyâta iliskin problemler hakkında filozofların ileri sürdükleri görüsler hem dinî hem de felsefî bakımdan tartısmaya açıktır. 20-Gazzâlî'nin esas maksadı ELEŞTİRLERİNDE NEDİR? 20-muhtemelen hâmisi Nizâmülmülk'ün kendisine yüklediği Es'ariliği güçlendirme görevinin de bir parçası olmak üzere, filozofların Ehl-i sünnet inançlarıyla bağdasmayan yukarıdaki meselelere dair doktrinlerini çürütmekti ****Nitekim Gazzâlî, filozofların görüslerini elestirdiği yirmi meselenin her birinde onların kanıtlarını sık sık tahakküm (keyfî hüküm verme), tahayyül, telbîs (aldatma), tenakuz,habâl (kafa karısıklığı), bâtıl gibi kavramlarla niteleyerek bu kanıtların kesinlik ifade etmediğini,aynı yöntemlerle bunların aksinin de savunulabileceğini vurgulamıs; bu tür meselelerin beserî akılla çözümlenemeyeceğini, bunun için vahyin klavuzluğuna ve bâtınî kesfe (manevî sezgi) ihtiyaç bulunduğunu ısrarla belirtmistir**** 21-Tehâfütü'l-felâsifie'nın temel iddiası FİLOZOFLARA KARŞI NEDİR? 21-ilâhiyyât meselelerinin çözümünde aklın yetersizliğinden dolayı bir müslüman için en doğru tutumun bu meselelerin çözümünde dinî açıklamaları kabul etmenin gerekli olduğudur. *******Gazzâlî, rasyonel delillerle kanıtlanması mümkün olmadığı halde baslangıçsız evren ve baslangıçsız zaman fikrini savunmakla Đslâm'ın hür ve yaratıcı Tanrı Đnancından saptıklarını; Tanrı'nın ilmini beserî bilgiyle karıstırarak değisken varlıklar hakkındaki bilgilerin değismesinin onu bilende de değisiklik meydana getireceği öncülünden hareketle Tanrı'nın yalnız kendisinin bilincinde olduğunu (Aristo) veya tümelleri yahut bütün esyayı tümel bir bilgiyle bildiğini (Đbn Sînâ) iddia etmek suretiyle Allah'ın bilgisini sınırladıklarını; Eflatun'dan beri devam eden nefsin basitliği ve gayri maddîliği seklindeki iddiaya dayanarak âhiret hayatının sadece ruhanî bir hayat, âhiret mutluluğunun da aklî ve spritüel doyumlardan ibaret olduğu seklindeki fikirleriyle cismanî dirilisi reddettiklerini, duyu nazları veya elemleriyle ilgili Kur'an tasvirlerini halkın ahlâkî terbiyesini amaçlayan Semboller olarak değerlendirdiklerini düsünür.********** ***İhyâ'da da temas edilen bu felsefeye göre varlık "nur", yokluk ise "zulmet" diye adlandırılabilir.Asıl ve gerçek varlık yahut nur Allah'tır; Allah'tan baska seyler ise özleri itibariyle yokluktan ibaret olup Allah'a nisbetle ve O'ndan dolayı varlık kazanırlar.*** 22-GAZZALİNİN AHLAKA DAİR EN ÖNEMLİ ESERİ HANGİSİDR? 22-İHYA-U ULUMİDDİN. 23-GAZZALİ DE ahlâkta aslolan NEDİR? 23-AHLAKTA aslolan seriatın öğretilerini sadece seklen icra etmek değildir; en yüksek ahlâkî ideal olan mârifetullah,yalnızca arınmıs kalplerde yer bulur. *** Gazzâlî'nin kelâm tarihindeki en önemli özelliği metodolojik yenilik getirmis olmasıdır. *** Gazzâlî kelâm ilminin farz-ı kifâye olduğunu kabul eder. 24-tasavvuf ve tasavvufî hayat etrafında olusan tereddütleri ortadan kaldırarak bu harekete mesruiyet kazandıran, bu sekilde tasavvufun gelismesinde ve yaygınlasmasında etkili olan bir mutasavvıf-düsünür kimdir? 24-GAZZALİ. 25-gazzali nazarî bilgileri öğrenmek için Bâyezîd-i Bistâmî, Cüneyd-i Bağdadî ve Siblî gibi sûfîlerin fikirlerini, Haris el-Muhasibî ve Ebû Tâlib el-Mekkî gibi mutasavvıfların eserlerini incelemistir. Bunları özüne inerek en mükemmel biçimde kavradıktan sonra kesin olarak hangi kanaate varmıstır? 25-Kötü vasıfları iyi vasıflarla değistirmek suretiyle tasavvufî hayatı tatmadan ve yasamadan sûfileri fıkıhçı, kelâmcı ve felsefecilerden ayıran temel özellikleri kavramak mümkün değildir. Hiç hasta olmamıs bir kisiyle bir hastanın hastalık konusundaki bilgileri nasıl farklı ise sûfî ile sûfî olmayanın tasavvuf hakkındaki bilgileri de o kadar farklıdır. Yani sûfîlik söze ve anlatıma değil tatmaya ve yasamaya dayanmaktadır; su halde tasavvufî bilgi tecrübe edilmis bilgidir. 26-gazzali ruhları kaç kısıma ayırmıştır? 26-hissî, hayalî, aklî, fikrî ve kutsî olmak üzere bes türlüdür. Bu ruhların en mükemmeli nebî ve velîlerin ruhlarıdır(KUTSİ RUH).mişkatül-envar ismili eserinde ayırmıştır. 27-gazzaliye göre avam ve havas ın tevhidi nasıldır? 27-avamın tevhidi "lâ ilahe illallah", havassın tevhidi "lâmevcûde illallah" veya "lâ ilahe illâ hû" sözleridir. *********************İSLAM FELSEFESİ.10.HAFTA SORULAR**************************** 1-batı İslam dünyasında yetişen ilk Müslüman filozof kimdir? 1-İBN BACE.dir.(ibnus-saiği) Batı literatüründe genellikle Avempace diye anılır 2-ibn Bâcce’nin daha çok ahlâk ve siyaset felsefesiyle ilgili görüslerinin yer aldığı en büyük eseri hangisidir? 2-TEDBİRUL-MÜTEVAHHİD.(diğer eserleri=Fi’1-gâyeti’l-insâniyye.. el-Vukuf ile’1-akli’l-fa’âl..ittisâlü’l-‘akl bi’l-insân…Kitâbü’nNefs…Risâletü’l-vedâ… 3-ibn Bâcce'nin felsefesinin temel konusu nedir? 3-insan ve insan mutluluğudur. Felsefesinin temel konusu insan ve insan mutluluğu olan ibn Bâcce, yasadığı çağın imkânları ve sartları içerisinde felsefenin hemen hemen bütün alanlarına ilgi duymus tipik bir Ortaçağ filozofudur. insanı evrenin küçük bir modeli olarak ele alan İbn Bâcce onun tabii, hayvanî (özel ruhanî) ve aklî {genel ruhanî) yönlerine isaret eder. Buna göre insan bir "küçük âlem"dir, evrenin bütün özelliklerini çesitli oranlarda içermektedir. 4-ibn bacce nefsi kaç kısma ayırır ve bunlardan en önemlisi hangisidir? 4-bitkisel nefis, hayvanî nefis ve insan nefsini incelerken özellikle bu son nefis türü üzerinde yoğunlasır. Ona göre insan nefsinin temel özelliği düsünmedir. Düsünme yetisinin en temel fonksiyonu ise tümel kavramlar olusturma islemidir. 5-ibn bacceye göre bilgi nasıldır? 5-ibn Bâcce'ye göre bilgi süje ile obje arasında gerçeklesen bir bağıntı olup nihaî tahlilde aklî bir idrak faaliyeti olarak ortaya çıkmaktadır. Ona göre duyusal, hayalî ve aklî olmak üzere üç bölüme ayrılır. 6-ibn bacce idarak’ı nasıl tanımlar? 6-"süjenin bir süreç içerisinde objenin suretini, yani algılanabilir yönünü soyutlaması ve algılanan seyin süjede yeni bir konumda var olması" demektir. 7-ibn Bâcce, bilginin çesitli düzeylerini bunlara tekabül eden hangi insan tipleriyle tasvir etmeye çalışmıştır? 7-sıradan insanlar (cumhur), teorik düsünme yeteneğine sahip olan insanlar (nüzzâr) ve mutlu insanlar (suadâ) seklinde üç insan tipi vardır.(insanların tümelleri en sıradan bilme yolu çoğunluğu olusturan sıradan insanların izlediği tabii yoldur.)( Mâkullerin tabii yolla kavranmasının zirvesi olan ikinci düzeyde (teorik düsünenlerin düzeyi) birinciden biraz farklı bir kavrayısla, fakat hemen hemen aynı yöntemle metafizik öncesi teorik bilgi alanına çıkılır.)( Mâkullerle birlesmenin yani bilmenin üçüncü ve son asamasını müstefâd akıl merhalesi teskil etmektedir. Klasik ifadesiyle bu akıl-mâkul özdesliğidir.Önceki ilk iki merhale katedilerek ulasılan bu düzeyle birlikte metafizik alana da geçilmis olur.ibn Bâcce, bu son safhada yer alan insanları, esyayı hakikatleriyle gören mutlu kimseler olarak nitelendirir.ilk iki sıkta yer alan insan tiplerinin duyulara ve özel ruhanî suretlere bağımlı bulunan bilmelerine karsılık mutlu insan veya filozof bilme etkinliğini bütün bağıntılardan uzakta gerçeklestirir. 8-ibn Bâcce, siyaset felsefesiyle ilgili en önemli eseri olan Tedbîrü'lmütevahhid'de orijinal sayılabilecek bir kuram gelistirmistir. Kendi hayat tecrübesinin de izlerini tasıyan bu kuramını her dönemde geçerli olabilecek nitelikteki hangi soru üzerine temellendirir? 8-Elverisli olmayan bir ortamda yasamak zorunda kalan erdemli bir insan yahut filozof nasıl bir hayat tarzı seçmelidir ki mutlu olabilsin?Bozuk bir toplumda mevcut mutluluk hangi kuralları esas alan bir yasayısla korunabilir?(cevabı=ibn Bâcce, erdemli toplumda siyasî ve içtimaî düzenin temel dinamiğini sevgide bulur ve böyle bir toplumun doktorlarla yargıçlara ihtiyaç duymayacağını vurgular. Çünkü erdemli toplumda bütün davranıslar erdemli, bütün görüsler isabetlidir.) 9-ibn Bâcce, bozuk yönetimlerdeki erdemli insanları ifade etmek üzere hangi terimleri kullanmıştır? 9-"nâbit" ve "nevâbit"in yanında "müfred", "suadâ" ve bunların hepsini kapsayan bir kelime olarak "mütevahhid" terimini de kullanmaktadır. 10-ibn bacce de mütevahhid kavramı ne demektir? 11-Mütevahhid (yalnız insan) kavramı, insanın maddî yönüyle ilgili gelip geçici zevklerin amaç edinildiği bir toplumda maddî olana sırt çevirip manevîliğe yönelen ve hayatını bu doğrultuda yönlendiren bir çabayı, içinde bulunduğu toplum tarafından dıslanan, fakat gerçeği temsil eden bir düsüncenin zorunlu yalnızlığını ifade eder. 12-arapların kays kabilesine mensub oldugu için =kaysi=nisbesiyle anılan Endülüslü filozof kimdir? 12-İBN TUFEYL. Latin dünyasında Ebû Bekir künyesinden dolayı Albubacer seklinde tanınır. 13-Endülüs'ünün iki önemli ilim merkezi NERELERİDİR? 13-İŞBİLİYE VE KURTUBA.dır. 14-İbn Tufeyl'in sistemini olusturan ana fikirlerin yer aldığı en önemli eseri NEDİR? 14-HAY BİN YAKZAN. 15-Muvahhidî Sultanı Ebû Ya’kub Yûsuf'un Araplar'ı cihada tesvik etmek amacıyla filozoftan yazmasını istediği manzumeNİN ADI NEDİR? 15-KOŞİDE. 16-ibni tufeylin felsefe anlayışı nasıldır? 16-ibn Tufeyl'in felsefe tasavvuru mesriki hikmet kavramı etrafında sekillenmistir.ibn Tufeyl'in mesriki felsefeden anladığı sey,nazarî düsüncenin ötesinde manevî tecrübeyle ilgili olup nazar ehlinin teorik felsefesine karsılık müsahede, zevk ve huzur ashabının bütün boyutlarıyla ifade edilmesi imkânsız olan ruhî tecrübelerin bütünüdür.bu anlayışında tufeyl farabıye eleştiri yapar.ruhun ölümsüzlüğü konusunda onun câhil ruhların ölümden sonra varlığını ebediyen sürdüreceğini ileri sürerken es-Siyâsetü'l-medeniyye'de yalnızca yetkin ve erdemli ruhların baki kalacağını, diğerlerinin yok olup gideceğini iddia etmistir. Đbn Tufeyl'in Fârâbî'ye yönelttiği bir baska elestiri de nübüvvet hakkındadır.MEAD KONULARINDA FARABİ İLE AYNI ÇİZGİDE YER ALIR. 17-ibn Tufeyl'in el-isârât ve't-tenbîhât'tan yaptığı alıntı nasıldır? 17-arifin arınma yoluyla aydınlamasını Hakk'a giderek yaklasmasını, sonuçta Hakk'a tutulmus bir ayna haline gelisini, Hakk'ı görmekten ve kendi "beninden geçmekten doğan derin hazları tadısını ve vusulün gerçeklesmesini anlatmaktadır. 18-ibn tufeyl hangi filozofu Endülüs düsünce geleneğinin ilk gerçek filozofu diye anar? 18-ibn bacce. 19-ibni tufey okuyucusuna ne vermek istemiştir? 19-ibn Tufeyl felsefî gerçeği önce teorik arastırma yöntemiyle kavramıs, daha sonra müsahede yoluyla belli bir manevî tecrübeye ulasmıstır.ibn Tufeyl felsefî gerçeği önce teorik arastırma yöntemiyle kavramıs, daha sonra müsahede yoluyla belli bir manevî tecrübeye ulasmıstır . 20-ibn tufeyl bilgi teorisi nasıldır? 20-İbn Tufeyl'in epistemolojisinde bilginin imkânı insan ve tabiat ilişkisinden hareketle temellendirilmiştir. Hayy bin Yakzan eserindeki Hay tipi, esasen fizikî varlığıyla tabiatın bir parçası olmakla birlikte algılama ve bilme İmkânlarıyla tabiatı müşahede eden, tabii varlık alanındaki temel düzen ve işleyiş hakkında düşünen, akıllı bir canlı olarak yeryüzündeki mevcudiyetini anlamlandıran, gözlem alanı ötesindeki metafizik varlık fikrine varan ve nihayet manevî tecrübeler sayesinde birtakım metafizik bilgilere ulaşan ideal özneyi temsil eder. Tabii varlık alanı ise kendisine şuurlu bir bilme etkinliğiyle yönelebilen bu özneye, dayandığı düzen ve sürdürdüğü işleyişin fizik ve metafizik yasaları hakkında bilgi sağlayan ontolojik imkândır. İnsanın bilgi imkânı ve yeteneklerine gelince ondaki idrakin ilkesi nefistir.islâm kültüründe zaman zaman derece, asama ve katmanları ifade etmek üzere kullanılan yedi rakamının sembolizmi ibn Tufeyl tarafından Hayy'in gelisim asamalarını belirtmek için de kullanılmıs, her asamanın yedi ve katlarıyla ifade edilen yaslarda kaydedildiği bir gelisim anlayısı ortaya konmustur.islâm kültüründe zaman zaman derece, asama ve katmanları ifade etmek üzere kullanılan yedi rakamının sembolizmi ibn Tufeyl tarafından Hayy'in gelisim asamalarını belirtmek için de kullanılmıs, her asamanın yedi ve katlarıyla ifade edilen yaslarda kaydedildiği bir gelisim anlayısı ortaya konmustur. ***: İbn Tufeyl gerçek bilgiyi akıl ve sezgi olmak üzere iki esasa dayandırır.Bilgi deneyin akıl ile aklın da sezgi ile uygunluğudur. İnsan gerçeğe ulaşırken hem tümevarım, hem tümdengelim hm de akıl yürütme yolunu da aşarak sezgi gücünü kullanma aşamalarını gerçekleştirir. Gerçek bize kendisini ancak duyuların, aklın ve ruhun özel terbiyesi (eğitimi) sayesinde açar.****ibn Tufeyl tasavvuftaki hâkim kaderci anlayısı da paylasmıs bulunmaktadır. 21-ibn tufeyl tabiat felsefesi nasıldır? 21-ibn Tufeylin tabiat felsefesi organizman bir evren görüsüne dayandırılmıstır. Evreni olusturan canlı ve cansız varlık mertebeleri, belli bir organik birlik ve bütünlük içinde evren denilen organizmayı olusturur. Olus ve bozulusa mâruz kalmamakla birlikte gökcisimleri de gözlenebilen yönleriyle cismanî nitelikler arzeder. Ancak onların hareketi olus ve bozulus alemindeki varlıkların doğrusal hareketinden farklı ve mükemmel olarak dairevîdir; onların unsur yapısı dünyadakilere göre daha parlak, seffaf, bozulmaz ve saftır. Nebatî, hayvânî ve insanî seviyede canlılığın ilkesi olan nefis, aynı zamanda canlılar âleminin organik birliğini de sağlayan ilkedir. Đbn Tufeyl'in tabiat felsefesinde insanın olusumu problemi önemli bir yer tutmaktadır. Hay b. Yakzân'ın adadaki mevcudiyetini açıklamak üzere ortaya atılan ilk teori, biyoloji tarihindeki "kendiliğinden olusum"(generatio spontanea) teorisini hatırlatmaktadır. 22-ibn tufeyl metafizik görüşü nasuıldır? 22-Hay örneğinde olduğu gibi tabiatın empirik ve teorik yöntemle incelenmesi, insan aklını tabiatın ötesi hakkında düsünmeye ve bilgi edinmeye sevkettiği için ibn Tufeyl'in felsefesinde canlı bir organizmaya benzetilen kozmos, basit unsurlardan en dıs feleğe kadar kendi varlık sebebine isaret eden verilerle dolu kabul edilmistir. âlemin zaman bakımından değil zat bakımından Allah'tan sonra olduğunu ifade etmektedir. Kıdem esasen ontolojik bir kavramdır ve ancak zat bakımından düsünülebilir. Bu anlamda Allah bütün âleme tekaddüm ettiği için gerçek anlamda sadece Allah kadîmdir. Đbn Tufeyl'e göre âlemin ister hadis isterse kadîm olduğu kabul edilsin her iki durum da zorunlu olarak Tann'nın varlığı fikrine götürmektedir. Zira cismanî âlemin hudûsü için kendisi cisim olmayan bir failin kabulü zorunludur âlemin kadîm olduğu kabul edildiğinde ise bundan âlemdeki hareketin de kadîm olduğu sonucu çıkacaktır. Kendisini hareketsizliğin öncelemediği ve baslangıcı bulunmayan ezelî bir hareket olgusu, mecburen cismanî olmayan bir hareket ettiricinin kabulünü gerektirir. Sonuç olarak bütün varlıklar Tann'nın varlığına muhtaç olup Tanrı onların illetidir.Halbuki Tanrı öteki varlıklara muhtaç olmadığı gibi varlığının bir sebebi de yoktur. O zorunlu varlıktır.ibn Tufeyl'e göre en küçüğünden en büyüğüne kadar bütün mevcudat kemalin zirvesinde bulunan hür bir yaratıcının eseridir ve her biri O'nun sanatının olağan üstülüğünü, hikmetinin nüfuzunu ve ilminin inceliğini göstermektedir. *****ibn Tufeyl'in feyiz teorisi, filozofun felek akıllan bahsini bir "aynalar sistemi"benzetmesiyle ele alısında daha da belirginlesmektedir. Ay feleğinin altında olus ve bozulus âlemi yer aldığı için son kozmik akıl bazı özelliklere sahiptir. "Bu zatın yetmis bin yüzü, her yüzünde yetmis bin ağzı ve her ağzında yetmis bin dili vardır. Bütün bu dilleriyle gerçek birin zâtını tesbih ve takdis etmekte ve sürekli olarak O'nu ululamaktadır. Bütün gök akılları kendi ilkesinden yansıyan sureti kendisinden asağdakine yansıtmakta ve bu yansıyıs ay feleğinin aklında son bulmaktadır. 23-ibn tufeyl din felsefesi nasıldır? 23- Vahye dayalı sahih din bir yönüyle bireysel aydınlanmaya, diğer yönüyle toplumsal kurtulusa imkân veren nebevî bir öğretidir. Bu sebeple dinin sahih metinlerinde hem kurtulusun yalnızlıkta, toplumun genel gidisinden uzaklasmakta olduğunu telkin eden, hem de insanlarla bir arada bulunma ve toplumsallığın zorunlu olduğunu vurgulayan değer ölçüleri yer alır. Hikâyede Ebsâl birinci ölçüyü, Selâmân da ikinci ölçüyü temsil eder.Fakat her ikisi de dinine son derece bağlı, birbirlerine saygılı ve arkadastırlar. Nitekim hikâyede Ebsâl, Hayy'in anlattıklarının dindeki benzetmelere dayalı ifadelerin hakiki delâletini ortaya koyduğunu belli bir te'vil mantığıyla anlamıs, Hay da Ebsâl'in dinî öğreti hakkında anlattıklarını onaylamıstır. Ebsâl, Hayy'in Allah'ın velîlerinden olduğuna kanaat getirirken Hay da dinî öğretide kendisinin ulastığı makamda iken müsahede ettiği gerçeklere aykırı hiçbir sey bulunmadığını anlamıstır. Her ne kadar Hay, Ebsâl'in aktardığı dinî öğretideki benzetmeye dayalı söylemi ve oldukça dünyevî görünen kuralların mevcudiyetini yadırgamıssa da onu böyle düsünmeye iten sebep, bütün insanların kendisi gibi üstün fıtrat sahibi olduğunu sanmasıdır. Đbn Tufeyl'in din felsefesi açısından vurgulamak istediği ana fikir herkesin yüksek yaratılısa, derin sezgi kapasitesine ve arastırmacı ruha sahip olmadığı bir toplumda dinî hitabın bilinen üslûp ve muhtevanın hikmete uygun olduğudur. Yetkin yaratılıslı insanların kaderi ise gerçek bir metafiziği tecrübe etmek için toplumsallıktan uzaklasmaktır. Nitekim Hay ve Ebsâl,kendi serüvenlerini yasamak için Selâmân ve arkadaslarına veda edip kendi adalarına döneceklerdir. Sonuç olarak filozofa göre felsefî, tasavvufî ve kitlesel idrak düzeyleri farklılık arzetmekle birlikte esas itibariyle din bütün bu seviyeler için anlamlı olan nebevî bir öğretidir. Hayy'in nazarî ve tasavvufî bilgiyi kendinde birlestirmesi, mesrikî anlamda metafizikle dinî öğreti arasında tam bir uzlasma olduğu sonucuna varması, kitlenin din anlayısını hikmete aykırı bulmaması ibn Tufeyl'in bütünleyici perspektifinin bir sonucudur. ***not=Onun en önemli felsefî eseri olan Hay b. Yakzân ibn Tufeyl'in felsefe tasavvurunu en iyi sekilde yansıtan eseridir. Bu esere göre,ibn Tufeyl felsefî gerçeği önce teorik arastırma yöntemiyle kavramıs, daha sonra müsahede yoluyla belli bir manevî tecrübeye ulasmıstır. Onun Hay b. Yakzân'da yapmak istediği sey, bu sırların pesine düsen okuyucusuna birtakım nazarî bilgiler verip kendi yasadığı tecrübeler alanına çekmek ve böylece onu taklitten kurtarıp tahkike ulastırmak istemektedir.ibn Tufeyl, ibn Sînâ ve Gazzâlî'nin eserlerinden hareket ederek bahis ve nazar yöntemiyle zevk ve müsahede tecrübesinin bir sentezi olan mesriki hikmet merkezli bir felsefeye ulasmayı amaçlamıstır. **************************İSLAM FELSEFESİ.11.HAFTA SORULAR******************************* 1-Messâî okulunun son temsilcisi olan filozof KİMDİR? 1-İBN RÜŞD. Aristo'nun felsefî doktrinine sadık kalarak eserlerini serh ettiğinden Đslâm âleminde"sârih", Latin dünyasında "commentator" unvanıyla tanınmıstır. 2-ibn rüşdün eserleri nelerdri? 2-- Bidâyetü'l-müctehid ve nihayetü'l-muktesıd:ibn Rüsd'ün Mâliki fıkhına dair günümüze ulasan tek eseri olup mukayeseli bir hukuk kitabıdır.maliki mezhebine mensuptur. - Faslul-makâl fî-ma beyne's-ser’ia ve'1-hikme mine'l-ittisâl:ibn Rüsd'ün vahiy ile aklın, dinle felsefenin uzlastırılması ve te'vil konularında kaleme aldığı eseridir. Dinfelsefe iliskilerine dair analitik ve özgün bir eserdir. -ed-Damîme.ibn Rüsd'ün Allah'ın bilgisi konusunda Faslü'1-makal ek olarak kaleme aldığı küçük bir ektir. -el-Kesf an menâhici'1-edille. Dini metinlerin zahirlerini esas alarak, tüm kelam geleneğini sistematik konular çerçevesinde yorum kabiliyeti bakımından kendi perspektifinden incelediği eseridir. -Tehâfütü Tehâfüti'l-felâsife. Gazzâlî'nin Tehâfütü'l-Felâsife'sine reddiye olarak kaleme aldığı eseridir. Yüzyılları asan etkisi bulunmaktadır. **ibn Rüsd bunun dısında Sarihi Azam ünvanına layık olarak Aristo’nun hemen hemen tüm eserlerini üç farklı tarz ve boyutta serh etmistir.** 3-gazzalinin tehafütüne karşı olarak bunun neticesinde Kur'an ayetleri ve akli verilerle felsefenin gerekliliğini ortaya koyduğu, din-felsefe iliskilerinde alan ve sınırları belirlemek ve böylece de din ve felsefenin uzlasmasını sağlamak üzere ibn rüşd hangi eserini yazmıştır? 3-FASLUL-MAKAL.eseri. 4-O, bütün bu gayretleri sebebiyle bir anlamda din-felsefe iliskilerinin filozofu olarak anılmayı hak etmis ve bu konuların ele alındığı her türlü çalısmada metot ve görüsleri kabul edilsin veya edilmesin bir referans kaynağı olarak görülmüs olan f,ilozof kimdir? 4-ibn rüşd. 5-ibn rüşd felsefeyi nasıl tarif eder? 5- "Var olanlara bakmak ve varlıkların Sani', Tanrı’ya delaleti bakımından onları değerlendirmektir"yani=bütün varlığı Allah'ın varlığına hikmet ve kudretine delil teskil etmesi bakımından inceleyen ve yorumlayan bir ilimdir. O halde felsefe her seyden önce kâinattaki her türlü varlık hakkında bilgi edinme ameliyesi, varlığın hakikatini kavrama süreci ve sebep-sonuç iliskisine dayalı olarak varlığın Allah'la iliskisini kurma ameliyesidir.İbn Rüsd’e göre felsefe, bilim ve mantık çalısmaları tüm insanlığın bilgi ve tecrübe birikimleriyle gelistirilmis bir kazanımdır. 6-ibn rüşd e göre göre hem akli hem de ser'i kıyasın kullanılmasını kesinlikle emreden ayet hangisidir? 6-"Ey basiret sahipleri ibret alın."bu şekliyle filozof felsefenin gerekliliğini ortaya koymak için fıkıh ilmindeki Kur'an ayetlerinden delil getirmeye benzer bir sekilde ayetlerden delil getirir. 7-Felsefenin gerekliliğini ortaya koymak için Kur'an ayetlerinden delil getirmeye devam eden filozofumuz, uzay ve yerdeki varlık alemlerine dikkat çeken ve bunlar üzerinde düsünmeye davet eden ayetlerde filozaofa göre insana neye teşvik vardır? 7-Ona göre bu ayetler açık bir sekilde insanı nazara, düsünmeye yani felsefe yapmaya davet etmekte ve felsefenin bilgiye ulasmada aleti olan kıyası tesvik etmektedir. 8-ibn rüşd aklımızın varlık hakkında kesin bilgiye ulaşması için nelerin bilinmesi gerektiğini sö-yler? 8-bilinenden bilinmeyeni çıkarmanın metodu ve aleti kıyas olduğuna göre kıyası, kıyas türlerini, mutlak kıyası, mutlak olmayan kıyasları ve kıyası meydana getiren bölümleri, öncülleri ve bunların çesitlerini bilmemiz gerekir Kİ BUNLAR ŞUNLARDIR==.1.Burhana dayalı kıyas1, .2.Cedele dayalı kıyas1.3.Hitabete dayalı kıyas .4.Mugalataya dayalı kıyastır.== Bu tasnif aynı zamanda seriata göre te'vil açısından insanların sınıflarını da belirlemektedir.İbn Rüsd'ün felsefenin gerekliliğini ortaya koyabilmek için basvurduğu diğer bir yolda gereklilik ve mesruiyyetini ispatlamıs olan fıkıhla-felsefe arasında benzerlikler kurar. 9-İBN RÜŞD FELSEFE VE DİNİ NASIL ANLATIYOR? 9-Din ile felsefe, hakikatleri insanlara öğretmek bakımından gaye birliği içerisindedirler, onlar birbirinin süt kardesidir. Dinin gayesi Allah'ı ve varolanları olduğu sekilde bilmek olan gerçek bilgiyle, insanı mutluluğa götüren ve mutsuzluktan alıkoyan bedeni ve nefsanî fiillerden olusan gerçek ameli insanlara öğretmektir. 10-"Her Nebi Hakim, fakat her Hakim Nebi değildir"diyen kimdir? 10-amiri.((ibn rüşd hakkında dinin hiç bir sey söylemediği alanlarda,, din-felsefe iliskileri bakımından hiçbir sıkıntının olmadığını ifade etmektedir. Filozofumuz din ile felsefe uzlasmasının formülü olan te'vili söyle tarif etmektedir: Bir seyi benzeri veya sebebi veya neticesi veya birlikte olduğu, ya da mecazi söz türlerinin tanımında sayılan diğer seylerden bir baskasıyla isimlendirme gibi Arap dilinde adet olan geleneği ihlal etmeksizin, sözün delaletini hakiki delaletinden çıkarıp mecazi delaletine götürmektir 11-ibn Rüsd’e göre te'vil'in gerekliliğini ortaya koyan diğer bir hususta iletisimi sağlayan dilin hangi konularda yetrsiz kaldıgı düşüncesindedir? 11-Allah'ın kaza-kaderi, adaleti-zulmü gibi konuları ifade de yetersiz olmasıdır. Bu tür ayetler manaları itibarıyla zahirlerinde birbirleriyle çelisir gibi gözükmektedir. Allah'ın 'Arsı istiva ettiğine35', 'Allah'ın kıyamet gününde görünmesinin mümkün olduğuna' isaret eden ve yine Allah'ın "Yed" (Eli)36, "Vech" (Yüzü)37, "Ayn" (Gözü)38 olduğuna dair ayetler BUNLARDAN BAŞLICALRIDIR. ***İbn Rüsd’ün rüyalarda elde edilebilecek bilgilerin sınırları hakkındaki tartısması, onu İbn Sina ve İbn Tufeyl gibi diğer Messai filozoflardan ayıran önemli noktalardan biridir. Geçmise, simdiki zamana ve geleceğe ait olayların bilgisini rüyâlarda elde edebileceğimiz kanaatindedir.**** ******************************İSLAM FELSEFESİ.12.HAFTA SORULAR************************************ 1--Batı islamvdünyasının yetistirdiği meshur tarihçi, sosyolog, filozof, siyaset ve devlet adamı kimdir? 1-ibn Haldun. 1.Sifâ'ü's-sâil. 2.Kitâbü'l-'iber ve dîvânü'l-mübtede' ve'1-haber fî eyyâmi'l-'Arab ve'- ‘acem ve'1-Berber ve men-âsarahüm min zevi'ssultâni'lekber.(bu eseri MUKADDİME DİYE BİLİNİR.)BU ESERİNDE BEŞERİ UMRAN İLMİ ADI ALTINDA BİR BİLİM DALI KURMUŞTUR. 2-ÜMRAN İLMİNİN KONUSU NEDİR? 2-Ümran ilmi tarihte olup bitenleri ve toplumların basına gelenleri ve gelecekte olabilecekleri anlama hususunda genellemeler yapılabilecek tarzda bir bakıs açısı gelistirebilmeyi kendisine görev edinmektedir. Bu ilim, âlemin ümranından ibaret olan insan toplumunu ve ona tabiatı gereği arız olan halleri, bu hallerin zorunlu sonuçlarından ibaret olan tarihi ve tarihin hakikatini konu edinmektedir. Ümran ilminin amacı, insanları taklitten kurtarıp daha önce olmus bitmis olanla daha sonra olacak olanın anlasılması konusunda bir bakıs açısı kazandırmaktır.İbn Haldun ümran ilmini sekillendirirken iki ayrı varlık alanını birbirinden ayırır.Bunlardan birincisi olan "unsurlar âlemi" geleneksel anlamda metafizik ve buna bağlı olarak da fiziğin, ikinci varlık alanı olan "havadis âlemi" ise ümran ilminin konusunu teskil eder. Havadis âlemi doğrudan insana bağlı ve bağımlıdır. Ancak insanla var olabilir, aynı sekilde insan da yalnız onunla vardır. Bu iki varlık alanı arasındaki en esaslı fark, insanın fizikî varlığı ve ferdiyeti itibariyle birinci varlık alanına ait olması,ikinci varlık alanının ise insanın var olusu gereği toplumun zorunlu bir neticesi olarak ortaya çıkması, yani insana ait olmasıdır. Havadis âlemi toplumla birlikte ortaya çıktığı için toplumsal, zaman içerisinde olup yok olduğu için de tarihîdir, dolayısıyla tarihîtoplumsal bir varlık alanıdır.İbn Haldun insan fiillerinin içinde gerçeklestiği ve aynı zamanda insan fiillerinin bir neticesi olduğu için tek tek zatlardan olusan unsurlar âlemine karsılık havadis âleminin insan fiillerinden olustuğunu söyler. Ancak ümran kalıcı değildir; halden hale geçer. Bir insan basarısı olan ümran âlemin bir tür yeniden insası, hatta yeni bir âlemin insasıdır, âdeta "yeni bir yaratma"dır. Ümranın ahvalinin değismesiyle tarihî- toplumsal varlık da değisime uğrar. Tarihî-toplumsal varlık alanını unsurlar âleminden ayıran önemli bir özellik onun itibarî bir varlık alanı olusudur. Bu varlık alanının asabiyet, mülk, güç gibi temel unsurları vardır. Đbn Haldun'a göre her sey ve olus bir amaca yöneliktir.İnsan varlık sartları açısından toplumsallığa, toplumsallık asabiyete, asabiyet de mülke matuf olarak var olur. 3-ibn halduna göre tarih ilmi nasıl olmalıdır? 3-Onun gözünde tarih ilmi, sadece olayların kaydedilip aktarılmasından ve rivayet edilmesinden ibaret olmayıp, artık teorik ve kavramsal bir çalısmaya dönüsmüstür.Tarihin zahirinde görünen olay ve hallerin arkasındaki açıklayıcı derin sebeplerin tespit edilmesi bu ilmin en önemli vazifesi olmustur.1 Böylece sebeplilik ilkesi teorik bir çerçevede ümran, ümranın halleri, bedevî ve hadarî, asabiyye gibi özgün kavramsallastırmalarla tarih ve topluma titizlikle uygulanır.(HALDUN TARIHI HİKEMİ İLİMLERE DAHİL ETMİŞTİR.) *İbn Haldun tasvir ettiği tarih çalısmasına ve ümran ilmine teorik bir giris olarak toplumu temellendirir.* *İnsan ancak bir toplum içerisinde ve toplumsal olarak var olur.* *Dolayısıyla insanın var olusu toplumun varlığına bağlıdır. Toplum,insanların yalnız belli mekânda bir arada yasamaları değil, aynı zamanda bir düzen içerisinde yasamalarıdır.* 4-ÜMRAN İLMİNİN BAŞLICA MESELELERİ NELRDİR? 4-İbn Haldun tarih yazıcılığını, toplumsal hayatın hallerini, bu hayatı mümkün kılan siyaset ve devleti, bunların olus ve yok olus sartlarını, insanların geçim yollarını ve bu yolların hallerle olan bağının ortaya konulmasını, hallerle birlikte ortaya çıkan zorunlu sonuçları ve bir bütün olarak tarihi anlasılır kılmayı ümran ilminin belli baslı meseleleri seklinde ele alır. 5-İbn Haldun, gözlemleri sonucunda tesbit ettiği toplumsal hayat sekilleri arasında ortak yanları dikkate alarak temel iki kategoriyi birbirinden ayırır.NEDİR BU KATEGORILER? 5-Bu iki temel kategori göçebelik (bedâvet) ve yerleşikliktir (hadâret). *Bedevîlik ve Hadarîlik=Birlikte yasamanın esas sebebi hayatı devam ettirmek için yardımlasmadır.insanlar birbirleriyle yardımlasırken zaruri ihtiyaçlarını temine öncelik verirler. Ancak sartlar insan topluluklarının önüne çesitli alternatifler koyar. Bu alternatiflerin en basta gelenleri yeme içme, barınma ve korunmadır. Bunlar çevrenin doğrudan verdiği imkânlarla karşılanır. Bedevîlik, esasen fizikî çevrenin verdiği imkânlar üzerinde insanın herhangi bir ilsem yapmadan, onunla yetinmesine dayanan bir hayat tarzıdır. Fizikî çevrede insanın müdahalesi olmaksızın mevcut olan seyler ise daha çok bitki ve hayvanlarla onlardan elde edilen yiyecek, giyecek ve diğer esyalardır. Bundan dolayı göçebe vermeden almayı hayatının esas ilkesi haline getirmistir. 6-göçebelikte hayat mücadelesi nasıl gerçekleşir? 6-Göçebelikle hayat mücadelesi çift yönlü olarak gerçeklesir=-Yiyecek ve içecek temini,-Düşmanlardan korunma. **bedevîlik, zorunlu olarak bir toplumsal hayatı gerektirdiği gibi toplumsal hayat da zorunlu biçimde bir dayanısmayı (asabiyet) gerektirir. Dayanısma da hâkimiyet iradesini ortaya koyar.** **ibn Haldun “bedevi” ile “nadan” arasını tefrik etmek için “zarurî”, “hâcî” ve “kemali”kavramlarını kullanır** **Hâcî zaruret arzetmeyen, ancak mevcudiyeti insanı daha da rahat ettirecek, o an için olmasa bile gelecekte ihtiyaç hissedilebilecek seylerdir. Kemalî ise gelecekteki ihtiyaçlarını karsılama konusunda belli bir noktaya gelmis olan insanların estetik ve baska kaygılarla gelistirdiği hususlardır. Bedevîler zaruri olanla yetinmek zorundadır. Hâcî ve kemalî ile sadece hadarîler ilgilenebilir.** **ibn Haldun'a göre bedeviler hayat sartları gereği cesur ve hemen bütün islerini kendileri gören insanlardır.** **Buna karsılık yerlesik hayata alısmıs olan kisiler sadece bir konuda uzmanlasmıslardır. Bunlar, güvenlik de dahil olmak üzere bütün alanları ya baskalarına veya tâbi oldukları bir efendiye bırakmıslar, rahatlarına düskün, dolayısıyla zor sartlarda yasayamayacak duruma gelmislerdir.** **Göçebe olarak yasayan insanlar arasında tabii bir aidiyet ve bağlılık mevcuttur.Bu sayede güçlü olanlar kendi hayatlarını tehlikeye atarak yakınlarını korumayı göze alabilirler. Göçebeler arasında mevcut olan dayanısma ruhu (asabiyet) onları barıs zamanında düsmanların saldırı azmini kırarak, savas zamanında ise düsmana karsı ortak savunma yaparak zulümden korur. Bundan dolayı asabiyet ve nesep bağı olmayan insanlar göçebe halinde yasayamazlar.** 7-ibn Haldun asabiyeti nasıl tanımlar? 7-kendilerini sosyal bir mekân ve nesep açısından ortak kabul eden insanların bir toplum olusturduklarını söyler. Bu topluma ait olan insanların kendilerini diğerlerinden ayırmasını ve bu sayede diğerlerine karsı savunma ve geçim konusunda is birliğine yönelmesini "asabiyet" olarak tanımlar. Bir toplumda iki tür dayanısma mevcuttur. Bunlardan birincisi insanların yakın akrabaları ile olan dayanısmalarıdır ki asıl asabiyet budur. Đkincisi, daha çok aynı mekânda yasayan insanların uzun süren bir birlikte yasama süreci içinde ortaya çıkan ve ilkine göre daha gevsek olan bir dayanısma tavrıdır. Bu da bir "üst asabiyettir. **Bir kabile içinde iktidarı eline geçirerek iç islerini düzene sokan asabiyet sahip olduğu güç gereği bununla yetinmez, daha uzak kabile ve toplulukları da hâkimiyeti altına almak için uğrasır. Böylece güçlenen asabiyet daha fazla güç ve hâkimiyet talep eder. Bunun neticesinde "devlet" ve "mülk" denilen toplumsal bir varlık sekli ortaya çıkar.** **İbn Haldun'un iktidarda zorunlu olarak iki unsur aradığı söylenebilir. Bunlardan birincisi asabiyet, diğeri ahlâkî unsur yani "hılâfdir. Bu iki unsur olmadan iktidarın kalıcılığını ve nisbeten sürekli olduğunu gösteren mülk ve onun bir sonraki ve daha kâmil kâmil bir asaması olan devlet ortaya çıkmaz.** **Siyaset zorunlu olarak hayrın bir neticesidir; aksi takdirde varlığını muhafaza edemez. Bundan dolayı İbn Haldun siyaset ve mülkü halka kefalet, kullar arasında Allah'ın hükümlerini icra etmek için halifelik olarak görür.** **Mülk ve siyaset itibarî bir varlık alanı olduğuna göre varlığını itibara borçludur. Burada "itibar"kelimesini iki anlamda düsünmek gerekir. Bunlardan birincisi kendinde bir varlığı olmadığı, dolayısıyla bir kurgudan ibaret olduğudur.ikincisi, mülk ve siyasetin hatta asabiyetin insanların yükledikleri ve kendi yüklendikleri islevlere daha sonra uymaları anlamına gelir.İbn Haldun insanların dünya hayatları ve maslahatlarını "hayır" kavramıyla ifade eder. Hayır burada "insanlann maslahatlarını dikkate alan veya koruyan" anlamına gelmektedir. Bu anlamda seriat, en yüksek hayrın kendisiyle gerçeklestiği ilke ve kurallar bütünüdür. mülke doğru giden bir toplumun aynı zamanda ahlâkî açıdan güçlü bir durumda olması zorunludur. **İbn Haldun'un tavırlar (asamalar) nazariyesi, onun tarihî-toplumsal varlık alanını nasıl kavradığının önemli bir misalini teskil etmektedir. Bu tavırlar, sahısların veya grupların planlayarak gerçeklestirdikleri veya planlayarak değistirebilecekleri bir sey değildir; tarihî toplumsal varlık alanının mahiyeti gereği ortaya çıkar ve yok olur. **İbn Haldun'un tavırlar (asamalar) nazariyesi, onun tarihî-toplumsal varlık alanını nasıl kavradığının önemli bir misalini teskil etmektedir. Bu tavırlar, sahısların veya grupların planlayarak gerçeklestirdikleri veya planlayarak değistirebilecekleri bir sey değildir; tarihîtoplumsal varlık alanının mahiyeti gereği ortaya çıkar ve yok olur. Bundan dolayı tavırların farkında olmakla olmamak arasında önemli bir fark yoktur.(BURAYI UZUN ALIYORUM Kİ KONUYU ANLAYIN) Buna göre bir devletin kurulus devri onun ilk asamasını ifade eder. Devlet bu asamada asabiyetin müsterek gayretiyle ortaya çıkar. Devlet varlığın tacıdır, güç ile iyi ahlâkın bir araya gelmesidir. Güç ile iyi ahlâkın bir araya gelmesi insanın "halife" olması ile alâkalıdır.Devlet güce, güç de asabiyete bağlı olduğu için devleti kuran iradenin bir asabiyete dayanması zorunludur. Bu varlık alanının ortaya çıkması ile aynı zamanda mülk de gerçeklesir. Mülk ise netice itibariyle sahip olmayı ifade eder. Mülk bir yönüyle maddî,diğer yönüyle de manevîdir. Maddî kısmı doğrudan güce, manevî kısmı ahlâka tekabül eder. Sadece güç ile ahlâkın birlesmesi yeni bir varlık alanını insa edebilir. Bundan dolayı ilk asamasında mülkün sahipleri diğer insanlara göre imtiyazlı bir konumdadır. Devletin kurulus döneminde asabiyet sahiplerinde bulunan ahlâk ve yönelisler toplumda hâkim olacak olan ahlâk ve yönelislere örnek teskil eder. İkinci asamada asabiyetin elinde olan gücün sahsîlesmesi süreci baslar. Bu süreç,iktidarın tek bir kisinin veya ailesinin elinde toplanmasıyla sonuçlanır. Bu iktidarın tabiatı gereğidir.İktidar, mahiyeti itibariyle müsterek bir hususiyet arzetmeyi uzun süre devam ettiremez. Çünkü iktidar ortaklık kabul etmez.İktidarın sahsîlesmesi süreci bütün yetkilerin tek elde toplanması anlamına gelir. Böylece devleti kuran iradenin ve gücün devletin selâmeti açısından güçsüz kılınması süreci baslar. Ancak güç olmadan iktidar devam edemeyeceği için daha farklı bir güç asabiyetin sahip olduğu mevkiye yerlesir. Bu yeni güç, hem gücünü aldığı kaynak hem de özellikleri açısından devleti kuran güçten farklıdır. Bu ikinci asamanın sonunda, iktidarı içeriden tehdit etme ihtimali yüksek olan bir tür istikrarsızlık faktörleri tesirsiz hale getirilerek devletin istikrarı sağlanmıs olur. Üçüncü asama, sağlanan siyasî istikrarla birlikte elde edilen imkânlardan faydalanma dönemidir. Bu asamada artık istikrarı tehdit eden unsurlardan arınmıs olan iktidar, hem dıs hem iç tehditlere karsı kendini savunacak olan askerlere ve ülkenin imarına özel itina gösterir. Yönetimde görev alanlar büyük bağıs ve hediyelerle mükâfatlandırılır. Siyasî alanda sağlanmıs olan istikrar, iktisadî alanda da ülkenin zengin hale gelmesiyle kendini gösterir. Siyasî istikrarın esasını ise kâinatta tek hâkim olduğu gibi devlette de iktidarın tek elde toplanması teskil eder. Đbn Haldun bu hususu varlığın kemale ermesi olarak görür.Ancak varlığın kemale ermesi aynı zamanda çöküse ve yok olusa yönelmesi demektir. Dördüncü aŞama, istikrarın sadece ulasılması gereken bir durum değil olması gereken ve yegâne doğru olan durum olarak anlasılmasıyla alâkalıdır.İstikrar alısılan durum haline geldikten sonra ortaya çıkan yeni âdetler olması gereken âdetler olarak kabul edilir ve bunları ortaya çıkaran sebepler unutulur. Bunların anlamı ve islevinden daha çok kendileri önemli kabul edilir. Bu bir taklit döneminin baslaması demektir.İktidarı elinde tutan ve iktidara hizmetleriyle katkıda bulunanlar için iktidarın amacı sadece mevcudu muhafaza etmekten ibarettir. Bu asamada devlet hem iç islerinde hem dıs iliksilerinde muhafazakârdır. Devleti mümkün mertebe çatısmadan uzak, barıs içerisinde sürdürmek yegâne gayedir. Besinci ve son aŞama, iktidarı elinde bulunduranın onu keyfî bir sekilde kullanması asamasıdır. Bu asamada artık iktidar, kendini mümkün kılan dayanaklardan tamamen habersiz, kendisinin vazgeçilemez ve zorunlu olduğu yanılgısı içerisinde, kendi kısa vadeli çıkarlarını düsünerek mevcut durumdan âzami ölçüde istifade etmeyi bir ahlâkî ilke haline getirir. Bu durum devletin ihtiyarlık asamasına geldiğini gösterir. Bu asamada artık ne iktidarı ayakta tutan bir güç ne de bunun gerekli olduğunun farkında olan bir yönetici mevcuttur.İktidarı sağlayan güç (asabiyet) tesirsiz hale gelmistir, dolayısıyla yok olmustur. Herkes mümkün mertebe gününü gün edip mevcuttan âzami ölçüde istifadeyi amaç haline getirmistir. Mevcut ise sınırlı olduğu için devlet ya içeride güçlü bir asabiyet sahibi bir grup tarafından yıkılıp yeniden insa edilir veya dısarıdan gelen güçlü bir devlet tarafından yıkılarak tarihî bir faktör olmaktan çıkar. Bütün bunlar zorunlu olarak gerçeklesen süreçlerdir. Bu süreçlerin gerçeklesmesini hiç kimse engelleyemez.İbn Haldun'un devlet ve mülk görüsü, tarihî-toplumsal varlık alanında temel tayin edici olan gücün olus ve yok olus sürecini ortaya koyar. Bu süreç sadece Allah'ın baki olduğu kuralının bir tezahürüdür. **İlimlerin neset edebilmesi, gelisip ilerleyebilmesi ise ancak ümranın büyümesi ile mümkündür. Çünkü ilimlerde aynen sanatlar gibi sehirlerde gerçeklesmektedir. Đnsanlar yasamları için zorunlu ihtiyaçları tedarik edip fazladan bir gelir elde edebildiklerinde, kemal bakımından ihtiyaç olan sanat ve ilimlere yönelebilmektedir.12 İbn Haldun tek basına olmasa da felsefeyi de içine alan bir sekilde entelektüel faaliyetlerin sürekliliğinin ekonomik gelismeyle yakından alakalı olduğunun farkındadır. Dolayısıyla felsefeyi de içine alacak sekilde ilimler ancak ümranın tekâmülü ve medeniliğin artmasıyla gelisip çoğalmaktadır. **İbn Haldun Messâî filozofların taksimini takip ederek, felsefi ilimleri dört ana kısma ayırır. (a)ilki akıl yürütme ile bilinenlerden bilinmeyenleri çıkarırken zihni yanlıs yapmaktan koruyan mantık ilmidir. (b)İbn Haldun aklî ilimlerden ikinci olarak fizik bilimlerini zikreder. c) Düsünürümüz üçüncü olarak duyu ötesi manevî hususları inceleyen disiplini, ilm-i ilâhi, ilahiyat seklinde isimlendirir. (d) Son olarak andığı ise nicelikleri kendisine konu edinen matematik ilimlerdir.(GEOMETRİ,ARİTMETİK,ASTRONOMİ VE MUSİKİ)İBN HALDUNA GÖRE TEMEL 7 İLİM BUNLARDIR..Ya ben saydım 8 çıkıyor nasıl oluyor bu  8-ibn halduna göre mantık ilmi nasıl bir ilimdir? 8-Umran ilminin kurucusuna göre mantık ilmi mahiyetleri ortaya koyan tariflerden(hudûd) ve bunları doğrulamak için ileri sürülen delillerden (hucec), doğru ve geçerli olanlarının (sahîh) yanlıs ve bozuk olanlardan (fâsid) ayrılmasını sağlayan kanunlardır. **ibn Haldun insanın soyutlama ve yargıda bulunma islemini bazen doğru bazen de yanlıs yapabildiğini bundan dolayı da mantık ilmine ihtiyaç duyulduğunu bildirir.İbn Haldun,Aristo’dan önce mantığa dair bilgilerin, önceki filozoflar tarafından parça parça tartısıldığını, fakat Aristo’nun onu Organon baslığı altında sekiz bölüm olarak tasnif ettiğini belirtir. Bu sekiz bölümün dördü kıyasın formu ile ilgili iken diğer dördü ise maddesi ile ilgilidir. Birincisi zihnin kategorileri olan ve yüksek cinsler olarak adlandırlan konuları inceleyen Kitâbu’l-makûlât; ikincisi tasdikin meseleleri hakkındaki Kitâbu’libâre; üçüncüsü kıyası formu bakımından inceleyen Kitâbu’l-kıyas; dördüncüsü kesin bilginin elde edildiği kıyası inceleyen Kitâbu’l-burhan; besincisi hasmı susturmayı amaç edinen Kitâbu’l-cedel; altıncısıyanlıŞ akıl yürütme Şkllerini öğreterek kisiyi akıl yürütmede hatadn korumayı amaçlayn Kitâbu’s-safsata; yedincisi halkı iknayı hedefleyen Kitâbu’l-hitabe; sekizincisi benzetme ve temsilin kullanıldığı Kitâbu’ssiir’dir. **İlahiyat mutlak varlığı inceleyen bir ilimdir. Öncelikle mahiyetler birlik, çokluk,zorunluluk, imkân gibi açılardan cisimleri ve ruhani varlıklarla ilgili genel meseleleri inceler. Sonra varlıkların ilkelerini arastırır. Bu ilkeler manevidir. Varlıkların bu ilkelerden nasıl sadır olduklarını ve derecelerini inceler. Ayrıca nefsin bedenden ayrıldıktan sonraki durumunu inceler. Đbn Haldun’a göre vahye dayalı idrak, aklî idraklerden daha kapsamlıdır. Vahiy akılla çatıssa bile, aklî idraklerle onu düzeltme yoluna gitmememiz gerekir. Bu bağlamda din ve vahiy üst bir otorite olarak kabul edilmeli ve verileri bir inanç ve ilim olarak inanılmalıdır. **İBN HALDUNUN FELSEFEYE KARŞI ELEŞRLERİ=Bu kısımda yöneltilen elestiriler filozofların bilgi teorisi ile yöntemleri, metafizik, kısmen fizik, mutluluk konusu ve ona bağlı olarak da nübüvvet ve ölümdn sonraki saadet meselesi etrafında odaklanmaktadr.Haldun ilahiyatçı filozoflar seklinde isimlendirdiği Messai filozofları, sadece akılla yetinip kalmaları bakımından tabiatçı filozoflara benzetir.Çünkü tabiatçı filozoflarda sadece duyu ile inceledkleri cisimlerin varlıklarını kabul edip cisimlerin ötesinde Allah’ın hikmetinden hiçbir sey olmadığını iddia etmektedrler.Aynen onlar gibi Messai filozoflarda sadece ilk akılla yetinp diğer varlıkları ve nakli ihmal etmŞlerdir. **İBN HALDUNUN MANTIGA DAİR ELEŞTİRİLERİ=İbn Haldun’un mantık konusu etrafında yöneltmis olduğu temel elestiri birincil ve ikincil ma‘kuller etrafındadır.Ona göre doğru bilgiye ulasmada önemli olan birinci makullerdir. Hâlbuki filozoflar ikinci makulleri önemli sayarlar. İbn Haldun bu noktada mantığa karsı çıkar. Ona göre her hangi bir felsefi ve ilmi disiplin bu birinci dereceden makuller üzerinde çalısmalıdır.İkinci dereceden ma‘kullerin ise dıs dünyada karsılıkları yoktur. Zihin birinci makullerin üstünde soyutlama yaptıkça hata yapma riski artmaktadır.İbn Haldun’a göre mantıkta kullanılan burhanlar kesin bilgiye ulastıramamaktadır. **İBN HALDUNUN FİZİK İLMİNE YÖNELTTİĞİ ELEŞTİRİLERİ=Tabiiyyatın meseleleri ne dinimiz ne de dünyamız için bizi ilgilendirmez. Dolayısıyla onları terk etmek üzerimize düsen bir vazifedir. **İBN HALDUNUN METAFİZİĞE KARŞI YÖNELTTİĞİ ELEŞTİRİLERİ=İbn Haldun filozoflarn duyularla bilgi elde edemediğimiz âlem hakkında burhanla bilgisahibi olabilecekleri iddiasını çok daha nahif bulur.İnsanın duyu organlarıyla idrak olunamayan varlıklar hakkındaki bilgisi son derece sınırlIdır.İnsan zihni ancak dısdünyadaki somut varlıklardan yola çıkarak daha soyut aklî idraklere ulasabilmektedir.Duyu ötesi varlıklarda ise maddi idrak engellerinden dolayı ruhani varlıkları idrak edememektedir. Bundan dolayı onlarla ilgili daha üst soyutlamalara aklen ulasması imkânsızdır. Sonuç olarak insanın madde ötesi alanla ilgili burhanlara ve kesin sonuçlara ulasması mümkün değildir. Ayrıca ibn Haldun bu değerlendirmelerini desteklemek için Eflâtun’a da atıfta bulunup onun İlahiyat konularında ancak zanla ulasılabileceğini söylediğini belirtir. Metafizik tartısmalarda elimize geçecek sonuç zan olduğuna göre bu bilimle uğrasmak son derece faydasız ve gereksizdir. Filozoflar ayrıca ittisâl teorisiyle metafizik alanında elde edilen bilginin en önemli mutluluk kaynağı ve sebebi olduğunu ısrarla belirtirler. Bu nokta ise İbn Haldun’un elestirilerinin önemli noktalarından birisi olacaktır. **İBN HALDUNUN FİLOZOFLARA MUTLULUK İLE İLGİLİ YÖNELTTİĞİ ELEŞTİRİLER=İbn Haldun mutluluk konusunda filozoflara elestiriler yöneltir. Mutluluk konusu toplumsal ve siyasal imaları bakımından belki de din ile felsefe iliskilerinin en gözüken alanıdır.İbn Haldun’a göre filozoflar mantıkla mutluluk arasında yakın bir iliski kurarlar ve mutluluğun, nefsin terbiye edilmesinin ve erdemlerle donatılmasının yanında mantığın kullanılmasıyla varlığın kavranılmasında olduğunu iddia ederler. Belki de İbn Haldun için en tehlikeli durum, aklın vahiy olmaksızın erdemli ve kötü fiilleri belirlemede tek basına yeterli ve nihai otorite olabileceği iddiasıdır. Seriat gelmemis olsa bile, aklın, düsünce yoluyla yaratılıs olarak övülmüs fiillere eğilim ve yerilmis fiillerden kaçınacağı ve ahiretteki mutluluk ve mutsuzluğun da anlamının bu olduğu önermesi İbn Haldun’un siddetle karsı çıktığı ve hezeyan olarak nitelendirdiği durumdur. O, bu hususu dinin kurumsal olarak varlığının tehdit edildiği bir durum olarak görür. Sosyal ve siyasal imalarını bertaraf edebilmek için ibn Haldun filozofların kullanmıs olduğu mutluluk tanımlarını tek tek sunarak bunlara dair elestirilerini yapar. İbn Haldun’un tespit ettiği ilk mutluluk tanımı sudur: “…Mutluluk ancak söz konusu burhanlar ile varlıkları olduğu gibi idrak etmektir…” **İBN HALDUN ŞÖYLE DER : zararlarından korunmak içinİ slami ilimleri tahsil ettikten sonra felsefe eğitimine baslaNmalıdır. ………. *******************************İSLAM FELSEFESİ .13.HAFTA********************************* 1-İBN HALDUN FELSEFENİN HANGİ İLİMLERİNE ELEŞTİRİ YÖNELTMİŞ VE HANGİLERİNİ HİÇ ZİKRETMEMİŞTİR? 1-İbn Haldun, ahlâk, ev idaresi ve siyasetten olusan ameli felsefeyi hiç zikretmeden matematik hariç felsefenin tüm disiplinlerine ayrı ayrı elestiri yöneltir.( teorik bilimleri dikkatli bir sekilde tespit etmesine rağmen ameli ilimler olan ahlâk, siyaset ve ev idaresini özetleyip değerlendirmemesidir.) 2-İBN HALDUN FELSEFEYİ NASIL GÖRÜR VE FELSEFE NASIL ORTAYA ÇIKMAKTADIR? 2-İbn Haldun öncelikle felsefeyi insanın akla sahip olmasının ve düsünebilme yeteneğinin tabii bir sonucu olarak görür. YANİ insanın bedevilikten medeniliğe geçisinde doğal olarak ortaya çıkmaktadır. 3-ŞAHABEDDİN SUHREVERDİ HANGİ İSMİLE ANILMIŞTIR? 3-“Şeyhu’l-İŞrak”DİYE meşhur olmuştur. Lakabları, el-Hakim, el-Maktul, es-Şehid, el-Halebi olarak kaydedilmistir. 4-suhreverdinin öldürülme nedeni olarak göetsrilen olay nedir? 4-Öldürülme nedeni hakkında yapılan değerlendirmelerde iki husus ön plana çıkar. Birincisi; Halep ulemasıyla yaptığı bir münazarada onların yönelttikleri “Allah her seye kadir midir?”, “Kadir ise bugün dahi bir peygamber gönderebilir mi?” sorularına verdiği “Evet, Allah her seye kadirdir, bugün de bir peygamber göndermeye muktedirdir” seklindeki cevabıdır.İkincisi ise, eserlerinde İsmaililerin imamet anlayıslarıyla örtüsen ifadelere yer vermis olmasıdır. Bu iki delil Batını fikirler tasıdığı ya da Batınilerden olduğu yolunda bir karara neden olmustur. 5-SUHREVERDİ FELSEFESİ NASILDIR? 5-Onun felsefesi eklektik bir yapı arz eder. O, hakikatin çağlar boyu devam ede gelmis olan geleneğinin takipçisi olduğunu beyan eder. o, kendisini “Hikmetu’l-Ledunniye” veya “Hikmetu’l-Atika” (Philosophia Perennis) diye bilinen ezeli hikmetin bir yenileyicisi olarak görür. Ona göre her dönemde aynı kalarak her hangi bir değiŞİM göstermeyen hakikat hususunda ihtilafa düsmek mümkün değildir. Bu tür bir felsefi hakikat, her zaman için vardır ve birdir. Onun anlayısında felsefe iste bu var olan-“hakikatin” ifadesidir. Eflatun gibi ideaların dısarıda var olduğunu kabul ederek, esyayı gölgeden ibaret saymamıstır. Ona göre idealar ile varlıklar nur ve zulmet kelimeleri ile ifade edilir Nur ile zulmet arasında ise varlık farkı değil, sadece derece farkı vardır. **ÖNEMLİ.onun messailerden ayrı olarak varlığı nur ile açıklaması ve sonsuz sayıda nurun sudur sürecinde varolusa katıldığını ifade etmesi dikkat çeken en önemli farkıdır. 6-SUHREVERDİNİN YARARLANDIGI KAYNAKLAR NELERDİR? 6-Sühreverdi’nin israk doktrini, irfani olarak ilahi bilgilere ve tasavvufa, nazari olarak Yeni Eflatunculuğa ve Messailiğe, kültür olarak Zerdüstlük ve Eski Fars dinlerine, kesfi hikmet olarak da Hermetizm’e dayanmaktadır. **(ÖNEMLİ)Onun felsefi düsüncelerini dayandırdığı kaynaklar arasında en dikkat çekici olanlarından biri de Hermes ve Hermetik bilgidir. Sühreverdi’ye göre Hermes ya da İdris peygamber felsefenin babasıdır. O felsefi serüvenini iki ayrı kol halinde kendisine ulasan bir zincirle ifade ederken “Batı” ve “Doğu” yolu olarak belirlediği bu zincirin ilk halkası olarak da Hermes’i görür. Hakikat Hermes’le insanlara aktarılan bir bilgiler bütünüdür. 7-suhreverdinin işrak felsefesi ne üzerine kurulmuştur? 7-(ÖNEMLİ)keşfe dayalı bir yöntem üzerine kurulmustur. Zira ona göre hem varolus, hem de gerçek bilgiye ulasma Tanrısal bir aydınlanmaya (israkât) dayanır.insan için bu aydınlanmaya ulasmak ise, ancak sezgiyi hak edecek ruhsal ve bedensel bir arınmayla gerçeklesebilir. O, insanların bilgiye ulasmadaki konumlarını da sezgisel yöntemi esas alarak belirler. Bu anlamda ona göre en üstün bilgiyi elde edenler, kesfe ve arastırmaya dayalı yöntemi sahsında birlestiren kimselerdir.Bu sebeple messai filozoflar kesfi yönteme sahip olmadıklarından gerçek filozof da değillerdir. 8-suhreverdi işraki terimini nasıl kurgulamıştır? 8-islâm düsünce tarihinde bilginin kaynağı olarak akıl yürütmeyi (istidlal) temel alan rasyonalist Messâî felsefeye karsı mistik tecrübe ve sezgiye dayanan bir teosofik düsünce sistemi olarak kurgulamıstır. *bilgelerin babası Hermes, hikmetin önderi ve reisi Eflâtun, hikmetin sütunları sayılan Empedokles ve Pisagor isrâki hikmetin en belirgin simalarıdır. 9-(ÖNEMLİ)Sühreverdi hakikate ulaşmanın birbirini tamamlayan iki yolu olduğunu söylemektedir.bunlar nedİR? 9-Bunların ilki nazar ve tefekküre dayanan "bahs", diğeri de kulluk, çile çekme ve ahlâkî arınmada en yüksek düzeye ulasmayı ifade eden "teellüh"tür. Düsünmeye ve arastırmaya muhtaç olmadan kesf yoluyla hakikatin bilgisine ulasma düzeyine yükselmis olana "müteellih"denir. 10-Sühreverdî, bahs ve teellüh yöntemlerini kullanmaları bakımından hakikati arayanları KAÇ kısma ayırır? 10-(BU SORU ÖNEMLİ)3 KISMA AYIRIR. 1. Teellühü esas alıp bahse önem vermeyenler(MÜTEELLİH)=peygamberler ve sofiler bu guruptadır. 2. Tefekkür ve bahsi önemseyip teellühü ihmal edenler(HAKİM)=Aristo,farabi ve ibn sina bu guruptadır. 3. Her iki yolu takip edenler(MÜTEELLİH HAKİM veya İLAHİ HAKİM)=suhreverdi bu grubtadır.(sayısı azdır) (teosofist) 11-suhreverdi meşşailerin hangi görüşlerini eleştirir? 11- Kategoriler ve Tanım teorisi,, Cevher cisim(Messâîler'e göre cevher heyûlâ ve suretten olusan bir bilesiktir. Onlar, cismin ayırıcı vasfı olarak kesintili ve kesintisiz olmanın temeline heyulayı koyarlar ve cismi tanımada miktarın bir rolü olmadığını savunurlarBuna karsılık miktar asla cisimden ayrılmaz. Öyleyse cisim üç boyutlu bir miktardan baska bir sey değildir. Bir baska deyisle cisim hacimden ibarettir. Buna göre mutlak cisim (heyûlâ) mutlak miktardan, özel cisimler ise özel miktarlardan olusur. Nitekim aynı mumun erimis haliyle katı hali arasında miktar bakımından herhangi bir fark yoktur. Bilgi(Messâîler, bir seyin algılanabilmesi için onun maddeden soyutlanmıs olmasını sart kosarlar. Sühreverdî'ye göre eğer bu iddia doğru olsaydı heyulanın güç halindeki soyut maddesi doğrudan algılanması gerekirdi. Hâlbuki heyûlâ ancak bir form (suret)kazandıktan sonra algılanabilmektedir.İsrâkilik'te ise algının sebebi nurdur. Her sey nurdan sudur eder ve yine nura döner. Sühreverdî'nin deyisiyle "Algı olsun veya olmasın daima sen sensin. ** (ÖNEMLİ)Sühreverdi’ye kadar İslam düsüncesi içinde yetisen filozoflar Messailer basta olmak üzere felsefenin temel kavramı olarak “varlık”ı esas almıslardır. Buna karsılık kendisi varlık kavramı yerine “nur” (ısık) kavramını kullanmıstır. Bir anlamda mesailerin varlık kavramına yükledikleri anlamı o, nur kavramına vermistir. Ona göre nur; kendisinden daha açık-seçik bir sey olmadığından dolayı tanımlanmaya ihtiyaç duyulmayacak kadar apaçıktır. **(ÖNEMLİ)Sühreverdi bütün varolusu nur ile açıkladıktan sonra varlıkları (nurlar hiyerarsisini)kapsam ve farkında olmaları bakımından derecelendirir. Buna göre, bir varlık kendinin ya farkındadır, ya da değildir. Eğer bu nur kendinin farkındaysa, (Nur’uMücerret) Yüce Isık (Nuru’l-Envar, Tanrı), melekler, insan ruhu vb. gibi adlar alır. Bu durumda farkındalık ya kendindendir veya kendinin farkında olması için yıldızlar ve ates gibi kendinden baska bir seye bağlıdır (Nur’u-Arız). Aynı sekilde bir varlık kendinin farkında değilse ya tüm tabii cisimler gibi kendi kendine vardır ve karanlıktır, (Berzah, Cevher’i-Ğasık, Hey’et-‘i- Zulmaniyye) ya da renkler ve kokular gibi (hey’e) kendisinden baskası sayesinde vardır.Bu yolla Sühreverdi evrensel nurlar hiyerarsinin çesitli mertebelerini birbirinden ayırır.Ayırımın nihai ölçüsü her birinin sahip olduğu ısığın derecesidir. **(ÖNEMLİ)Tek ve yegane gerçeklik olan bu nur, kesafet ve letafet derecelerine göre sonsuz sayıda derece ve mertebelere sahiptir. En fazla ısık sahibi olan ve tüm kainatın kendisinden meydana geldiği Nuru’l-Envar (Tanrı) en yoğun ısıktır. Devamlı ısığa ihtiyaç duyan karanlık (zulmet) ise ısığın yokluğu anlamına da gelebilir. Anlasılıyor ki bu nurlar metafiziği,“Nuru’l-Envar” ile en alt noktada “cisim” arasında varolan bir ısıksal yoğunluğun hiyerarsisidir. **(ÖNEMLİ)Messâîler"in varlığı zorunlu-zorunsuz (vacip-mümkin)diye ikiye ayırdıkları gibi Đsrâkiler de varlığı sembolize eden nuru, var olmak için baskasına ihtiyacı olmayan "saf nur ve varlığı baskasından olan "arazî nur" diye ikiye ayırırlar. Ayrıca kendi kendine kâim olan karanlığa "gasak", baskasına bağımlı olan karanlığa da "hey'e" adını verirler. Özü itibariyle bağımsız, suur ve idrak sahibi olan varlıklar saf nurdur ve bunların madde ile hiçbir iliskisi yoktur. Bunlara aynı zamanda"kahir nurlar" denilir. Allah, melekler, idealar ve insanî nefisler saf nuru temsil eder.Yıldızlar ve ates gibi varlığı baskasından olanlar ise arazî nur diye adlandırılır. Ayrıca bunlar "müdebbir nurlar" diye de anılır. Cisimler ve fizikî nesneler gibi suurdan yoksun varlık türleri asıl karanlığı; renk, tat ve koku gibi nitelikler ise arazî karanlığı temsil eder. **(ÖNEMLİ)Ruh bedende iken çesitli melekelere sahiptir. Bunlar bes duyu ile birlikte, sağduyu, hayal,vehim, mütehayyile ve hafızadır. Bu melekeler manevi dünyaya ait olan akli nefs tarafından yönetilirler. **(ÖNEMLİ)İŞrâkilik'te ontik varlığın yorumu Fârâbî ve İbn Sînâ'nın sudur teorisindeki hiyerarsik sistemle açıklanır. Ancak oradaki akılların yerini İŞrâkilik'te nurlar almıs, sudur da israk diye adlandırılmıstır. Mutlak anlamda bir olan nurlar nurundan bir tek sey çıkar ki o da ilk nurdur. Meleklerin reisi olan ve Behmen diye adlandırılan bu ilk nur,kaynağından sadece kemalinin derecesi bakımından ayrılır.İlk nur çift karakterlidir; nurlar nuruna en yakın nur olduğu için zengin ve yetkin, özü itibariyle de fakir ve eksik sayılır.İlk nur kaynağını idrak etmekle ondan ikinci nur, fakirliğini idrak etmekle de en yüksek berzah (Messâîler'de en dıstaki felek) denilen ilk gölge meydana gelir. Gerçekte bütün varlık nurlar nurunun gölgesi (eseri) sayılır. Messâîler'de sudur onuncu akıl (faal akıl) ve dokuzuncu felekte son bulduğu halde Đsrâkilik'te nurların sonsuza kadar devam ettiği düsünülür. **(NÜBÜVVET)peygamberin keşf ve müşahede yoluyla nurlar nurundan(Allah)bilgi almasıdır,İlâhî kaynaktan bilgi almak süreklidir. Bu kaynaktan en üst düzeyde bilgi alan insan Allah'ın yeryüzündeki halifesidir. Buna kutub da denir. Kutub bazan gizli de olabilir. 12-Tasavvuf ve islâm düsünce tarihinde büyük etkileri bulunan sûfî müellifidir? 12-İBNÜ'L-ARABÎ, MUHYİDDİN 13-İbnü'l-Arabî'nin görüslerini takdir edenler onun tasavvufta otorite olusunu kendisine "Şeyhü'l-Ekber", dinî ilimlerde müceddid olusunu da "Muhyiddin" lakaplarını ALMŞTIR. 14-İBN ARABİNİN EN ÖNEMLİ ESERLERİ NELERDİR? 1. el-Fütûhâtü'İ-Mekkiyye fîma'-rifeti'l-esrâri'l-mâhkiyye ve'1-mülkiyye. Müellifin en büyük ve en temel eseridir. 2-Fusûsü'l-hikem ve husûsü'l-kilem. Müellifin en mühim eserlerinden sayılır. 3 el-Cem ve't-tafsîl ü esrâri'l-me'ânî ve't-tenzîl. ibnü'l-Arabî, Kehf sûresinin 60. Âyetine kadar getirdiği bu tefsirin altmıs dört cilt olduğunu söyler. 4 et-Tedbîrâtü'l-ilâhiyye fî islâhi'l-memleketi'l-insâniyye.İbnü'l-Arabî bu eserinde,Aristo'ya nisbet edilen siyasete dair bir eseri kendi sistemi bağlamında yeniden kaleme almıstır. **Tasavvuf, tefsir, hadis,fıkıh, tarih, ilm-i havas gibi çok genis bir alanda yazmıs olduğu yüzlerce eserinin hareket noktası hep mârifetullahtır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder