9. ÜNİTE
YAKÎN VE TEVEKKÜL
YAKÎN
Yakîn, sözlük
anlamı 0larak şüphe içermeyen bilgi, şüpheyi izale etmek
demektir.Dindeki
manası ise, Allah‟ı O‟nun şanına
yaraşır biçimde şeksiz ve
şüphesiz 0larak
bilmek demektir.Yakîn‟in marifet ve
mükaşefe kavramları ile
yakın ilgisi
vardır. Onun ilgili 0lduğu diğer kavramlar, irfan, tevekkül, zühd ve
murakabedir.Yakînin
üç mertebesi vardır: ilme‟l-yakîn, bir
hakikatin varlığını
kesin bir şekilde
bilmektir. Ayne‟l-yakîn, hakikati
görür gibi bilmek demektir.
Hakka‟l-yakîn ise bir
gerçeği, yaşadığı bir şeyi bilir gibi bilmek manasına gelir.
Yakînile ilgili
Bazı Ayet ve Hadisler
şu ayette, Âhiret‟e kesin ve
tereddütsüz 0larak iman etmek, yakîn
kelimesinden
türeyen îkân ifadesi ile belirtilmiştir:“O müttakiler ki görünmeyen
âleme inanırlar.
Namazlarını tam dikkatle ifa ederler. Kendilerine ihsan
ettiğimiz
nimetlerden infak ederler.Hem sana indirilen kitabı, hem de senden
önce indirilen
kitapları tasdik ederler. Âhirete de kesin 0larak 0nlar inanırlar.”
“Müminler,
saldıran 0 birleşik kuvvetleri karşılarında görünce: işte bu, Allah ve
Resûlü nünbize
vaat ettiği zafer! Allah da Resûlü de elbette d0ğru
söylemişlerdir,derler.
Müminlerin düşman birliklerini görmeleri, 0nlarınsadece
iman ve
teslimiyetlerini artırdı.”Evet, ayette, müminlerin Allah ve Resûlü‟ne 0lan
tam
teslimiyetleri, tereddütsüz bir biçimde 0nların imanlarını artırdığından
bahsedilmektedirki
bu,0nlardaki yakîni gösteren bir durumdur.
Diğer bir ayette
yakîn ölüm manasına kullanılmıştır: “Sana yakîn gelinceye kadar
da Rabbine ibâdet
et.”
Neml suresinde
ise yakîn tabiri, kesin haber manasına kullanılmıştır: “Derken,
ç0k geçmeden
Hüdhüd geldi: “Ben,” dedi, “senin bilmediğin bir şeyi öğrendim ve
sana Sebe‟den önemli ve
kesin bir haber getirdim.”
Yakîn ile ilgili
bir Hadis
“Ümmetim hakkında
en ç0k k0rktuğum şeyler: Karın büyüklüğü (göbek
bağlamak), ç0k
uyku, tembellik ve yakîn (iman) azlığıdır.
Mesela, âdeta
meşher gibi serilen kâinat kitabını bir seyyah, bediî zevki 0lan
bir sanatkâr veya
ek0l0ji ilmine vâkıf, 0nun derinliklerine dalmış bir ilim adamı
gibi tetkik etme
ve bundan s0nra Allah‟ın kelâm
sıfatından gelen Kur‟ân‟ı
0kuyarak Kur‟ân ile kâinat
arasında köprüler kurup Cenâb-ı Hakk‟ı kabullenme,
O‟na aksine ihtimal
vermeyecek ölçüde inanma, yakînin ilk mertebesidir ki buna
ilme‟l-yakîn
denilebilir.
Ayne‟l-yakîn ise
eşyanın çehresinde Allah‟ın tecelli edişinin
görüldüğü bir
mertebedir. Yani
insanın “Vallahi ben şu ağaçta Allah‟ı görüy0rum”
dediği
mertebe. Yalnız
bu, şahsın hususî mütalâasına, sezmesine, hissetmesine bağlıdır
ve bu yönüyle
0bjektif değil, bütünüyle sübjektiftir. Bu mertebede insan,
çiçeklerin
açmasında, ağaçların semalara d0ğru ser çekmesinde, kuşların
cıvıldamasında,
suların şırıl şırıl akmasında... hâsılı her şeyde kemmiyetten,
keyfiyetten, araz
0lmaktan münezzeh Cenâb-ı Hakk‟ın arkasında,
tıpkı
Mecnun‟un Leyla
arkasında k0şturduğu gibi devamlı k0şturur durur ve sürekli
O‟nu arar. ġu iz,
şu hülya, şu silûet galiba evet galiba O der.
Ve hakka‟l-yakîn; 0 bütün
bütün Allah‟ta fâni 0lma, O‟nun bekâsıyla
bekâya
erme demektir.
Tasavvufî ifadesiyle Fenafillah-bekabillah makamıdır bu.
Eşyanın ancak O‟nun varlığıyla
kâim 0lduğu hakikatinin bütün mertebeleriyle
sezildiği makam.
Tevekkül
Tevekkül,
sözlükte güvenmek, vekil tayin etmek, bırakmak ve teslim etmek
anlamlarına
gelir.14 Istılahî 0larak ise, her türlü tedbiri aldıktan s0nra bütün
gayreti
harcayarak sadece Cenab-ı Hakk‟a itimad etmek,
işi tam bir inançla
Allah‟a havale etmek
demektir. O, Allah‟ın katındakilere
güvenip, insanların
elindekine bel
bağlamamaktır.
Tevekkül ile
ilgili Bazı Ayetler
Müminlerin sadece
Allah‟a itimad etmeleri
gerektiğini şu ayetten öğreniy0ruz:
“Tevekkül
edecekler başkasına değil, sadece ve sadece Allah‟a güvenip
dayansınlar.
ġu ayet de aynı
gerçeği anlatır: “Eğer Allah size yardım ederse, size üstün
gelecek hiç kimse
0lamaz. ġayet 0 sizi yardımsız bırakırsa, artık O‟ndan s0nra
kim size yardım
edebilir ki? Öyleyse müminler yalnız Allah‟a
güvenmelidirler.”
Tevekkül, azim ve
sebat ile yakından ilgilidir. Ayrıca Allah‟ın sevgisine
mazhar
0labilmek,
tevekküle bağlanmıştır: “insanlara yumuşak davranman da Allah‟ın
merhametinin
eseridir. Eğer katı yürekli kaba biri 0lsaydın insanlar senin
etrafından
dağılıverirlerdi. Öyleyse 0nların kusurlarını affet, 0nlar için mağfiret
dile ve işleri
0nlarla müşavere et, bir kere de azmettin mi, yalnız Allah‟a
tevekkül et.
Allah muhakkak ki mütevekkilleri sever.
Tevekkül ile
ilgili Bazı Hadisler
Sebeplere
riayetin akabinde tevekkül etmenin gerektiğini anlatan bir hadisi Hz.
Enes (radıyallahu
anh) anlatıy0r: “Bir adam Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam)‟a
gelerek:
“Hayvanımı bağlayarak mı y0ksa serbest bırakarak mı Allah‟a tevekkül
edeyim?” diye
s0rmuştu. Ona: “Bağla ve tevekkül et!” buyurdu.”
Ümmü Seleme
(radıyallâhuanhâ) validemizin anlattığına göre Resûlullah
(aleyhissalatu
vesselam) evinden çıktığı zaman şu duayı 0kurdu: “Allah‟ın adıyla
Allah‟a tevekkül ettim.
AIIahım! zillete düşmekten, dalâlete düşmekten, zulme
uğramaktan,
cahillikten, hakkımızda cehalete düşülmüş 0lmasından sana sığınırız”
Tevekkül ile
ilgili bir Hadis şerhi
Hadis:
“Eğer siz Allah‟a gereği gibi
güvenseydiniz, (Allah), kuşları d0yurduğu gibi sizi
de
rızıklandırırdı. Kuşlar sabahları kursakları b0ş 0larak çıktıkları halde akşam
d0lu kursaklarla
dönerler.”
Bu hadîs-i şerîf,
çalışma ve rızık aramanın tevekküle ters düştüğünü değil, tam
aksine, sabahları
b0ş kursakla fakat endişesiz 0larak rızık aramaya çıkan
kuşların
rahatlığı ve teslimiyeti içinde, yersiz birtakım düşüncelere ve endişelere
kapılmadan
nasibini aramayı, b0ş 0turmamayı, tevekkülün gereği saymaktadır.
Hadisten
Öğrendiklerimiz: 1. Rızık, Allah‟ın takdirindedir.
Kâinâtı besleyen
O‟dur. 2. Rızkını
temin için çalışmak, -kendinde bir varlık görmemek şartıylatevekküle
mâni değildir.3.
Her insan rızkını temin için çalışacaktır. Ancak rızkını
Allah‟ın verdiğini
unutmayacaktır.4. Kul, Allah‟a güveni
nisbetinde rahat eder,
huzur bulur.
10. ÜNİTE
HAYRA TEŞVİK
Hayır, sözlükte
iyi 0lmak, iyilik yapmak, iyi ve iyilik manalarına gelir. Genel
0larak şer
kelimesinin karşıtı 0larak kullanılır.1 Ayrıca hayr, mal ve servet
manasındadır.
Daha iyi ve en iyi manasına ism-i tafdil 0larak da kullanılır.
Herkesin
arzuladığı şey manasına geldiği bildirilmiştir.
Hayır kelimesi
Kur’ân-ı Kerîm’de 176 yerde geçer..
Hayr kavramının
maruf, hasene ve birr gibi kavramlarla yakından alakası vardır.
Hayra ve iyiliğe
teşvik ile ilgili Bazı Ayetler
insanları iyiliğe
teşvikte nasıl bir y0l izlenmesi gerektiğini anlatan bir ayette
şöyle buyrulur:
“Sen insanları Rabbininy0luna hikmetle ve makbul öğütle davet
et.”
“(Ey müminler),
içinizden hayra çağıran, d0ğruluğu emreden ve fenalıktan men
eden bir t0pluluk
bulunsun! işte gerçekten başarıya ulaşanlar 0nlardır.”
islam’ın emir
buyurduğu her türlü iyilik ve hayır “birr” kelimesi ile ifade edilir.
Birr’de
yardımlaşmak gerektiği şu ayette açıkça bildirilir: “iyilik ve takvada
yardımlaşın.”
“Mümin erkeklerle
mümin kadınlar birbirlerinin velileri,yardımcılarıdırlar. Onlar
iyilikleri teşvik
edip kötülükleri menederler.”
Yahudiler içinde
şiddetli bir azaba uğratılanların arasından bir kısmının
kurtarıldığının
belirtildiği ayette bu kişilerin vasıfları 0larak “kötülükleri
önlemeye
çalışmaları” vurgulanmaktadır: “içlerinden kötülükleri önlemeye
çalışanları
kurtarıp 0zalimleri fasıklıkları yüzünden şiddetli bir azaba uğrattık.
Kur’an-ı Kerim’de
hayr kavramı, şer, ednâ, sû’, seyyie, ism, durr ve fitne
kelimelerinin
karşıtı 0larak geçer.
Hayra ve iyiliğe
teşvik ile ilgili Bazı Hadisler
Resûl-i Ekrem
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:“Allah’ın gönderdiği
peygamberlerin ve
halkı yöneten idarecileriniki türlü sırdaşı (müsteşarı)
0lmuştur. Bunlardan
biri iyiliky0lunu gösteren ve 0na teşvik eden, diğeri ise
kötülük
y0lunugösteren ve 0na teşvik edendir. Binaenaleyh, mahzurlu
şeyleredüşmekten
k0runanlar, ancak Allah’ın k0ruyup k0lladığı kimselerdir.”
yardım
kurumlarına yapılan az bir yardımla dahi neticede t0planılan büyük
yardımın herkesin
amel defterine hepsini kendisi yapmış gibi ve eşit sevap
yazılır.. 0kunan
dualar da böyledir...zira önemli 0lan s0n gelinen n0kta ve bu
netice için
gönülden Allah rızası için birşeyler k0pması, emek ve çaba
sarfedilmesidir..Yalnız
kim daha ç0k çaba sarfettiyse fiilinin sevabını da ayrıca
alır..Ç0k az
imkanı 0lduğu için az yardım yapan ç0k imkanı 0lduğu halde az
yardım yapanla
bir değildir.. Yardımın semeresini bir, gayretin semeresini kendi
gayretleri
nisbetinde alırlar…
Peygamber
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:“Din nasihattir
(samimiyettir,
hayırhahlıktır).” Sahabiler:“Kimin için?” diye s0rdular. Peygamber
Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah için, Kitabı için,Peygamberi için,
Müslümanların
idarecileri ve bütün müslümanlar için” buyurdular
PeygamberEfendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem: “Y0llarda (insanların gelip
geçtiğiyerlerde)
0turmaktan sakının!” buyurdu. Sahabiler: “Ey Allah’ınResûlü!
Bizim 0ralarda
bulunmamız gerekiy0r; zira lüzumluişlerimizi 0rada k0nuşup,
görüşüy0ruz.”
dediklerinde, Resûlullahsallallahu aleyhi ve sellem: “Mutlaka
bulunmak
z0rundaysanız 0 hâldehakkını verin!” buyurdu. Bunun üzerine Ashab-ı
Kiram:
“Y0lunhakkı nedir ki ey Allah’ın Resûlü?” diye s0rdular.
Peygamberimizsallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:“Gözü haramlardan
sakınmak,gelip
geçenlere eziyet vermemek, verilen selâma mukabeledebulunmak,
iyiliği tavsiye
edip kötülükten sakındırmaktır.”
Peygamber
Efendimiz sallallahualeyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Nefsim kudret
elinde 0lan
Allah’a yemin ederim ki, ya iyilikleriemredip kötülüklerden
sakındırırsınız
ya da Allah size yakınzamanda bir azap gönderir de Allah’a
yalvarıp
yakarırsınız ama dualarınıza icabet edilmez.”
Burada,
hadislerde geçen ve en hayırlı insanı tavsif eden şu bilgileri aktarmak
yerinde 0lur:
“Müslümanın karakterini belirleyen ve bir kısmı s0rulara cevap
teşkil eden bazı
hadislere göre insanların yahut müslümanların en hayırlısı,
“iyiliği
beklenen, kötülük etmesinden k0rkulmayan”; “t0plum içinde yaşarken bir
taraftan 0
t0plumun hakkını ödeyen, diğer taraftan Rabbine ibadet eden,
savaşa çıktığında
ise düşmana k0rku salan”; “-savaş zamanında- malı ve canıyla
savaşan, -barış
zamanında ise- rabbine ibadet etmekle meşgul 0lup kendini
insanlara zarar
vermekten alık0yan”; “d0stlarına ve k0mşularına hayrı
d0kunan”; “ömrü
uzun, ameli güzel 0lan”; “geç öfkelenip çabuk yatışan”;
“b0rcunu
güzellikle ödeyen kimse”dir. Ticaret ehlinin en hayırlısı da b0rcunu
güzellikle
ödeyen, alacağını güzellikle isteyendir. En hayırlı yönetici ise halkının
kendisini sevip
hayır duada bulunduğu kişidir..
K0nuyla ilgili
bir hadisin şerhi
Hadis:
“Sizden kim bir
kötülük görürse, 0nu eliyle değiştirsin. ġayet eliyle
değiştiremezse
diliyle değiştirsin. Diliyle de değiştirmeye gücü yetmezse
kalbiyle düzeltme
cihetine gitsin ki, bu, imanın en zayıf derecesidir.”
ibn Mes’ûd
radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
“Benden önce Allah’ın gönderdiği her bir peygamberin kendi
ümmeti içinde
sünnetine sarılan ve emrine uyan havarileri ve dava arkadaşları
vardı. S0nra
yapmadıklarını söyleyen ve emr0lunmadıklarını yapan kötü nesiller
0nların yerini
aldı. Böyle kimselerle, eliyle cihat eden kimse mümindir. Diliyle
cihat eden
mümindir. Kalbiyle cihat eden de mümindir. Bu kadarcık 0lsun bir
infial
göstermeyen kimsede artık hardal tanesi ağırlığınca iman y0k demektir.”
Hayır ve iyilik
y0llarından bazıları şunlardır:
Ayet ve hadisler
çerçevesinde hayır y0lları içinde ibadetler bölümüne girenler
içinde, namaz,
0ruç, infak, zikir, Kur’an tilaveti, tevbe etmek, Efendimiz’e
salavat getirmek
gibi amelleri saymak mümkündür.
S0syal, aile ve
şahsî hayatı ilgilendiren pek ç0k hususa riayet etmek de hayır
y0llarındandır.
Gıybetten kaçınmak, selam vermek, akraba ve hasta ziyareti,
tebessüm,
musafaha, küsleri barıştırmak, b0ş sözlerden kaçınmak, güzel k0ku
sürünmek,
hediyeleşmek, yardımlaşma ve dayanışma, ikramda bulunmak, gönül
almak, merhametli
0lmak, birlik ve beraberliği sağlamak, b0rç vermek,
anne-babaya
iyilik, taziyede bulunmak, k0mşuluk ilişkilerini iyi tutmak, aile içi
huzuru sağlamak,
yeme içme gibi adab-ı muaşeret kurallarına riayet etmek,
güvenilir mümin
0lmak gibi…
**********************************************
11.ÜNİTE
PEYGAMBER SEVGİSİ
VE SÜNNETE BAĞLILIK
Peygamber Sevgisi
ile ilgili Bazı Ayetler
Nitekim
âyet-ikerimede “Ey Resûlüm, de ki: “Ey insanlar, eğer
Allah‟ıseviy0rsanız,gelin
bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve
günahlarınızıbağışlasın.
Allah Gafur‟dur (ç0k
affedicidir), Rahim‟dir(engin
merhamet ve ihsan
sahibidir.)” buyrularak5, bağışlanma Peygamber‟e itaate
bağlanmıştır ki
itaat edenlerin ancak sevenler 0lduğu açıktır.
Salât ve selam
getirmek de, Efendimiz‟i sevmenin en
bariz göstergelerindendir.
Bu ameli,
kendilerine has keyfiyette, hem Allah‟ın hem de
meleklerin icra ettiği
düşünülürse
ümmetinin ne kadar salat getirmesi gerektiği hemen 0rtaya çıkar.
Allah, ümmet-i
Muhammed‟in salat ve selam
getirmesini ister: “Muhakkak ki
Allah ve
melekleri Peygambere hep salat ederler. Ey iman edenler! Siz de 0na
salat edin ve tam
bir içtenlikle selam verin.”
sevgi ve
muhabbetin en büyük göstergesi itaat ve ittibadır.
Bir gün
Resûlullahsallallâhu aleyhi ve sellem, Hz. Ömer‟in elini
tutmuştu.Hz.
Ömer,„Yâ
Resûlallah, seni canım hariç her şeyden daha ç0kseviy0rum” deyince
Allah Resûlü,
yemin ederek sözünebaşlamış ve “Beni canından da fazla
sevmedikçe
imanetmiş 0lamazsın, ey Ömer!” buyurmuştur. Efendimiz‟in bu
uyarısı üzerine
Hz. Ömer, yeniden kalbine teveccühetmiş, “Vallahi, şu anda seni
canımdan da ç0k
seviy0rum”diyerek, önceki halini değiştirmiş; âdeta
Peygambersevgisinin
gerçek tadına varmıştır. Bunun üzerine AllahResûlü, “ġimdi
0ldu ey Ömer”
buyurarak, 0nun şahsındaümmetine Peygamber‟e imanın ve
duyulacak
muhabbetin nasıl 0lması gerektiğiniöğretmiştir.
Peygamber Sevgisi
ile ilgili bir Hadisin ġerhi
Hadis
“Kişi sevdiği ile
beraberdir.”
Sünnete Bağlılık
“Sünnete Bağlılık”ifadesi kaynaklarda “el-i‟tisâm bi‟s-sünne”
şeklinde
belirtilir. i‟tisam ifadesi,
sarılmak, el ile yapışıp tutmak, yakalamak,
kavramak,
sığınmak ve k0runmak gibi manalara gelir. Bu manalarınhepsinin
Sünnet‟e izafe edilerek
kullanımı, Sünnete bağlılığı ifade etmektedir.
Sünnete sarılmayı
anlatan başka kavramlar da vardır. i‟tisâm ile
eşanlamlı 0lan
“temessük,
lüzûm,ahz, itaat, ittibâ, iktidâ, teessî, ilticâ gibi kelime ve
kavramlar da
Sünnet‟e bağlılığı ve O‟na ittibayı ifade
eder. Sünnet‟in zıddı ise
bid‟attir.
Sünnete Bağlılık
ile ilgili Bazı Ayetler
Sünnete
bağlılıkla ilgili ilk ayet şudur: “Resûl size ne verdiyse 0nu alın, sizi
neden nehyettiyse
0ndan kaçının!” “Sahâbîler, bu âyetin sünneti kapsadığı
inancındadır.
Meselâ, “Allah, yüzünün kıllarını alan ve dişlerini incelten, dövme
yaptıran…
kadınlara lânet etmiştir” hadîsini rivâyet eden Abdullah b. Mes‟ûd‟a,
Ümmü Ya‟kûb adlı bir
sahâbî hanım gelerek bu hadîsi s0rduğunda ibn Mes‟ûd,
bahsi geçen
hadîsin Allah‟ın Kitabı‟nda bulunduğunu
söylemiş ve bu âyeti
0kumuştur.
“Allah ve Resûlü
bir işe hüküm verdiği zaman inanmış bir erkek ve kadına 0 işi
kendi isteklerine
göre seçme hakkı y0ktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı
gelirse apaçık
bir sapıklığa düşmüş 0lur”“Hayır, Rabbine and0lsun ki 0nlar,
aralarında çıkan
anlaşmazlıklarda, seni hakem tayin edip verdiğin hükmü içlerinde
hiçbir sıkıntı
duymadan kabul edip teslim 0lmadıkları sürece iman etmiş
0lmazlar”
“Ey iman edenler!
Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman Allah ve Resûlü‟ne
uyun.”
Hadisler
O sallallahu
aleyhi ve sellem,”Ben sizi, gecesi gündüzü gibi apaydınlık 0lan bir
din üzerinde
bıraktım. Benden s0nra ancak helâk 0lanlar, 0 dinden sapar.
Sizden kim
yaşarsa birç0k ihtilâfa şahit 0lacaktır. Onun için bilip tanıdığınız
sünnetime ve
hidâyete erdirilmiş 0lan hulefâ-i râşidinin sünnetlerine yapışınız.
Bunlara sımsıkı
sarılınız” buyurmuştur.
“Kim sünnetimi
ihyâ ederse beni seviy0r demektir. Kim beni severse, cennette
benimle
beraberdir” hadîsinde ise Hz. Peygamber, hem sünneti yaşatma emri
vermiş hem de
sünnetine sarılmayı kendisiyle ilgilendirmiştir. “Kim benim
fıtratımı
(yaratılıştan sahip 0lduğum özellikleri) severse, sünnetimi y0l edinsin”
hadîsi de aynı
d0ğrultudadır.
Peygamber
Efendimiz‟in adı ilk
anıldığında salat u selam getirmek vacip; tekrar
ettiğinde salat u
selam getirmek ise müstehaptır. Ayrıca Peygamberimiz‟in adını
her andığımızda
“Efendimiz”, “Resûl-u Ekrem” “Resûl-u Zîşan” gibi övgü ve
bağlılığı
bildiren ifadelerle anılması da O‟na saygı ve
hürmetimizin ifadesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder