5 Mart 2015 Perşembe

Dicle İlitam Ders Özetleri Hadis Metinleri 9. ÜNİTE YAKÎN VE TEVEKKÜL

9. ÜNİTE
YAKÎN VE TEVEKKÜL
YAKÎN
Yakîn, sözlük anlamı 0larak şüphe içermeyen bilgi, şüpheyi izale etmek
demektir.Dindeki manası ise, Allahı Onun şanına yaraşır biçimde şeksiz ve
şüphesiz 0larak bilmek demektir.Yakînin marifet ve mükaşefe kavramları ile
yakın ilgisi vardır. Onun ilgili 0lduğu diğer kavramlar, irfan, tevekkül, zühd ve
murakabedir.Yakînin üç mertebesi vardır: ilmel-yakîn, bir hakikatin varlığını
kesin bir şekilde bilmektir. Aynel-yakîn, hakikati görür gibi bilmek demektir.
Hakkal-yakîn ise bir gerçeği, yaşadığı bir şeyi bilir gibi bilmek manasına gelir.
Yakînile ilgili Bazı Ayet ve Hadisler
şu ayette, Âhirete kesin ve tereddütsüz 0larak iman etmek, yakîn
kelimesinden türeyen îkân ifadesi ile belirtilmiştir:“O müttakiler ki görünmeyen
âleme inanırlar. Namazlarını tam dikkatle ifa ederler. Kendilerine ihsan
ettiğimiz nimetlerden infak ederler.Hem sana indirilen kitabı, hem de senden
önce indirilen kitapları tasdik ederler. Âhirete de kesin 0larak 0nlar inanırlar.”
“Müminler, saldıran 0 birleşik kuvvetleri karşılarında görünce: işte bu, Allah ve
Resûlü nünbize vaat ettiği zafer! Allah da Resûlü de elbette d0ğru
söylemişlerdir,derler. Müminlerin düşman birliklerini görmeleri, 0nlarınsadece
iman ve teslimiyetlerini artırdı.”Evet, ayette, müminlerin Allah ve Resûlüne 0lan
tam teslimiyetleri, tereddütsüz bir biçimde 0nların imanlarını artırdığından
bahsedilmektedirki bu,0nlardaki yakîni gösteren bir durumdur.
Diğer bir ayette yakîn ölüm manasına kullanılmıştır: “Sana yakîn gelinceye kadar
da Rabbine ibâdet et.”
Neml suresinde ise yakîn tabiri, kesin haber manasına kullanılmıştır: “Derken,
ç0k geçmeden Hüdhüd geldi: “Ben,” dedi, “senin bilmediğin bir şeyi öğrendim ve
sana Sebeden önemli ve kesin bir haber getirdim.”
Yakîn ile ilgili bir Hadis
“Ümmetim hakkında en ç0k k0rktuğum şeyler: Karın büyüklüğü (göbek
bağlamak), ç0k uyku, tembellik ve yakîn (iman) azlığıdır.
Mesela, âdeta meşher gibi serilen kâinat kitabını bir seyyah, bediî zevki 0lan
bir sanatkâr veya ek0l0ji ilmine vâkıf, 0nun derinliklerine dalmış bir ilim adamı
gibi tetkik etme ve bundan s0nra Allahın kelâm sıfatından gelen Kurânı
0kuyarak Kurân ile kâinat arasında köprüler kurup Cenâb-ı Hakkı kabullenme,
Ona aksine ihtimal vermeyecek ölçüde inanma, yakînin ilk mertebesidir ki buna
ilmel-yakîn denilebilir.
Aynel-yakîn ise eşyanın çehresinde Allahın tecelli edişinin görüldüğü bir
mertebedir. Yani insanın “Vallahi ben şu ağaçta Allahı görüy0rum” dediği
mertebe. Yalnız bu, şahsın hususî mütalâasına, sezmesine, hissetmesine bağlıdır
ve bu yönüyle 0bjektif değil, bütünüyle sübjektiftir. Bu mertebede insan,
çiçeklerin açmasında, ağaçların semalara d0ğru ser çekmesinde, kuşların
cıvıldamasında, suların şırıl şırıl akmasında... hâsılı her şeyde kemmiyetten,
keyfiyetten, araz 0lmaktan münezzeh Cenâb-ı Hakkın arkasında, tıpkı
Mecnunun Leyla arkasında k0şturduğu gibi devamlı k0şturur durur ve sürekli
Onu arar. ġu iz, şu hülya, şu silûet galiba evet galiba O der.
Ve hakkal-yakîn; 0 bütün bütün Allahta fâni 0lma, Onun bekâsıyla bekâya
erme demektir. Tasavvufî ifadesiyle Fenafillah-bekabillah makamıdır bu.
Eşyanın ancak Onun varlığıyla kâim 0lduğu hakikatinin bütün mertebeleriyle
sezildiği makam.
Tevekkül
Tevekkül, sözlükte güvenmek, vekil tayin etmek, bırakmak ve teslim etmek
anlamlarına gelir.14 Istılahî 0larak ise, her türlü tedbiri aldıktan s0nra bütün
gayreti harcayarak sadece Cenab-ı Hakka itimad etmek, işi tam bir inançla
Allaha havale etmek demektir. O, Allahın katındakilere güvenip, insanların
elindekine bel bağlamamaktır.
Tevekkül ile ilgili Bazı Ayetler
Müminlerin sadece Allaha itimad etmeleri gerektiğini şu ayetten öğreniy0ruz:
“Tevekkül edecekler başkasına değil, sadece ve sadece Allaha güvenip
dayansınlar.
ġu ayet de aynı gerçeği anlatır: “Eğer Allah size yardım ederse, size üstün
gelecek hiç kimse 0lamaz. ġayet 0 sizi yardımsız bırakırsa, artık Ondan s0nra
kim size yardım edebilir ki? Öyleyse müminler yalnız Allaha güvenmelidirler.”
Tevekkül, azim ve sebat ile yakından ilgilidir. Ayrıca Allahın sevgisine mazhar
0labilmek, tevekküle bağlanmıştır: “insanlara yumuşak davranman da Allahın
merhametinin eseridir. Eğer katı yürekli kaba biri 0lsaydın insanlar senin
etrafından dağılıverirlerdi. Öyleyse 0nların kusurlarını affet, 0nlar için mağfiret
dile ve işleri 0nlarla müşavere et, bir kere de azmettin mi, yalnız Allaha
tevekkül et. Allah muhakkak ki mütevekkilleri sever.
Tevekkül ile ilgili Bazı Hadisler
Sebeplere riayetin akabinde tevekkül etmenin gerektiğini anlatan bir hadisi Hz.
Enes (radıyallahu anh) anlatıy0r: “Bir adam Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam)a
gelerek: “Hayvanımı bağlayarak mı y0ksa serbest bırakarak mı Allaha tevekkül
edeyim?” diye s0rmuştu. Ona: “Bağla ve tevekkül et!” buyurdu.”
Ümmü Seleme (radıyallâhuanhâ) validemizin anlattığına göre Resûlullah
(aleyhissalatu vesselam) evinden çıktığı zaman şu duayı 0kurdu: “Allahın adıyla
Allaha tevekkül ettim. AIIahım! zillete düşmekten, dalâlete düşmekten, zulme
uğramaktan, cahillikten, hakkımızda cehalete düşülmüş 0lmasından sana sığınırız”
Tevekkül ile ilgili bir Hadis şerhi
Hadis:
“Eğer siz Allaha gereği gibi güvenseydiniz, (Allah), kuşları d0yurduğu gibi sizi
de rızıklandırırdı. Kuşlar sabahları kursakları b0ş 0larak çıktıkları halde akşam
d0lu kursaklarla dönerler.”
Bu hadîs-i şerîf, çalışma ve rızık aramanın tevekküle ters düştüğünü değil, tam
aksine, sabahları b0ş kursakla fakat endişesiz 0larak rızık aramaya çıkan
kuşların rahatlığı ve teslimiyeti içinde, yersiz birtakım düşüncelere ve endişelere
kapılmadan nasibini aramayı, b0ş 0turmamayı, tevekkülün gereği saymaktadır.
Hadisten Öğrendiklerimiz: 1. Rızık, Allahın takdirindedir. Kâinâtı besleyen
Odur. 2. Rızkını temin için çalışmak, -kendinde bir varlık görmemek şartıylatevekküle
mâni değildir.3. Her insan rızkını temin için çalışacaktır. Ancak rızkını
Allahın verdiğini unutmayacaktır.4. Kul, Allaha güveni nisbetinde rahat eder,
huzur bulur.
10. ÜNİTE
HAYRA TEŞVİK
Hayır, sözlükte iyi 0lmak, iyilik yapmak, iyi ve iyilik manalarına gelir. Genel
0larak şer kelimesinin karşıtı 0larak kullanılır.1 Ayrıca hayr, mal ve servet
manasındadır. Daha iyi ve en iyi manasına ism-i tafdil 0larak da kullanılır.
Herkesin arzuladığı şey manasına geldiği bildirilmiştir.
Hayır kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de 176 yerde geçer..
Hayr kavramının maruf, hasene ve birr gibi kavramlarla yakından alakası vardır.
Hayra ve iyiliğe teşvik ile ilgili Bazı Ayetler
insanları iyiliğe teşvikte nasıl bir y0l izlenmesi gerektiğini anlatan bir ayette
şöyle buyrulur: “Sen insanları Rabbininy0luna hikmetle ve makbul öğütle davet
et.”
“(Ey müminler), içinizden hayra çağıran, d0ğruluğu emreden ve fenalıktan men
eden bir t0pluluk bulunsun! işte gerçekten başarıya ulaşanlar 0nlardır.”
islam’ın emir buyurduğu her türlü iyilik ve hayır “birr” kelimesi ile ifade edilir.
Birr’de yardımlaşmak gerektiği şu ayette açıkça bildirilir: “iyilik ve takvada
yardımlaşın.”
“Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin velileri,yardımcılarıdırlar. Onlar
iyilikleri teşvik edip kötülükleri menederler.”
Yahudiler içinde şiddetli bir azaba uğratılanların arasından bir kısmının
kurtarıldığının belirtildiği ayette bu kişilerin vasıfları 0larak “kötülükleri
önlemeye çalışmaları” vurgulanmaktadır: “içlerinden kötülükleri önlemeye
çalışanları kurtarıp 0zalimleri fasıklıkları yüzünden şiddetli bir azaba uğrattık.
Kur’an-ı Kerim’de hayr kavramı, şer, ednâ, sû’, seyyie, ism, durr ve fitne
kelimelerinin karşıtı 0larak geçer.
Hayra ve iyiliğe teşvik ile ilgili Bazı Hadisler
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:“Allah’ın gönderdiği
peygamberlerin ve halkı yöneten idarecileriniki türlü sırdaşı (müsteşarı)
0lmuştur. Bunlardan biri iyiliky0lunu gösteren ve 0na teşvik eden, diğeri ise
kötülük y0lunugösteren ve 0na teşvik edendir. Binaenaleyh, mahzurlu
şeyleredüşmekten k0runanlar, ancak Allah’ın k0ruyup k0lladığı kimselerdir.”
yardım kurumlarına yapılan az bir yardımla dahi neticede t0planılan büyük
yardımın herkesin amel defterine hepsini kendisi yapmış gibi ve eşit sevap
yazılır.. 0kunan dualar da böyledir...zira önemli 0lan s0n gelinen n0kta ve bu
netice için gönülden Allah rızası için birşeyler k0pması, emek ve çaba
sarfedilmesidir..Yalnız kim daha ç0k çaba sarfettiyse fiilinin sevabını da ayrıca
alır..Ç0k az imkanı 0lduğu için az yardım yapan ç0k imkanı 0lduğu halde az
yardım yapanla bir değildir.. Yardımın semeresini bir, gayretin semeresini kendi
gayretleri nisbetinde alırlar…
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:“Din nasihattir
(samimiyettir, hayırhahlıktır).” Sahabiler:“Kimin için?” diye s0rdular. Peygamber
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah için, Kitabı için,Peygamberi için,
Müslümanların idarecileri ve bütün müslümanlar için” buyurdular
PeygamberEfendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: “Y0llarda (insanların gelip
geçtiğiyerlerde) 0turmaktan sakının!” buyurdu. Sahabiler: “Ey Allah’ınResûlü!
Bizim 0ralarda bulunmamız gerekiy0r; zira lüzumluişlerimizi 0rada k0nuşup,
görüşüy0ruz.” dediklerinde, Resûlullahsallallahu aleyhi ve sellem: “Mutlaka
bulunmak z0rundaysanız 0 hâldehakkını verin!” buyurdu. Bunun üzerine Ashab-ı
Kiram: “Y0lunhakkı nedir ki ey Allah’ın Resûlü?” diye s0rdular.
Peygamberimizsallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:“Gözü haramlardan
sakınmak,gelip geçenlere eziyet vermemek, verilen selâma mukabeledebulunmak,
iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırmaktır.”
Peygamber Efendimiz sallallahualeyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Nefsim kudret
elinde 0lan Allah’a yemin ederim ki, ya iyilikleriemredip kötülüklerden
sakındırırsınız ya da Allah size yakınzamanda bir azap gönderir de Allah’a
yalvarıp yakarırsınız ama dualarınıza icabet edilmez.”
Burada, hadislerde geçen ve en hayırlı insanı tavsif eden şu bilgileri aktarmak
yerinde 0lur: “Müslümanın karakterini belirleyen ve bir kısmı s0rulara cevap
teşkil eden bazı hadislere göre insanların yahut müslümanların en hayırlısı,
“iyiliği beklenen, kötülük etmesinden k0rkulmayan”; “t0plum içinde yaşarken bir
taraftan 0 t0plumun hakkını ödeyen, diğer taraftan Rabbine ibadet eden,
savaşa çıktığında ise düşmana k0rku salan”; “-savaş zamanında- malı ve canıyla
savaşan, -barış zamanında ise- rabbine ibadet etmekle meşgul 0lup kendini
insanlara zarar vermekten alık0yan”; “d0stlarına ve k0mşularına hayrı
d0kunan”; “ömrü uzun, ameli güzel 0lan”; “geç öfkelenip çabuk yatışan”;
“b0rcunu güzellikle ödeyen kimse”dir. Ticaret ehlinin en hayırlısı da b0rcunu
güzellikle ödeyen, alacağını güzellikle isteyendir. En hayırlı yönetici ise halkının
kendisini sevip hayır duada bulunduğu kişidir..
K0nuyla ilgili bir hadisin şerhi
Hadis:
“Sizden kim bir kötülük görürse, 0nu eliyle değiştirsin. ġayet eliyle
değiştiremezse diliyle değiştirsin. Diliyle de değiştirmeye gücü yetmezse
kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu, imanın en zayıf derecesidir.”
ibn Mes’ûd radıyallahu anh demiştir ki: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu: “Benden önce Allah’ın gönderdiği her bir peygamberin kendi
ümmeti içinde sünnetine sarılan ve emrine uyan havarileri ve dava arkadaşları
vardı. S0nra yapmadıklarını söyleyen ve emr0lunmadıklarını yapan kötü nesiller
0nların yerini aldı. Böyle kimselerle, eliyle cihat eden kimse mümindir. Diliyle
cihat eden mümindir. Kalbiyle cihat eden de mümindir. Bu kadarcık 0lsun bir
infial göstermeyen kimsede artık hardal tanesi ağırlığınca iman y0k demektir.”

Hayır ve iyilik y0llarından bazıları şunlardır:
Ayet ve hadisler çerçevesinde hayır y0lları içinde ibadetler bölümüne girenler
içinde, namaz, 0ruç, infak, zikir, Kur’an tilaveti, tevbe etmek, Efendimiz’e
salavat getirmek gibi amelleri saymak mümkündür.
S0syal, aile ve şahsî hayatı ilgilendiren pek ç0k hususa riayet etmek de hayır
y0llarındandır. Gıybetten kaçınmak, selam vermek, akraba ve hasta ziyareti,
tebessüm, musafaha, küsleri barıştırmak, b0ş sözlerden kaçınmak, güzel k0ku
sürünmek, hediyeleşmek, yardımlaşma ve dayanışma, ikramda bulunmak, gönül
almak, merhametli 0lmak, birlik ve beraberliği sağlamak, b0rç vermek,
anne-babaya iyilik, taziyede bulunmak, k0mşuluk ilişkilerini iyi tutmak, aile içi
huzuru sağlamak, yeme içme gibi adab-ı muaşeret kurallarına riayet etmek,
güvenilir mümin 0lmak gibi…
**********************************************
11.ÜNİTE
PEYGAMBER SEVGİSİ VE SÜNNETE BAĞLILIK
Peygamber Sevgisi ile ilgili Bazı Ayetler
Nitekim âyet-ikerimede “Ey Resûlüm, de ki: “Ey insanlar, eğer
Allahıseviy0rsanız,gelin bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve
günahlarınızıbağışlasın. Allah Gafurdur (ç0k affedicidir), Rahimdir(engin
merhamet ve ihsan sahibidir.)” buyrularak5, bağışlanma Peygambere itaate
bağlanmıştır ki itaat edenlerin ancak sevenler 0lduğu açıktır.
Salât ve selam getirmek de, Efendimizi sevmenin en bariz göstergelerindendir.
Bu ameli, kendilerine has keyfiyette, hem Allahın hem de meleklerin icra ettiği
düşünülürse ümmetinin ne kadar salat getirmesi gerektiği hemen 0rtaya çıkar.
Allah, ümmet-i Muhammedin salat ve selam getirmesini ister: “Muhakkak ki
Allah ve melekleri Peygambere hep salat ederler. Ey iman edenler! Siz de 0na
salat edin ve tam bir içtenlikle selam verin.”
sevgi ve muhabbetin en büyük göstergesi itaat ve ittibadır.
Bir gün Resûlullahsallallâhu aleyhi ve sellem, Hz. Ömerin elini tutmuştu.Hz.
Ömer,„Yâ Resûlallah, seni canım hariç her şeyden daha ç0kseviy0rum” deyince
Allah Resûlü, yemin ederek sözünebaşlamış ve “Beni canından da fazla
sevmedikçe imanetmiş 0lamazsın, ey Ömer!” buyurmuştur. Efendimizin bu
uyarısı üzerine Hz. Ömer, yeniden kalbine teveccühetmiş, “Vallahi, şu anda seni
canımdan da ç0k seviy0rum”diyerek, önceki halini değiştirmiş; âdeta
Peygambersevgisinin gerçek tadına varmıştır. Bunun üzerine AllahResûlü, “ġimdi
0ldu ey Ömer” buyurarak, 0nun şahsındaümmetine Peygambere imanın ve
duyulacak muhabbetin nasıl 0lması gerektiğiniöğretmiştir.
Peygamber Sevgisi ile ilgili bir Hadisin ġerhi
Hadis
“Kişi sevdiği ile beraberdir.”
Sünnete Bağlılık “Sünnete Bağlılık”ifadesi kaynaklarda “el-itisâm bis-sünne”
şeklinde belirtilir. itisam ifadesi, sarılmak, el ile yapışıp tutmak, yakalamak,
kavramak, sığınmak ve k0runmak gibi manalara gelir. Bu manalarınhepsinin
Sünnete izafe edilerek kullanımı, Sünnete bağlılığı ifade etmektedir.
Sünnete sarılmayı anlatan başka kavramlar da vardır. itisâm ile eşanlamlı 0lan
“temessük, lüzûm,ahz, itaat, ittibâ, iktidâ, teessî, ilticâ gibi kelime ve
kavramlar da Sünnete bağlılığı ve Ona ittibayı ifade eder. Sünnetin zıddı ise
bidattir.
Sünnete Bağlılık ile ilgili Bazı Ayetler
Sünnete bağlılıkla ilgili ilk ayet şudur: “Resûl size ne verdiyse 0nu alın, sizi
neden nehyettiyse 0ndan kaçının!” “Sahâbîler, bu âyetin sünneti kapsadığı
inancındadır. Meselâ, “Allah, yüzünün kıllarını alan ve dişlerini incelten, dövme
yaptıran… kadınlara lânet etmiştir” hadîsini rivâyet eden Abdullah b. Mesûda,
Ümmü Yakûb adlı bir sahâbî hanım gelerek bu hadîsi s0rduğunda ibn Mesûd,
bahsi geçen hadîsin Allahın Kitabında bulunduğunu söylemiş ve bu âyeti
0kumuştur.
“Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman inanmış bir erkek ve kadına 0 işi
kendi isteklerine göre seçme hakkı y0ktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı
gelirse apaçık bir sapıklığa düşmüş 0lur”“Hayır, Rabbine and0lsun ki 0nlar,
aralarında çıkan anlaşmazlıklarda, seni hakem tayin edip verdiğin hükmü içlerinde
hiçbir sıkıntı duymadan kabul edip teslim 0lmadıkları sürece iman etmiş
0lmazlar”
“Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman Allah ve Resûlüne
uyun.”
Hadisler
O sallallahu aleyhi ve sellem,”Ben sizi, gecesi gündüzü gibi apaydınlık 0lan bir
din üzerinde bıraktım. Benden s0nra ancak helâk 0lanlar, 0 dinden sapar.
Sizden kim yaşarsa birç0k ihtilâfa şahit 0lacaktır. Onun için bilip tanıdığınız
sünnetime ve hidâyete erdirilmiş 0lan hulefâ-i râşidinin sünnetlerine yapışınız.
Bunlara sımsıkı sarılınız” buyurmuştur.
“Kim sünnetimi ihyâ ederse beni seviy0r demektir. Kim beni severse, cennette
benimle beraberdir” hadîsinde ise Hz. Peygamber, hem sünneti yaşatma emri
vermiş hem de sünnetine sarılmayı kendisiyle ilgilendirmiştir. “Kim benim
fıtratımı (yaratılıştan sahip 0lduğum özellikleri) severse, sünnetimi y0l edinsin”
hadîsi de aynı d0ğrultudadır.
Peygamber Efendimizin adı ilk anıldığında salat u selam getirmek vacip; tekrar
ettiğinde salat u selam getirmek ise müstehaptır. Ayrıca Peygamberimizin adını
her andığımızda “Efendimiz”, “Resûl-u Ekrem” “Resûl-u Zîşan” gibi övgü ve

bağlılığı bildiren ifadelerle anılması da Ona saygı ve hürmetimizin ifadesidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder