İslam felsefesi soru ve
cevapları
1. İslam felsefesi nedir?
Cevap: islam dünyasında Müslüman ve bu coğrafyada yaşayan diğer
filozoflar tarafından ortaya konan felsefi düşüncedir.
2. İslam felsefesi tabiri ne zaman
ortaya çıkmıştır?
Cevap: 19. Yüzyılda
3. Felsefi ilimlerle uğraşan kişiye
islam felsefesinde ne ad verilir?
Cevap: felasife veya hukema
4. İslam felsefesinde ilimde hakkı
bulan, amelinde hakka amel eden kimseye ne denir?
Cevap: filozof
5. İslam filozoflarının felsefe tanımı
nasıldır?
Cevap: insanın gücü nisbetinde varlığın varlık olma hasebiyle
araştırılmasıdır.
6. Müslüman filozofların ilgilendikleri
temel konular nelerdir?
Cevap: tanrının varlığı, birliği, tanrının evrenle ilişkilerinin
açıklanması, kötülük problemi, insanın iradesi, peygamberlik ve vahyin imkanı,
ittisal teorisi, ahiyet hayatının mahiyeti.
7. İslam felsefesinin etkileşim içinde
olduğu dini ilimler nelerdir?
Cevap: tasavvuf, kelam, usul ve dil ilimleri.
8. Akli ve dini ilimlerdeki geleneklerin
kısa zamanda oluşmasına etki eden faktör nedir?
Cevap: dini kaynakların, ilme ve düşünceye önem veren özelliği.
9. İslam felsefesi hangi islam dışı din
ve düşünce geleneklerinin saldırılarından etkilenmiştir?
Cevap: Hristiyanlık, Yahudilik, Brahmanizm, mecusilik, dehrilik,
tabiatçılık, batınilik ve ilhad hareketleri.
10.
İslam
dünyasında ilim kelimesi ne anlama gelir?
Cevap: erken dönemlerde kaynağı ilahi olan bilgi (vahiy) anlamına
gelir. Daha sonraki süreçte bu tanıma kuran, hadis, kelam ve fıkıh ilimleride
girdi.
11.
İslamın
ilk yüzyılında ahlak neye dayanıyordu?
Cevap: dini ilke ve kurallarave bunlarla eğitilen Müslümanların
sağduyusuyla verdiği yargılara dayanıyordu.
12.
İslamda
farklı ahlak anlayışları ne zaman başlamıştır?
Cevap: 8. Yüzyılın başlarında.
13.
Kelam
ilmi niçin ortaya çıkmıştır?
Cevap: islam inancını tutarlı bir akli sistem haline getirip
açıklamak, itikat esaslarına zararlı görünen cereyanlarca yöneltilen eleştiri
ve saldırıları akli yöntemlerle cevaplandırmak için.
14.
‘’kelam
sanatı, din kurucusunun açıkça belirttiği belli düşünce ve davranışları teyit
edip bunlara aykırı olan her şeyin yanlışlığını sözle gösterme gücü kazandıran
bir tartışma yeteneğidir’’ sözü kime aittir?
Cevap: Farabi
15.
İslam
filozofları kendilerini nasıl tanımlar?
Cevap: hakikatin peşinden koşan öğrenciler.
16.
İslam
felsefesi kavramıyla ne kasdedilir?
Cevap: islam dünyasında Müslüman ve bu coğrafyada yaşayan diğer
filozoflar tarafından ortaya konan felsefi düşünce.
17.
İslam
filozofları felsefenin hangi boyutlarını önemsemiştir?
Cevap: birikimsellik , süreklilik , evrensellik.
18.
İslam
felsefesinin bir düşünce ve felsefe olması bakımından diğer felsefelerden bir
farkı var mıdır?
Cevap: düşünce ve felsefe bakımından diğer felsefelerden hiçbir
farkı yoktur.
19.
Philosophia,
kelimesini ilk defa ‘’bilgelik sevgisi’’ karşılığında kullanan filozof kimdir?
Cevap: Pisagor
20.
İslam
filozofları felsefe yerine hikmet kelimesini hangi yüzyıldan itibaren
kullanmaya başlamış?
Cevap: 9. Yüzyıl
İslam felsefesi 2. Ünite soru ve cevapları
1. İslam felsefesinin düşünce olarak
etkilendiği en önemli kaynak nedir?
2. İslam felsefesine etki eden kültür
merkezleri hangileridir?
Cevap: İskenderiye, urfa-nusaybin, harran, cundişapur, bağdat.
3. İslam felsefesinin doğuş ve
gelişimine etki eden en ölemli faktör nedir?
Cevap: tercüme faaliyeti.
4. Çeviri hareketinin en büyük kaynağı
kimlerdir?
Cevap: Süryanice konuşan Hristiyanlar.
5. Tercüme faaliyeti nasıl başlamıştır?
Cevap: 8. Yüzyıldan itibaren bazı kimselerin özel merakı ve islam
halifelerinin şahsi teşebbüsleriyle başlamıştır.
6. Tercüme faaliyetlerinin yürütüldüğü
ortaçağın en büyük araştırma merkezi neresidir?
Cevap: beytülhikme
7. Beytülhikme kim tarafından
kurulmuştur?
Cevap: halife me’mun
8. İlk tercüme faaliyetini başlatan
kimdir?
Cevap: halid bin yezid
9. Müslümanların karşılaştığı ilk
yabancı felsefe hangisidir?
Cevap: Helenistik dönem düşünceleri
10.
Batının
düşünce ve kültürünün doğuya, doğunun inanç ve tasavvurlarınında batıya
sokularak, bu iki kültürün bütünleşip kaynaşmasına ne denir?
Cevap: Helenizm
11.
Akdeniz
havzasında kurulan felsefe okullarının en önemlileri hangileridir?
Cevap: İskenderiye ve Antakya okulları
12.
Helenistik
dönemde ortaya çıkan farklı akım ve okullar hangileridir?
Cevap: aristoculuk, ikinci ve üçüncü akademiler, şüphecilik,
stoacılık, epikürcülük, yeni pisagorculuk, yeni eflatunculuk
13.
Yeni
eflatunculuk okulunun kurucusu kimdir?
Cevap:plotinos
14.
Yeni
eflatunculuk okulunun fikir babası kimdir?
Cevap: ammanios saccas
15.
Plotinos
düşüncelerini kimin eserlerine dayandırmış?
Cevap: platon
16.
Helenistik
dönemdeki dini akımlar hangileridir?
Cevap: partistik Yahudi felsefesi, partistik yunan ve Hristiyan
felsefesi
17.
Partistik
Yahudi felsefesi kim tarafından kurulmuştur?
Cevap: Yahudi aristobule ile platon tarafından kurulmuştur.
18.
Partistik
yunan ve Hristiyan felsefesi nasıl bir felsefedir?
Cevap: kelam ağırlıklı bir din felsefesidir.
19.
Helenistik
dönemin en önemli kültür merkezi neresidir?
Cevap: İskenderiye
20.
Tercüme
faaliyetleri hangi dönemde başladı?
Cevap: emeviler dönemimde
Fırat ERTEKİN
Diyarbakır
İslam
Felsefesi
Tercümeler Dönemi ve Mütercimler
· Abbasiler‟in ilk yüzyılında Hıristiyanların
İslama karşı yönelttikleri eleştiriler, savunma amacı güden Arapça yazılarda
görülmemiş bir artışa neden oldu.
Çeviri
döneminde Arapça yazılan savunma ve polemik denemelerinin olağanüstü çokluğu,
dinler arası tartışmanın önemine dair somut bir gösterge olabilir.
Soru:
Bu dönem
tercüme faaliyetlerinden özellikle mantığın bazı konularına ait eserlerin
çevrilmesinin nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz:
1. Müslümanların gerek kendi aralarında
gerekse diğer din mensuplarıyla yaptıkları tartışmalar cedel yöntemini
kullanmalarını gerektiriyordu.
2.
7. yüzyılda Hıristiyan
dini gruplarının iletişim biçimi tartışmaydı. Böyle bir ortamda akıl yürütme ve
tartışma sanatını öğretecek Arapça el kitabına duyulan ihtiyaç çok açıktır
Topika‟nın çevrilmesi dinler arası diyalogun
bir sonucudur diyebiliriz.
3. Farsların
inançlarını doğrulamak için Yunan mantığını kullanmaları.
4.
o dönemin devlet
başkanının mantığa duyduğu ilgi ve yöneticilerin bu kitapların çevrilmesiyle
ilgili yardımlarının büyük rolü vardır.
5. Diğer dinlerde teoloji ile mantık
arasında bulunan ilgi kelam ile mantık arasında da vardır.
soru: Aristo‟nun
ve eserlerinin Müslümanlar tarafından çok
rağbet görmesinin nedeni?
1.Aristo‟nun eserlerinin ansiklopedik
olmasıdır.
2. Arapça çeviriler başlamadan önce
Süryaniceye ya da Farsçaya tercüme edilen eserlerin çoğunluğunun Aristo‟nun kitapları ve şerhlerinden
oluşmasıdır.
Felsefi
Eserlerin Tercümesinde Beytül-hikme’nin Rolü
Me‟mun 830 yılında resmi bir tercüme ve araştırma
enstitüsü ve kütüphanesi olan ünlü Beytülhikme‟yi inşa etti.
Soru:Me’mun dönemi Mütercimleri: Yahya b. Maseveyh, Hacca b. Matar,
Yahya b. elBıtrik,selm
birçok ünlü isim bu mütercimler arasındaydı.
·
İkinci
Abbasî halifesi olan Mansûr tercümenin alanını genişleterek bu harekete büyük
bir hız kazandırdı. Kendisi hadis, fıkıh, dil ve edebiyat gibi geleneksel
ilimlerin yanı sıra mantık, felsefe, matematik, geometri, astronomi ve tıp gibi
aklî ve tecrübî ilimlere karşı büyük ilgi duyuyordu. Bu sebeple İranlı bir
mühtedi olan Abdullah b. Mukaffa'a Aristo'nun
Organon adlı mantık külliyatının ilk üç kitabı ile Porphyrius'un Eisagoge'sini
(îsâğücî) ve Kelîle ve Dinme'-yi Farsça'dan Arapça'ya tercüme ettirdi.
·
Cündişâpûr
tıp okulunun reisi olan Curcîs b. Buhtişû' Bağdat'a davet edildi ve
Mansur'un sarayında başhekim
sıfatıyla tıp alanında Grekçe ve Farsça'dan tercümeler
yaptı.
·
Halife
Mansûr dil, edebiyat ve dinî ilimlere dair eserlerin yanı sıra aklî ilimlerle
ilgili olarak Grekçe, Süryânîce, Sanskritçe ve Farsça'dan tercüme ettirdiği bu
eserler için kütüphane olarak sarayında bir yer tahsis etti ve buraya Hizânetü'l-hikme adı verildi , bazan da Beytülhikme olarak Geçmektedir.
·
Beytülhikme'yi
daha da geliştirerek Ortaçağ'ın âdeta bir ilimler akademisi hüviyetine
kavuşturan Halife Me'mûn olmuştur.
Soru:Beytülhikme'nin kadrosu, "sâhibü
Beytülhikme" unvanıyla anılan bir müdür, müellifler
ve mütercimler, bunların emrinde çalışan kâtipler, yazılan kitapları çoğaltan müstensihler,verrâk'lar ve mücellitlerden oluşmaktaydı.
·
İbn Vahşiyye
birçok kitabı Nabatî dilinden Arapçaya çevirmişti.
·
500
yıldan fazla İslâm ilim dünyasına kaynak teşkil eden bu merkez 1258'de Hülâgû
tarafından yakılıp yıkılmıştır.
· İlk halifeler döneminde tercüme
faaliyetlerinde atılım sağlansa da felsefi açıdan tercüme hareketinin
tetiklenmesi Me‟mun‟un halifeliği (813-833) döneminde olmuştur.
İlk halifeler felsefeden ziyade bilime ilgi duymaktaydı. Me‟mun ise özellikle felsefeye ilgi
duymaktaydı.
Bu nedenle olsa gerek Me‟mun dönemi tercümenin
altın çağı olarak bilinir.
· Me‟mun‟u felsefe eserlerini tercümeye sevk
eden şey akli kıyasa eğilimi ve mutezile ekolünün etkisinde kalmış olmasıdır.
Mütercimler
·
Huneyn
b. İshak
Ebû Zeyd Huneyn b. İshâk el-Ibâdî (ö.
260/873) Eski Yunan tıbbı ve felsefesinin İslâm
dünyasına intikalinde önemli rol
oynayan mütercim ve hekimdir. Aslen Hira‟lı İbadi, Arap Hıristiyan
kabilesindendir. Hekim İbn Mâseveyh'in öğrencisi oldu.
·
Huneyn,
Bağdat'ta ilk tercümelerini Abbasî Halifesi Me'mûn'un özel hekimi Cibrâîl b.
Buhtîşû'un isteğiyle henüz on yedi
yaşında iken yapmaya başladı. Huneyn, Cibrâîl'in
aracılığıyla Beytülhikme'ye mütercim
olarak kabul edildi.
Huneyn tercüme faaliyetinin yanı sıra
Mütevekkil'in özel hekimliğini yaptı.
·
Günümüze
ulaşan “Risâletü Huneyn b. İshâk ilâ Alî b. Yahya fî
zikri mâ türcime min kütübi Câlînûs bi-ilmihî ve betti mâ lem yü-tercem” adlı
eseri sayesinde onun tercüme faaliyeti hakkında ilk elden bilgilere sahip
olunmaktadır.
·
Huneyn'in
tercüme ekolünü oluşturan öteki simalar oğlu İshak b.
Huneyn, yeğeni Hubeyş b. Hasan el-A'sem, İsâ b.
Yahya ve İstefan b. Bâsil'dir. Huneyn'in diğer oğlu bir pratisyen hekim
olarak kalmış, tercümeyle meşgul olmamıştır.
·
.
Batı'da Johannitus adıyla tanınan Huneyn b.
İshak, İslâm dünyasında ilmin gelişmesine hizmet etmiş olan çok yönlü bir ilim
ve fikir adamıdır.
Soru: Huneyn
b. İshâk’ın Eserleri:
1. Huneyn b. İshâk ilâ Alî b. Yahya fî zikri mâ
türcime rain kütübi Câ-lînûs bimihî ve ba'zi mâ lem yüler-cem.
2. Kitâbü Ta'bîri'r-rüyâ.
3. Kitâbü Câlînûs ilâ Tûsaran fi'n-nabz
H'l-müte'allimîn.
4. Kitâbü Câlinûs fi'l-ustukussât alâ
reyi Ebukrât.
5. Fî Fıraki't-tıb.
6. Tefsîru Elem fî dûrus li-Kitâbi
Aristotâlîs fi'l-âsâri'l-ulviyye.
7. Makale fi'z-zamân li'l-İskender
el-Afrûdîsî
8. Cevami Kitabi Tîmâius fî‟l-ilmi't-tabîa li-Câlînûs.
9. Kıssatü Selâmân ve Ebsâl.
ishak b. Huneyn
· Nesturi bir mütercim ve hekimdir. Aslen
Hîreli olan İbâd isimli bir Nestûrî Arap kabilesine mensuptur. Eğitimini büyük
ölçüde ünlü bir hekim, mütercim ve filozof olan babası Huneyn b. İshak'a borçlu
olduğu anlaşılmaktadır.
Câlînûs'tan yaptığı tıp tercümelerinde babasına yardım etti.
saray hekimliği yaptı. kRebîülev-vel veya Rebîülâhir 298'de (Kasım-Aralık 910)
Bağdat'ta öldü.
ishak b. Huneyn’in
Eserleri
Târîhu'l-etıbbâ ve'l-felâsife, eski Yunan tabiplerinin
biyografisine dair Arapça olarak yazılmış ilk eser kabul edilir. Kitap,
başlangıç döneminde tıp ilminin din ve felsefe
tarihiyle olan ilişkisini tesbit etmek üzere yapılmış ilk inceleme denemesi özelliğini
taşır.
. İshak b. Huneyn'in diğer bazı çalışmaları da şunlardır:
-Kitâbü'l-Edviyeti'l-müfrede
„ale'l-hurûf,
-Marifetü'l-bevl, Kitâbü'l-Künnâş
el-latîf,
-el-Muhtaşar fi't-tıb,
-el-Edviyetü'l-mevcûde bi-külli mekân,
-Kitâbü't-Tiryâk, Âdâbü'î-felâsife ve
nevadirühüm.
-Kitâbü'n-Nefs de ona nisbet edilerek
Ahmed Fuâd el-Ehvânî tarafından neşredilmiştir.
İshak b. Huneyn'in yaptığı tercümelerden bazıları da şunlardır:
-Aristo'nun Kitâbü'l-Makülât,
-Kitâbü'l-İbare, Analitikler
-Kitâbü'l Mevâzı'l-cedel
(Süryânîce'ye);
-Kitâbü'l-Hatâbe,
-Kitâbü‟l-Kevn ve'l-fesâd,
-Kitâbü'n-Nefs,
-Kitabu‟l-Ahlâk
-Metafizika'nın "küçük a"
bölümü,
-Eflâtun'un Sofistler
-Öklid'in Kitâbü'1-Usûl,
-Kitâbü'1-Menâzır
-Kitâbü'l-Mu'tayât'v,
-Batlamyus'un el-Mecistî,
-Archimedes'in el-Küre ve'1-üstuvâne,
-Menelaos'un el-Eşkâlü'l-küriyye,
-Autolicus'un
Kitâbü'l-Küreti'l-müteharrike
. ibnü’l- Mukaffa
·
Ebû
Muhammed (Ebû Amr) Abdullah b. el-Mukaffa' (Dadeveyh) (ö. 142/759) aslen
İranlı olup, eski Fars ilim ve
siyaset geleneğini bilmesi, bürokratik tecrübesi dolayısıyla
siyasî meselelere nüfuzu ve ıslahatçı
tavrıyla İslâm düşünce tarihinin ve tercüme hareketinin özgün
şahsiyetlerindendir. Kaynaklar, onu şöyle tanımlarlar: “Sahabeden sonra Arap‟ın en zekisi Halli b. Ahmed, Acem'in
en zekisi de İbnü'l-Mukaffa'dır”.
·
Sınır
komşusu olduğu Bizans'ın idari teşkilâtının tesiri dışında başka kültürlere
kapalı olan Emevîler devrinden sonra yabancı kültür ve medeniyetlere, özellikle
Fars kültürüne kapılarını açan, Abbâsîler'in ilk yıllarında İbnü'l-Mukaffa'
tercüme ve telif eserleriyle Arap, Fars, Hint ve Yunan kültürlerini
kaynaştırmış, bu kültürlerden faydalanarak zamanın yönetimine çeşitli alanlarda
önerilerde bulunmuştur.
·
Mansûr'a
siyasî ve idarî konularda tavsiyelerde bulunmuş, tarımla uğraşan sınıfların
durumlarının sağlamlaştırılıp saltanatın askerî gücünün bunlara
dayandırılmasını, Emevîler'den yana olanların gönüllerinin alınmasını, din
adamlarının devlete bağlanarak ulemanın resmî hiyerarşi içinde tutulmasını ve
hukukî meselelerdeki kararlarda nihaî olarak halifenin yetkili kılınmasını
teklif etmiştir.
İbn Mukaffa‟nın kazandırdığı eserlerden en önemlileri şunlardır:
- Kelîle ve
Dimne: İbnü'l-Mukaffa'ı üne kavuşturan en önemli eseridir. Bu eser,
Hindistan'dan getirilip Pehlevîce'ye
tercüme edilen Panchatantard'ın Arapça'ya
çevirisidir.
- Siyerü'l-mülûk:
Hudâynâmec adlı Pehlevîce tarihin tercümesidir.
- Kitâbü'l-Âyîn:
Pehlevîce Âyennâmec'm çevirisi olup günümüze ulaşmamıştır.
- Kitâbü'l-Mantık:
Aristo'nun mantığa dair Kategoriler, Peri Hermenaîas ve Analytica
adlı üç eseriyle Porphyrios'un
Eisagoge (Isâğûcî) adlı kitabının Pehlevîce'ye yapılmış
tercümelerinin telhis ve şerhiyle
birlikte Arapça'ya çevirisidir.
. islam Felsefesinde Gelenek Oluşturan Düşünceler
Meşşâîlik
İslâm düşünce tarihinde en geniş
kadroya ve en yaygın etkiye sahip olan ekol hiç
şüphesiz Meşşâîlik'tir. Meşşai,
kelime olarak “yürüyen” demektir. İslam
felsefesindeki
kullanımı, genelde Aristo felsefesine
bağlı olan düşünce ve bu düşünceyi savunan
filozoflar için kullanılır.
Aristo, derslerini talebelerinin
önünde yürüyerek verdiğinden dolayı
talebelerine “yürüyenler veya
yürüyücüler” anlamına gelen “Peripataticens” denirdi.
·
Aristo
doktrinini temel alan ve öncelikle Kindî, Fârâbî, İbn Sînâ, İbn Rüşd gibi
dünyaca
ünlü filozoflar tarafından temsil
edilen bu akımın kendi içinde de farklı fraksiyonlar
oluşturacak kadar geniş ve zengin bir
kadroya sahip olduğu gözlenmektedir.
filozofların Meşşâîlik adıyla bir ekol oluşturmalarını sağlayan bazı
ortak görüşleri:
a. Meşşâî filozoflar felsefî
doktrinlerini temellendirmede ve bilimsel araştırmalarında Aristo mantığını bir
yöntem olarak kullanmışlar;
b. her şeyden çok akla öncelik
tanıdıkları için rasyonalisttirler. Vahyi kabul etmekle birlikte akılla nas
arasında bir çelişki söz konusu olduğunda aklı tercih, nassı ise te'vil
ederler. Teist felsefenin en başarılı örneğini veren bu filozofların en belirgin
ortak özelliklerinden biri, dinle felsefeyi bir ortak paydada toplayarak akılla
nakli (nassı) uzlaştırmalarıdır.
c. Allah tarafından yaratılmış olduğu
fikrine karşı kozmik varlığın meydana gelişini sudur (emanation) teorisiyle
açıklarlar veya iyimser bir yaklaşımla yaratmayı ezelde vuku bulan bir feyiz
şeklinde yorumlarlar.
d. Meşşâîler sınırlı-sonlu bir evren
anlayışına sahiptir. Bu sebeple bütünüyle evrenin dolu olduğunu ve boşluğa yer
olmadığını savunarak bu konudaki atomist görüşü red-dederler.
e. Bu filozoflar Aristo'dan gelen bir
anlayışla, insanın sahip olduğu psikolojik aklın çalışmasını ontolojik bir
değer olarak kabul edilen faal aklın etkisine bağlarlar. bu konuda sezgiciliğin
kapısını aralamış olurlar.
f. Felsefe tarihinde ilk defa Meşşâîler
nübüvveti bir felsefe problemi olarak rasyonel açıdan temellendirmeye
çalıştıkları için felsefeye yeni bir boyut kazandırmışlardır. Dolayısıyla
onlara göre vahiy güvenilir bir bilgi kaynağıdır.
g. İskenderiye okulu vasıtasıyla
kendilerine intikal eden antik ve Helenistik düşünce ürünlerini adı geçen
okulun yorumlarıyla birlikte tanıdıklarından felsefî doktrinleri yer yer
eklektik unsurlar taşır.
h. Fârâbî ve İbn Sînâ, Aristo gibi
ruhun bedenle birlikte ortaya çıktığını savunurken ölümden sonra ruhun varlığını
devam ettirmesi hususunda ondan ayrılırlar. Meşşâîler âhiret hayatının ruhanî
olduğuna inanırlar.
k. Meşşâîler'in ahlâk felsefesinin
temelini mutluluk anlayışı oluşturmaktadır. Bundan dolayı hayata ve olaylara
bakışlarında iyimserdirler. Onlara göre genel varlık planında hâkim olan değer
iyiliktir, kötülük ise cüzî ve arızîdir.
i. Terminoloji, metot ve sistem olarak
Aristo'yu temel alan Meşşâîler, özellikle metafiziğin ana meselelerinden olan
ilâhiyyât, nübüvvet ve meâd (eskatoloji) konularında büsbütün ondan
ayrılmışlardır.
Soru:Gazzâlî'nin Meşşâîleri eleştirdiği
Eseri,Tehâfütü'l-felâsife
Meşşâîliği savunan İbn Rüşd'ün Eseri:
Tehâfütü‟t-Tehâfüt
İbn Sina'nın Esseri:eş-Şifâ en-Necat ve İşarat ve‟t-Tenbihat
işrâkilik
·
İslâm
düşünce tarihinde Meşşâîliğe karşı İşrâkîlik adıyla yeni bir felsefe akımının
doğduğu görülmektedir. "Maktul" lakabıyla tanınan Şehâbeddin Yahya
es-Sühreverdî (1153-1191), gerçek bilgiye ancak mistik tecrübe yöntemiyle
ulaşılacağını, bu konuda mantıkî kanıtlama ve çıkarımların geçersiz olduğunu
savunuyordu.
·
Hikmetü'l-işrâk'ta
rasyonel bilgi kanalıyla gerçeğe ulaşmanın imkânsızlığı savunulmaktadır.
İnsanın ancak derunî tecrübe ve mükâşefe yoluyla iç aydınlığına (işrâk)
ereceği, nihayet giderek artan bir ilâhî feyiz ve ilham sayesinde aracısız
olarak gerçekle yüz yüze gelinebileceği anlatılmaktadır.
·
Ontik
varlığın yorumu ise Fârâbî ve İbn Sînâ'nın sudur teorisindeki hiyerarşik
sistemle açıklanır; şu farkla ki oradaki "akılların yerini İşrâkilik'te
"nurlar" almıştır. Mahiyetçe son derece açık ve belirgin olduğu için
tarif edilemeyen nur bütün eşyaya nüfuz eden bir haki-kat olması itibariyle
maddî ve manevî her çeşit varlığın terkibinde bulunmaktadır. Varlığın
zirvesinde Tanrı'ya tekabül eden ve "nurlar nuru, kutsal nur" diye
nitelenen bir nur bulunur. Biricik ve zorunlu olan bu nurdan sudur yöntemiyle
aşağı düzeydeki nurlar (varlıklar) meydana gelmektedir.
·
Sühreverdi‟nin ölümünden sonra onun fikirleri Şehrezûrî, Kutbüddîn-i Şîrâzî, Celâleddin ed-Devvânî ve Molla
Sadra gibi filozoflar tarafından devam ettirilmiştir. Özellikle Molla
Sadra, ansiklopedik mahiyetteki el-Esfârü'I-erbaa adlı eserinde yer yer
üstadını da eleştirerek bu akıma yeni bir yön ve dinamizm kazandırmıştır.
Öncelikle İslam felsefesini
İbn Sina öncesi ve sonrası diye ikiye ayırabiliriz. İbn Sina öncesi de kendi
içinde ikiye ayrılır:
1. Doğuş devri felsefi hareketleri
2. Gelişme devri felsefi hareketleri
FELSEFİ HAREKETLER
|
İbn
sina öncesi ibn sina sonrası
1.Doğuş
Devri
-Dehriler(ibn Ravendi)
-Tabiatçılar(Ebubekir Razi)
-Metafizikçiler(kindi)
|
1.Doğu islam Dünyası
-Kelami
Felsefe
-İşrakilik
|
2.Gelişme Devri
-Farabi
-ibn
Miskeveyh
-ibn
Sina
-Gazali
|
2.BatıİslamDünyası(Endülüs)
-İbn
Bace
-İbn
Tufeyl
-İbn
Rüşd
-İbn Haldun
|
Doğuş Devri Felsefi Hareketleri
Doğuş devri denilen bu dönem, miladi
VIII ile IX. Yüzyılları içine alan ve ilk İslam düşünürleri tarafından
felsefenin sistemleştirilmeye başlandığı dönemdir. Bu dönemde hakim olan
felsefi hareketler şunlardır:
Dehriyye
· varlığın ezelî olduğunu ve bir
yaratıcısının bulunmadığını ileri süren dehriyyedir. "Başlangıcı ve sonu
olmayan zaman" anlamına gelen dehr kelimesine nisbetinden dolayı bu adla
anılan dehriyye, materyalist ve ateist bir dünya görüşünü benimseyen felsefe
akımının ismi olduğu gibi hangi ekolden olursa olsun genellikle İslâm
toplumunda ortaya çıkan ilhâd hareketlerini de ifade etmektedir.
· İslâm düşünce tarihinde bu
materyalist felsefe akımının temsilcisi olarak İbnü'r Râvendî kabul edilir.
Kitâbü't-Tâc ve ez-Zümürrüd adlı eserlerinde âlemin ezelîliğini ve maddî
kâinatın ötesinde manevî hiçbir varlığın bulunmadığını ileri sürmüş;
peygamberliği ve mucizeleri inkâr ederek aklın dışında başka rehbere gerek
bulunmadığını, ibadetlerin ise manasız alışkanlıklardan başka bir şey
olmadığını iddia etmiştir.
· Dehriler, tüm metafizik gerçekleri
inkar etmelerine paralel dinleri ve peygamberliği gereksiz gördükleri için
“Zanadıka” ve “ehl-i tenasuh” olarak da adlandırılmıştır. Ruh ve Allah‟ı inkar etmelerinden dolayı da
“Mülhid veya Muattıla(ateist) adı verilmiştir.
· Kelâmcılar ve Meşşâî filozoflarca
şiddetle eleştirilen bu inkârcı görüş, İslâm toplumunun dayandığı değerler
sistemini topyekûn reddettiği için bir gelenek kuramamıştır.
Tabiatçılar:
tabiat alanının nasıl bir alan olduğunu, organik ve inorganik varlıklar
arasında nasıl bir ilişki bulunduğunu, yine tabii varlıklar arasında görülen
sebep-sonuç ilişkisini belirleyen prensibin ne olduğunu araştıran, irdele-yen
bir tabiat felsefesi
Soru:
Ortaçağ İslâm dünyasında yetişen en ünlü hekim, tabiat felsefesi akımının
kurucusu: Ebû Bekir er-Râzî
· Ebû Bekir er-Râzî, Ontik varlığın
meydana gelişini "beş ezelî ilke"
(el-kudemâü'l-hamse) adını verdiği Tanrı, nefis (ruh), heyûlâ (madde), halâ (mekân) ve dehr
(zaman) kavramlarıyla açıklar.
· maddenin kendi yapısı gereği dinamik
olarak hareket etme gücüne sahip olduğunu ileri sürdü.
· Râzî, yaratan bir Tanrı'nın varlığını
kabul ettiği halde dine ve peygamberlere gerek olmadığını söyleyerek İslâm
dünyasında deist görüşü savunan bir filozof olarak tanındı ve bu yüzden de
gelenek kuramadı.
Metafizikçiler
“ilahiyyun”
olarak adlandırılan, tabiat felsefesi yapmanın yanında Allah‟ın varlığı başta olmak üzere din,
peygamberlik ve ahiret hayatı gibi metafiziksel konuları da kabul eden kimseler
kastedilir.
· İslam felsefesinin doğuş döneminde
ilk karşımıza çıkan metafizikçi filozoflar Cafer Sadık ve Kindi‟dir. Cafer Sadık‟ın felsefesi, kendi içinde Fisagorcu,
Hermesçi, Yeni-Eflatuncu fikirlerin bulunduğu Şii kalıplı Kimya ve Simya‟ya dayalı bir sistemdir. Ama İslam
dünyasında felsefe hareketini başlatan ve kelimenin tam anlamıyla filozof
denmeye daha layık görüleni Kindi‟dir.
Gelişme Devri Felsefi Filozofları: Farabi, İbn Miskeveyh, İhvanı Safa,
İbn Sina ve Gazali
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Tercüme hareketi içinde bulunan ve İslam felsefesinin
gelişmesinde de etkisi olan mütercim kimdir?
a. Halife Mansur
b. Halife Memun
c. Cafer Sadık
d. Huneyn b. İshak
e. Enuşirvan
2. İslam felsefesinin doğuş devri ile ilgili aşağıdaki
şıklardan hangisi doğrudur?
a. Doğuş devri görülen felsefesi hareketler, dehrilik, tabiatçılık ve metafizikçilerdir.
b. Doğuş devri filozofları, Farabi, İbn Sina ve İbn Miskeveyh‟tir.
c. Doğuş devri felsefi hareketlerin en yoğun görüldüğü
coğrafya Batı İslam dünyasıdır(Endülüs).
d. Doğuş devrinin en önemli felsefi hareketi, kelami
felsefedir.
e. Doğuş devri felsefe hareketlerinde yabancı felsefe
akımlarının etkisi bulunmamaktadır.
3. İslam felsefesinin gelişme devri filozofları hangi
seçenekte doğru olarak verilmiştir?
a. Kindi/ Farabi/ İbn Sina/ İbn Rüşd
b. Farabi / İbn Miskeveyh/ İbn Sina /Gazali
c. Farabi/ İbn Miskeveyh / Gazali / İbn Rüşd
d. Kindi / İbn Mukaffa/ İbn Sina /Gazali
e. Huneyn b. İshak / Farabi/ İbn Miskeveyh / Gazali
4. İslam felsefesiyle ilgili verilen bilgilerden hangisi
yanlıştır?
a. Tercüme faaliyetlerine en önemli desteği, Halife Mansur ve
Halife Memun vermiştir.
b. Yunan-Hellenistik bilim-felsefesine ait eserlerin
tercümelerinde Huneyn b. İshak ve İshak b. Huneyn‟in önemli payı vardır.
c. İran kültürüne ait eserlerin tercümelerinde ve o kültürün
tanıtılmasında etkili olan İbn Mukaffa‟dır.
d. Beytülhikme‟nin kurulmasıyla tercüme hareketi
resmilik ve profesyonellik kazanmıştır.
e. Bilim ve felsefeye ait eserlerin tercümesinde işraki ekol önemli görevler
üstlenmiştir.
5. İslam felsefesinin ekollerinden olan meşşailik ile ne kast
edilir?
a. materyalist ve ateist bir dünya görüşünü benimseyen
felsefe akımı kastedilir.
b. Ontik varlığın meydana gelişini beş ezelî ilkeyle
açıklayan filozoflar kastedilir.
c. İslam felsefesindeki Aristo felsefesine bağlı olan düşünceye ve bu
düşünceyi savunan filozoflar kastedilir.
d. Gerçek bilgiye ancak mistik tecrübe yöntemiyle
ulaşılacağını, bu konuda mantıkî kanıtlama ve çıkarımların geçersiz olduğunu
savunan filozoflar kastedilir.
e. Eski İran hikmetine ve Hermetik gnostisizme bağlı olan
filozoflara denir.
HAZIRLAYAN:
RESUL BALCI-DİCLE-İLİTAM
İslam felsefesi
YA'KUB B. iSHAK KiNDi
· ilk İslâm filozofu ve Meşşaî okulunun
kurucusudur. Kûfe'de doğdu. kullandığı terminolojiyle kelâmdan felsefeye geçişi
sağlayan ilk İslâm filozofudur. İslâm toplumunda Aristoculuğu kuran en önemli
isimdir.
· felsefi yöntemleri dikkatle
kullanarak İslâm dünyasında filozof olma unvanını elde eden ilk müslümandır.
· Dönemin kelâmcıları gibi o da İslâm'ı
savunmak amacıyla başka din ve kültürlere karşı reddiyeler yazmış, “Risale fî
nakzı mesâ'ili'l-mülhidîn” de dehrîleri, “Risale fi'r-red „ale'l-mâniyye” ile
“Risaletü'r-red 'ale's-seneviyye”deManiheizm'i, “Risale fî tesbîti'r-rusül”de
Brahmanizm'i, “Makale fi'r-red 'ale'n-naşârâ”da Hıristiyanlığı eleştirmiştir.
Din-Felsefe Uzlaşması
Kindî, felsefeyi
"İnsan sanatlarının en üstünü ve en değerlisi" olarak kabul eder.
Felsefe varlığı ve gerçekliği anlamak için zorunludur. Risale fî hudû-di'l-eşyâ
ve rusûmihâ adlı eserinde felsefeyi; 1)
Felsefe hikmet sevgisi; 2) insanın gücü
ölçüsünde Allah'ın fiillerine benzemesi; 3) ölümü
önemsemek; 4) sanatların sanatı ve
hikmetlerin hikmeti; 5) insanın kendini
bilmesi ve 6) insanın gücü ölçüsünde ebedî ve küllî olan varlıkların mahiyet ve
hakikatini bilmesi olarak tanımlar. Ona göre gerçekte felsefe nefsin disipline
edilmesinden başka bir şey değildir.
Kindî‟ye göre iki alan bakımından da din
ile felsefenin konuları benzerdir. Gayeleri söz konusu olduğunda ise din ile
felsefe dünya ve ahiret mutluluğunu hedeflemektedir. Böylece Kindî din ile
felsefe arasında temelde bir uzlaşma görür. İkisinin de konusu ve amacı
aynıdır.
Bilgi Anlayışı
· Duyu organlarının dış dünyadan
edindiği izlenimler ortak duyuda birleştirilerek tasarlama gücüne, tasarlama
gücü de onları hafıza gücüne iletir. duyu algıları konusuna bağlı olarak
sürekli değişim içindedir. Dolayısıyla duyu bilgisi akıl bilgisi gibi sabit ve
içerikli olmadığından güvenilir bir bilgi
türü değildir. Duyu bilgileri duyu organına bağımlı, ferdî ve tikeldir. Bu
sebeple duyu algıları hiçbir zaman varlığın mahiyet ve hakikati konusunda doğru
bilgi vermez. Bunun olabilmesi için duyu bilgilerinin akıl tarafından
onaylanması gerekir.
· "Varlığın hakikatini kavrayan
basit bir cevher" diye tanımlanan akıl duyu organlarına konu ol-mayan
varlık alanlarının bilgisini verir. Diğer bir ifadeyle duyu organları
tikelleri, akıl ise tümelleri algılamaktadır.
· Kindî, aklın tikelden tümele
yükselmek suretiyle metafizik varlıkların, tümelden tikellere inerek fizikî
nesnelerin bilgisini edinme güç ve yeteneğini vurgularken öte yandan aklî
bilginin duyu bilgisi gibi sübjektif değil objektif olduğunu belirtir. Belli
ameliyelerden sonra bil kuvve halden bil fiil haline geçen akıl varlık hakkında
bilgi edinebilmektedir. Dolayısıyla akıl insanın hakikate ulaşmasının
yollarından bir tanesidir. Diğeri ise vahiy veya dindir.
· Müslüman bir filozof olarak Kindî
vahyin güvenilir bir bilgi kaynağı olduğunu söyler. istek ve irade dışı bir
olay olduğunu, beşerî bilginin aksine hiçbir çaba harcamadan, mantık ve
matematik yöntemlerine başvurmadan Allah'ın peygamberlerin tertemiz ruhlarını
aydınlatması sonucunda zaman faktörü olmaksızın ortaya çıktığını belirtir.
· felsefe insanlarının yüzyıllar
boyunca tüm aklî çalışmalarının sonucunda oluşmuştur. felsefe tüm insanlığın
birikimidir ve hakikati öğretmektedir.
· Değer ve mertebe bakımından olduğu
kadar insanı tatmin açısından da vahiy bilgisini dolaylı, karmaşık ve çetrefil
olan felsefî bilgiden üstün görür.
ilimler Tasnifi
· Kindî,Öncelikle ilimleri dinî ve
insanî diye ikiye ayırır. Dinî (ilâhî) ilimlerin kaynağı vahiydir.
· Kindî, felsefi ilimleri insanlığın
ortak bir ürünü görerek insani ilimler olarak tavsif eder. İnsanî ilimleri de
biri doğrudan ilim, diğeri başka ilimler için bir alet ve bir başlangıç
sayılmak üzere başlıca ikiye ayırır. Doğrudan ilim olanlar da teorik ve pratik
diye iki grupta ele alınır. Teorik sayılanlarda altta fizik, ortada psikoloji,
üstte metafizik bulunmaktadır. Psikoloji bir yönüyle fiziğe bağlı, bir yönüyle
de metafiziğe açık olduğundan fizikten metafiziğe geçişe bir aracı ve bir eşik
durumundadır.
Soru:psikoljinin konusu,Nefistir.
· Pratik ilimler ise ahlâk ve
siyasetten ibarettir. Başka ilimlere giriş mahiyetindeki alet ilimleri de
mantık ve matematik olmak özere iki kısma ayrılır.
Metot Anlayışı
· Kindî, metot meselesini de ele alır.
Filozof,Kitâbfi'l-felsefeti'l-ûlâ adlı eserinde bu konuya dikkat çeker.
Kindî'ye göre herhangi
bir ilim dalında araştırma yapanların önce o ilmin ilkelerini araştırmaları ve
maddî varlık alanıyla metafizik alanın farklı olduğunu bilmeleri gerekir.
· aklî bilginin insan zihninde somut
bir imajı oluşmaz. Şu halde metafizik alanda bazı bilgiler ispat edilse de her
aklî bilginin ispatı mümkün olmamaktadır. Çünkü her ispatın ispatı olsa ispat
işlemi sonsuza kadar sürüp gider. 0 zaman da her şey meçhule bürünür; hâlbuki
meçhulün bilgisi yoktur.
· Mantık ve matematiği ise düşünme
kabiliyetini geliştirdiğinden dolayı ısrarla vurgular ve felsefe öğrenimi için
ön şart sayar.
Metafizik
· Kindî kozmik varlığı değişen ve
değişmeyen diye iki kısma ayırır. Fizik (tabîiyyât) değişenin, metafizik ise
değişmeyen varlıkların bilgisini içerir.
metafizik, teorik planda
varlığın ilk sebebini ve en son gayesini araştıran bir disiplindir.
· varlık hakkında insana küllî bilgi
sunan ve oradan da ilk sebebin bilgisine yani Tanrı bilgisine götüren
metafiziktir.
· Kitâbfi‟lfelsefeti‟l-ûlâ adlı eserinin girişinde varlık
hakkında araştırma yapmak ve bilgi edinmek için dört soru sormak gerektiğini
söyler. Bunlar, "Var mıdır, nedir,
nasıldır ve niçindir?" sorularıdır.
"Var mıdır?" sadece varlığın
mahiyetini soruşturur.
"nedir?" o cinsin ne olduğunu.
"Nasıldır?" varlığın faslını
(ayırım)
"Niçin?" varlığın gaye sebebini araştırır ki o da sebepler sebebi
olan mutlak sebep yani Allah'tır.
· âlemin ezelî olduğunu savunan
materyalistlere karşı onun Allah'ın hür ve mutlak iradesinin bir sonucu olarak
yoktan yaratıldığını birçok eserinde aksiyomatik (bedîhî) hipotezlerden
hareketle ispata çalışır:
l.
Birbirinden büyük olmayan aynı cinsten nicelikler eşittir;
2. Eşitlerden birinin miktarı
arttırılınca hem diğer eşitlerinden hem de arttırılmadan önceki durumundan daha
büyük olur;
3.
Kendisinden bir miktar eksilen her şeyin geriye kalan kısmı önceki durumundan
daha azdır;
4. Nicelik bakımından sonlu olan iki
cismin toplamları da sonludur;
5.
Aynı cinsten olan iki şeyden küçüğü büyüğünü veya onun bir kısmını oluşturur;
6.
Sonlu olan sonsuz olamaz.
· ilk gerçek, 'bir'den gelen birlik
feyzi her duyulur nesneye ve onlara ilişkin olanlara varlık vermiştir. O kendi
varlığından onlara sununca her bir varlık vücut bulmuştur.
Tabiat Felsefesi
Kindî'nin görüşü
şöyledir:
Madde, hareket ve zamanın
varlıkları bir ve beraberdir: biri ötekinden önce veya sonra bulunamaz. Öyleyse
bunlardan birinin sonradanlığı ispat edilirse diğerlerinin sonradanlığı da
ispatlanmış olur.
Hareket cisimle ilgili
bir kavramdır. Filozofa göre hareket cismin durumunun değişmesidir.
cismin bulunduğu her
yerde hareket vardır.
Eğer âlem yaratılmışsa bu
yaratma olayı da bir tür hareket sayılır dolayısıyla hareket de sonradandır.
Buna göre sürekli hareket halinde olan âlem ezelî değil sonradandır.
Soru: Zamanın cisim ve hareketle ilgili
bir kavram olduğunu sürekli vurgulayan filozof çeşitli eserlerinde onun beş
ayrı tanımını verir. Buna göre;
a) Zaman âlemin var oluş
sürecidir,
b) Hareketin sayısıdır,
c) Feleğin (gökküre) hareketinin sayısından
ibarettir,
d) Sayıdan başka bir şey
değildir, yani hareketi sayan (belirleyen) bir sayıdır,
e) Zaman hareketin saydığı, cüzleri değişken
bir süreçtir. Bu tanımlardan ilkinin Eflâtun'a, beşincisinin kelâmcılara,
ötekilerin de Aristo'ya ait olduğu bilinmektedir.
· Kindî'nin zamanın sonlu olduğuna dair
görüşü şöyledir:
Her zaman diliminden önce
sonsuz bir zamanın bulunduğu düşünülür ve bu sonsuz zaman herhangi bir nokta
olarak kabul edilirse hiçbir vakit o noktaya ulaşılamaz. Bir başka deyişle
zaman sonsuz olsaydı sonsuz olan bir şeyin ne geçmişte ne de gelecekte fiil
alanına çıkmaması gerekirdi. Halbuki bu gerçeğe aykırıdır. Demek ki hiçbir şey
bilfiil sonsuz olamaz. Sonsuzluk ancak bir imkân olarak vardır.
Kozmoloji
İlk ve Ortaçağ felsefe ve
kozmolojilerinde hâkim olan genel anlayışa göre âlem denilen kâinat ay üstü ve
ay altı olmak üzere başlıca iki varlık alanına ayrılır. İlkinin oluş ve
bozu-luşa uğramayan ideal ve mükemmel, ikincisinin ise oluş ve bozuluş kanununa
tâbi süreksiz varlıkları içerdiği kabul edilir. Kapalı yani sınırlı ve sonlu
bir evren anlayışını benimseyen bu kozmolojide evreni dıştan çepeçevre
kuşattığı farzedilen cisme (küreye) felek denilir.
Bazen bu, varlığı dıştan kuşattığı için "merkeze en uzak" anlamında
"el-
felekü'l-aksâ,
el-cirmü'l-aksâ, el-cirmü'l-kül" terimleriyle ifade edilir. Ay üstü
âlemdeki sabit yıldızlara ve gezegenlere ise "el-eşhâsü'l-âliye"
denilir.
· Felek terimini "madde ve sureti
bulunan, fakat ezelî olmayan varlık" diye tarif eden Kindî feleğin
cisminin zıddı bulunmadığı için oluş ve bozuluş kanununa tâbi olmayıp yoktan
yaratıldığını, bir organizma gibi tamamıyla evrenin canlı ve akıllı olduğunu,
ay altı âlemdeki organik ve inorganik varlık türlerinin hakiki failinin Allah,
mecazi ve yakın failinin ise felek olduğunu ileri sürer.
Filozof bu
konudaki görüşlerini; "ağaçlar
ve yıldızlar secde eder âyetini yorumlamak üzere kaleme aldığı Risâlesinde;
Âyette geçen secdenin "Allah'ın emrine ita-at" anlamına geldiği,
bunun da ancak canlı varlıklar için söz konusu olduğu düşüncesinden hareketle
feleğin canlı ve akıllı bir varlık olduğu sonucuna varır. Filozof bu
doğrultudaki görüşünü ispat için şu hipotezlere başvurur:
a)“Sebep,
sebepliden daha üstündür.”
b)“Tabiat
anlamsız bir iş yapmaz.”
c)
“Akıl gücü en etkili güçtür.”
d)
"Psikolojik güce sahip varlıklar canlı ve akıllıdır." İnsan nefsi
şehvet, öfke ve akıl olmak üzere işlevleri farklı üç ayrı güce sahiptir.
· şehvet neslin devamını, öfke korunmasını, akıl
ise fikrî ve ahlâkî erdemleri edinmesini sağlamaktadır.
Psikoloji
· İslâm düşünce tarihinde nefsin
mahiyet ve işlevlerini, arınmasının yollarını ve yöntemlerini, ölümden sonraki
durumunu felsefî açıdan inceleyip temellendiren ilk filozof Kindî'dir. Onun bu
konuda yazdığı beş eserden üçü günümüze ulaşmıştır. Bunlar el-Kavlü'n-nefs, Kelâmünfi'n-nefs,
Risale fî mâhiyyeti'n-nevmve'r-rü'yâ adlı eserlerdir.
· Filozof Risale
fî hudûdi'î-eşyâ ve rusûmihâ adlı eserinde nefsin
üç ayrı tanımını verir. Buna göre nefis;
a) Canlılık yeteneği bulunan ve organı
olan doğal bir cismin tamamlanmış halidir;
b) Güç halinde canlı olan doğal bir
cismin ilk yetkinliğidir;
c)
Kendiliğinden hareket eden aklî (manevî) bir cevher olup birçok güce sahiptir.
Filozof nefsin bağımsız bir cevher olduğu yolundaki tezini
şöyle temellendirir: Nefis, birbirine zıt olan arzu ve öfke güçlerinin yanında
bir de akıl gücüne sahiptir, öfke gücü insanı kin ve intikam duygusuna sevk
eder; fakat düşünen nefis ona engel olur. Arzu (şehvet) gücü de olur olmaz
şeyleri isteyerek insanı bayağı durumlara düşürmek ister. Böyle hallerde
düşünen nefis devreye girerek bu isteklerin insanlık onuruyla bağdaşma-yacağını
hatırlatıp onu vazgeçirir. Demek oluyor ki engel olanla kendisine engel olunan
farklı şeylerdir; ayrıca bir şey kendi kendine zıt olamaz. Şu halde nefis
bunlardan bağımsız ilâhî ve ruhanî bir cevherdir. Bu niteliğinden dolayı nefis
bedenden önce vardır, bedenden sonra da varlığını sürdürecektir.
· İnsan nefsine dair bir başka önemli
husus arınma sorunudur.
"Aklı sayesinde
şehvet ve öfkesini bastıran kimse, bir de ilmin derinliklerine dalarak varlığın
hakikatini araştırmayı karakter haline getirirse hikmet, kudret, adalet,
hakikat, iyilik ve güzellikle nitelenen yüce Allah'a yakın benzerlikte
faziletli bir insan olur; bu nitelikleriyle o yüce yaratanın kuvvet ve
kudretinden bir çeşit pay almış olur".
· Filozof, nefsin ölümden sonraki
durumu hakkında yine Eflâtun'a göndermeler yapar, fakat onun ruh göçüyle ilgili
görüşlerine yer vermez. Buna göre ölümle birlikte düşünen aklî nefisler feleğin
ötesine, yani yaratanın nurunun bulunduğu tanrılık âlemine yükselir. Ancak
arınmamış ve bilgiyle aydınlanmamış olanlar oraya kadar yükselemeyip bir müddet
ay feleğinde dururlar. Daha sonra Merkür feleğine yükselerek temizleninceye
kadar orada kalırlar. Böylece her felekte arınarak nihayet en yüksek feleğe
çıkar ve tamamen temizlenirler. Duyu ve hayalden kaynaklanan kir ve pastan
temizlenince felekleri aşarak en şerefli, en yüce olan akıl âlemine yükselirler.
Orada yaratanın nuruna kavuşup onunla hemhal olurlar. Bu mertebede varlığa ait
bütün bilgiler ona aşikâr olur. Yüce yaratanın nuruna bu derece yakın olunca
O'nu duyu ile değil akıl gözüyle görürler.
Akıl
a)Sürekli fiil halindeki akıl: Kindî'nin ifadesi şöyledir:
"Nefsi kuvveden fiile çıkarıp fiil halinde akıl durumuna getiren, yani
varlığın küllî olan tür ve cinsleriyle birleştiren bizzat o küllî kavramlardır.
Külliler nefisle birleşince nefis akletmeye başlar, varlığa ait kavramlar onda
bulunduğu için bir bakıma o (aktif) akıl sayılır.
b)Güç halindeki akıl: İnsan doğduğunda aklını kullanmamaktadır. Yani insan
bebeklilik ve çocukluğunun muayyen bir evresine kadar akletmemektedir. Onun
akletme yetisi kuvve, potansiyel halde bulunmamaktadır. Bundan dolayı insan
aklının bu evresine bil kuvve akıl denmektedir.
c)Fiil alanına çıkan müstefâd akıl: Sürekli fiil halindeki aklın güç
durumunda bulunan akla etki etmesiyle akıl işlemeye, yani nesnelerden soyutlama
yaparak bilgi üretmeye başlar.
d)Beyânî veya zahir akıl:Bu akıl bir önceki müstefâd aklın yetkinlik durumudur,
yani bilgiyle özdeşleşen aklın sahip olduğu bu bilgileri ortaya koymasıdır.
Meselâ, yazı yazmayı bilen kimsenin bizzat yazarak bildiğini göstermesi
durumudur.
Ahlâk
Kindî doğrudan ahlâkla
ilgili olmak üzere dört eser yazmıştır. Bunlar Risale
fi'l-ahlâk, et-Tenbîh „ale'l-rezâîl, Risale fî teshili sübüli'l-fezâ'il ve
Risale fi'l-hîle li-defi'l ahzan'dır.
· Kindî felsefenin pratikteki yararını
dikkate alarak onu, "İnsanın gücü ölçüsünde Allah'ın fiillerine
benzemesidir" diye tarif eder ve bununla insanın hikmet, kudret, adalet,
iyilik, güzellik ve gerçeklik gibi ilâhî sıfat ve erdemleri edinerek tam
erdemli bir kişi olacağını söyler. "Felsefe ölümü önemsemektir"
tarifinin yorumunda ise biri tabii, diğeri iradî olmak üzere iki çeşit ölümden
söz eder. Ona göre önemli olan ikincisidir, yani nefsin istek ve arzularını
öldürmektir.
Soru: Filozof ahlâkî erdemleri biri ruha,
ötekisi davranışlara ait olmak üzere ikiye ayırır. Bunlardan ilkini dört
kısımda değerlendirir,(HİNİ) Hikmet, Necdet, İffet,
İtidal.
a) Hikmet:
Düşünme gücünden kaynaklanan ve bilgeliği ifade eden bu erdem, ontolojik
anlamda "varlığın hakikatini bilme ve bu bilgiyi doğru bir şekilde hayata
geçirme" demektir.
b) Necdet.
"Hayatın ve insanî değerlerin korunup yaşatılması için gerektiğinde ölümü
göze alacak derecede yiğitlik" anlamında bir erdemdir.
c)
İffet. Bedeni eğitip geliştirmek ve onu her
çeşit tehlikeden korumak İçin yapılması gereken şeyleri yapmayı ifade eden bir
erdemdir.
d) itidal. "Fiil
ve davranışların normal ve dengeli olması" anlamına gelen bir erdemdir.
Buna göre eksiği ve fazlası olmayan fiiller ve davranışlar erdemli sayılır.
· Öte yandan Kindî, insanın
ahlâkî yapısının (karakter) farklı oluşunu gezegenlerin hareketine ve iklim
farklılıklarına bağlar.
gök
cisimlerinin insana olan yakınlık ve uzaklığına, iniş ve yükselişlerine, hızlı
ve yavaş hareketlerine, toplanma ve ayrılma durumlarına, bedenin döllenme
sırasında ve döl yatağında kazandığı yapıya (mizaç) göre ahlâkta da bir
farklılık olmaktadır.
· Kindî'ye göre her tür
ahlâkın amacı verimli, huzurlu ve mutlu bir ömür sürmek, buna
engel
olabilecek veya mutluluğa gölge düşürecek her şeyden sakınmak, korunmak ve
gerekirse o tür şeylerle mücadele etmektir. Bu düşünceden hareketle Risale adlı
bir eser kaleme almıştır. Filozof, "Üzüntü, sevilenlerin kaybından ve isteklerin
gerçekleşmemesinden kaynaklanan psikolojik bir rahatsızlıktır".
· hiç kimsenin bütün isteklerini elde
etmesi ve sevdiği her şeyi sonuna kadar elde tutması mümkün değildir. Bu durumda
huzur ve mutluluğu; değişmeyen, pörsümeyen ve çürüyüp yok olmayan aklî ve
manevî hazlarda aramalı, güç ve iradeyi aşan olgu ve olayları doğal sayıp
istekler gerçekleşmiyorsa olabileni istemeli ve olanla yetinmelidir.
mutlu ve huzurlu bir
hayat için güzel alışkanlıklar edinerek her hali gönül hoşnutluğuyla karşılamak
gerekir.
Dîn Felsefesi
1. Kindi, varlıkla ilgili ileri sürülebilecek ihtimalleri
kuşatan dört önerme üzerinden alemin bir yaratıcısı olduğu sonucuna varır.
a)
Varlık vardır, var olan yoktur;
b)
Varlık yoktur, var olan vardır;
c)
Varlık yoktur, var olan da yoktur;
d)
Varlık vardır, var olan da vardır.
varlık sahnesinde yer
alan türlerden hiçbirinin kendi varlığı için sebep olamayacağı, onun varlığının
bir dış sebepten geldiği sonucuna ulaşır.
2.
Hiçbir nicelik bilfiil sonsuz olamaz.
âlem de tamamıyla bir
nicelik sayıldığına göre onun sınırlı ve sonlu olması gerektiği, buradan da her
sonlu şeyin yaratılmış olduğu, zira yaratan ve yaratılan izafî kavramlar
olduğundan her yaratılanın bir yaratıcısı bulunduğu, son tahlilde bunun Allah
olduğu düşüncesine ulaşmıştır.
3. Vahdet-Kesret: Allah'ın varlığını
ispat sadedinde Kindî'nin başvurduğu delillerden biri de varlığın birlik ve
çokluk açısından analizine dayanır. Filozof, birlikle nitelenen bütün varlık
kategorilerinde ve bunlara ilişkin olarak cins, tür, fasıl, şahıs, cüz ve kül
gibi kavramlardaki birliği ayrıntılı bir şekilde tartıştıktan sonra şöyle
demektedir: "Bu saydıklarımızdaki birlik hakiki değil bir çeşit arazdır...
Arızî olan ise başkasındandır... Şu halde eşyadaki birlik zatî değildir. Eşyada
araz durumundaki birlik zatî olandan gel-mektedir. Sonuç olarak burada, başka
birliğin sebeplisi olmayan gerçek birin varlığı zorunlu olarak söz konusudur.
· Kindî'nin Tanrı anlayışında Allah'ın
Sıfatları önemli bir yer tutar.
Filozof, Allah'ı
Kur'an'da geçtiği üzere her şeyi bilen (alîm)
her şeye gücü yeten (kadir), hayat
sahibi (hay), cömert (cevâd), hikmet sahibi (hakîm), yoktan yaratan (bârî), en güzel kıvamda yaratan (m’ubdi') ve mutlak yaratan (halik) sıfatlarıyla anar. Ayrıca bir
kısmını ilk defa felsefe terminolojisine kendisinin kazandırdığı ilk sebep (el-illetü'l-ûlâ), en son sebep {el-illetü'l-kusvâ), gerçek etken (el-fâilü'l-hak), gerçek varlık {el-inniyyetü'l-hak), sebepler sebebi (illetü'l-ilel), ilk yönetici (el-müdebbirü"l-evvel), her şeyi
çekip çeviren gerçek (es-sâisü'l-hak) ve
daha başka sıfatlarla anmaktadır ki bunlardan bazısı zatî, bazısı fiilî, bazısı
da O'nun kemalini ifade eden sıfatlardır.
· Kindî şöyle der: "Gerçek birde
hiçbir şekilde çokluk yoktur; başkasıyla kıyaslayarak ona bir denemez... Gerçek
bir, kategorilerin hiçbirine dahil değildir. Madde, cins, tür, şahıs, fasıl,
hassa, araz-ı âm, hareket, nefis, akıl, kül, cüz ve cemi değildir.
· İkinci olarak filozof ezelîlik sıfatı
üzerinde durur. Risale fî hudûdi'1-eşyâ verûsûmihâ adlı eserinde ezelîyi,
"Yok olmayan ve varlığını sürdürmek için başkasına muhtaç olmayandır.
Başkasına muhtaç olmayanın sebebi yoktur; sebebi olmayan ise ebedî olarak
vardır şeklinde tanımlar.
· Kindî‟nin optik (ilmü"l-menâzır)
alanındaki çalışmaları da ayrı bir önem taşımaktadır. Işığın yayılma ve
yansıması ile yakan yanan aynalar ve bunların yapımını konu alan eserleriyle bu
alanın ilki sayılmaktadır.
· Kindî
meteorolojik olayları maddelerin genleşmesiyle açıklar. Filozof,
"Isıtılan her cisim ısıtılmadan önceki yerinden daha geniş yer kaplar ve
soğuyan her cisim de önceki yerinden daha az yer kaplar diyerek genleşme
kanununu ilk defa açık biçimde ortaya koymuştur. Buna göre yeryüzünden yükselen
buharlar soğuk hava tabakasıyla karşılaşınca hacmi küçülerek yoğunlaşır ve
yağmur olarak yeryüzüne iner.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Meşşailiğin kurucusu
ve ilk İslam filozofu kimdir?
a. Memun
b. Farabi
c. İbn Sina
d. İbnRüşd
e. Kindi
2. Aşağıdakilerden
hangisi Kindi‟nin felsefeye dair yaptığı tanımlardan biri değildir?
a. Hikmet sevgisidir.
b. İnsanın gücü ölçüsünde
Allah'ın fiillerine benzemesidir.
c. İnsanın kendini
bilmesidir.
d. Hayattan daha fazla maddi zevk alma
sanatıdır.
e. İnsanın gücü ölçüsünde
ebedî ve küllî olan varlıkların mahiyet ve hakikatini bilmesidir.
3. İnsan nefsinin sahip
olduğu güçlerle ilgili bilgilerden hangisi Kindi‟nin düşüncesini doğru bir şekilde
yansıtmaktadır.
a. İnsanda teorik ve
pratik güçler bulunur.
b. İnsan nefsi şehvet, öfke ve akıl olmak
üzere üç gücü vardır.
c. Güç halindeki akıl,
fiil halindeki his ve beden olmak üzere üç vardır.
d. Beden, şehvet ve his
kuvveti olmak üzere üç kuvve vardır.
e. Sezgi, akıl, nefis ve
his olmak üzere dört kuvve vardır.
4. Kindi‟nin ahlaktakabul ettiği erdemler
nelerdir?
a. Hikmet/ Fazilet /
İyilik / Şecaat
b. Dürüstlük/ Ülfet /
Hikmet/ Necdet
c. Hikmet / Necdet / İffet / İtidal
d. Sadakat / Hikmet/
Necdet / Adalet
e. Adalet / Necdet /
Fazilet / Hikmet
5. Kindi‟nin sevilenlerin kaybından ve
isteklerin gerçekleşmemesinden kaynaklanan psikolojik rahatsızlık, şeklinde
tanımladığı kavram nedir?
a. Üzüntü
b. Hikmet
c. Hastalık
d. Rezalet
e. Kötülük
RESUL BALCI-DİCLE İLİTAM
İSLAM FELSEFESİ SORU VE CEVAPLAR
SORU 1: İSLAM FELSEFESİNDE DOĞUŞ DEVRİNDE ORTAYA
ÇIKAN AKIMLAR NELERDİR? CEVAP: DEHRİLER, TABİATÇILAR, METAFİZİKÇİLER SORU
2: DEHRİCİLİĞİN EN ÖNEMLİ TEMSİLCİSİ
KİMDİR? CEVAP: İBNÜR RAVENDİ SORU
: 3 :
TABİATÇILIĞIN EN ÖNEMLİ TEMSİLCİSİ
KİMDİR?
CEVAP : EBU BEKİR ZEKERİYA ER- RAZİ
SORU 4: RAVENDİ ÖNCELERİ
MUTEZİLE İKEN SONRA MUTEZİLEYE TAVIR KOYMASINA HANGİ ESER SEBEP OLMUŞTUR? CEVAP: CAHİZİN FAZILETÜL MUTEZİLE ESERİ
SORU 5: RAVENDİNİN FELSEFESİ
NEDİR?
CEVAP. ÖNCELERİ MUTEZİLİ İKEN
SONRALARI Şİİ- RAFİZİ DOKTRİNLERİ BENİMSEMİŞ ALEMİN EZELİLİĞİNİ
SAVUNMUŞTUR. SORU
6. MUTEZİLEYE AİT BÜTÜN ALAKA VE
SEMPATİLERİNİN YOK OLDUĞUNUN İŞARETİ OLAN ESERİ NEDİR ?
CEVAP: FADİHATÜL MUTEZİLE
SORU 7: YAZDIĞI KİTABUZ ZÜMRÜD VE
KİTABÜD DAMİĞ NEYDEN BAHSEDER* CEVAP: PEGAMBERLERİN MUCİZELERİNİ İNKAR ETMİŞ
KURANDA ÇELİŞKİLERİN OLDUĞUNU İLERİ SÜRMÜŞ
SORU 8. KİTABÜT TAC
KİTABINDA NELERDEN BAHSEDER?
CEVAP: RAVENDİ BU KİTABINDA
CİSİMLERİN HUDUSUNU RETTETMİŞ ALEMİN EZELİ OLDUĞUNU YARATICISININ BULUNMADIĞINI
İLERİ SÜRMÜŞ SORU
9: İLAHİ HİKMETİ İNKAR ETTİĞİ KİTAP
HANGİSİ *
CEVAP: KİTABÜT TADİL
VET-TECVİR
SORU
10: SAHABELERE DİL UZATTIĞI ESER HANGİSİ *
CEVAP: KİTABÜL İMAME
SORU
11: KİTABÜL KADİB ADLI ESERİNDE NEDEN
BAHSEDER*
CEVAP: ALLAHIN İLMİNİN HADİS OLDUĞU VE EŞYAYI YARATMADAN ÖNCE ONUN
HAKKINDA BİR BİLGİ SAHİBİ OLMADIĞI FİKRİNİ İLERİ SÜRER
SORU 12: İBN RAVENDİ VE ZEKERİYA
RAZİNİN DİNE VE DİNİ ANLAYIŞLARI SORGULAMASI KİMLERİ ETKİLEDİ ? CEVAP:
İSLAM FELSEFE VE KELAM GELENEKLERİNE ETKİSİ OLMUŞ MEŞAİİ FELSEFESİ İBN SİNA VE FARABİ ELEŞTİRİLRE CEVAP
VEMİŞTİR. SORU
13: İSLAM DÜNYASININ EN BÜYÜK HEKİMİ
KİMDİR?
CEVAP: CALİNUSUL ARAP LAKABI ZEKERİYA RAZİYE VERİLMİŞ TABİAT
FELSEFESİNİN KURUCUSU EN ÜNLÜ HEKİM
SORU 14: HAYATI VE DERS ALDIĞI
KİŞİLER CEVAP: GENÇLİĞİNDE KUYUMCULUK VE MÜZİKLE
UĞRAŞMIŞ YALNIZ EL BELHİ DİYE FELSEFECİDEN DERS ALDIĞI BİLDİRİLMEKTEDİR
SORU15: ESERLERİ NELERDİR*
CEVAP: 200 KÜSÜR ESERİ VARDIR
BAZILARI EL HAVİ, FİZİK,NEFS HAKKINDA
,TIBBUR RUHANİ ,ES SİRETÜL FELSEFİYYE
SORU 16: AHLAKLA İLGİLİ EN ÖNEMLİ GÜNÜMÜZE ULAŞANLAR ARASINDA EN
ÖNEMLİESER CEVAP:ET TIBBUR RUHANİ SORU
17: VARLIĞIN MEYDANA GELİŞİNİ BEŞ EZELİ
İLKE NELERDİR?
CEVAP: 1 YARATICI (TANRI) 2 NEFİS( RUH) 3 HEYULA (MADDE) 4 HALA ( MEKAN)
5 DEHR( ZAMAN)
SORU:18: İSLAM DÜNYASINDA NASIL
TANINDI ?
CEVAP: DEİST GÖRÜŞÜ SAVUNDU ,
NÜBÜVVETİ ALLAHIN ADALETİNE AYKIRI DİYE RETTETTİ
SORU19: MEKAN VE ZAMANI KAÇA AYIRIR?
CEVAP: MEKAN İKİYE 1. KÜLLİ VEYA
MUTLAK MEKAN 2. CÜZİ YADA İZAFİ MEKAN
ZAMANI İSE 1MUTLAK ZAMAN 2 . SINIRLI MUAYYEN ZAMAN
SORU 20: ARİSTOCULARI NE İÇİN
ELEŞTİRİR?
CEVAP: BOŞLUĞU KABUL ETMEDİKLERİ İÇİN
ELEŞTİRİR.
SORU 21: AHLAH ANLAIŞINI HANGİ ESERDE ORTAYA KOYAR CEVAP: FİLOZOFÇA YAŞAM SOKRATES GİBİ HAYAT TARZINI
SAVUNUR EFLANCUDUR
SORU 22: AHLAK ANLAYIŞININ ÖZÜ HANGİ ESERDE İFADE
EDİLİR. CEVAP:
ET TIBBUR RUHANİ
SORU 23: NEFSE HANGİ ANLAMLARI VERİR .
CEVAP: BİR ŞEYİN TAMAMI,HAKİKATI,ZATI,KÜNHÜ,
CEVHERİ, BEDENİN YAŞAMA GÜCÜ ,CANLI VARLIĞIN DİNAMİZMİ
SORU 24: RAZİYE GÖRE EFLATUN KAÇ NEFİSTEN
BAHSEDER.
CEVAP: 1 AKLEDEN VEYA İLAHİ
NEFİS 2 ÖFKELENEN VEYA HAYVANİ NEFİS 3 ŞEHEVİ VEYA BİTKİSEL NEFS SORU
25: EUDAİMONİZM NEDİR.
CEVAP: AHLAK FELSEFESİNDE İNSAN DÜŞÜNCE VE
DAVRANIŞLARININ NİHAİ HEDEFİ MUTLULULUĞU GÖREN DÜŞÜNCELERE DENİR.
SORU 26: FARABİNİN MANTIK VE FELSEFE DE İSTİFADE ETTİĞİ KİŞİ
CEVAP. HARRAN LI YUHANNA B HAYLAN
SORU 27: MEŞŞAİ AKIMA NELERİ
KATTI.
CEVAP: ULUHİYYET, NÜBÜVVET ,MEAD IN YANI SIRA
EFLATUN VE YENİ EFLATUNCULUKTAN ALDIĞI BAZI UNSURLARI KATTI
SORU 28. ESRLERİ NEDİR.
CEVAP. MEİNETÜL FAZILA, SİYASETÜL MEDENİYYE, KİTABÜL MİLLE, İHSANÜL
ULÜM, TAHSİLÜS SAADE,ET TENBİH ALA SEBİLİS SAADE ,FUSÜLÜL MEDENİ,EL İBANE, AN
GARAZİ ARİSTOTALES Fİ KİTABİ MABADET TABİA, MEANİL AKL, UYUNUL MESAİL, FUSUSUL
HİKEM ,FELSEFFETÜL ARISTOTALİS ,FELSEFETÜ EFLATÜN , TELHİSÜ NEVAMİSİ EFLATÜN ,
KİTABÜL HURUF........
.
HAZIRLAYAN
.
YASİN ECEVİT
İSLAM
FELSEFESİ SORU CEVAP ÇALIŞMASI
1)FARABİ’NİN
FELSEFESİ HAKKINDA KISACA BİLGİ VERİNİZ
1)Farabi
İslam dünyasına yunan felsefesini tanıtan ve en iyi şekilde açıklayan
filozoftur.Vahiy eksenli, nübüvvet gibi konuları içine alan orijinal bir
felsefe kurmuştur.Felsefesinin ana oluşumu Platinuscu sudur nazariyesi ile
Platon ve Aristotelesci fikirlerin İslam inancıyla telif edilmesine dayanır.
2)FARABİ’NİN
İLİMLER TASNİFİ KONUSUNDA YAZDIĞI EN ÖNEMLİ ESER NEDİR?
2)İhsa’ül-ulüm
adlı eseridir.Etkisi yazıldığı andan itibaren doğu ve batıda yüzyıllar boyu
sürmüştür.
3)FARABİ
İLİMLERİ HANGİ BAŞLIKLAR ALTINDA İNCELER?
3)Farklı
başlıklar altında inceler bunlar:
a)Dil:Sarf,nahiv.
b)Mantık:Organon’un kapsamında yer alan
sekiz kitaptan meydana gelir.
c)Matematik:Aritmetik,geometri,optik,astronomi,müzik,mekanik,teknik.
d)Fizik:Tıbbi
cisimler,atmosfer,jeoloji,meteoroloji,mineroloji,kimya,zooloji,botanik,psikoloji
e)Metafizik
f)Medeni ilimler:Ahlak, siyaset,fıkıh,
kelam.
4)FARABİ
HANGİ ALANDAKİ BAŞARISINDAN DOLAYI MUALLİM-İ SANİ OLARAK ANILMIŞTIR?
4)Mantık
alanındaki başarısından dolayı bu ünvanı almıştır.
5)FARABİ
MANTIĞI KAÇA AYIRIR?
5)Mantığı
tasavvurat(kavramlar) ve tasdikat(hükümler,önermeler) şeklinde ikiye ayırıp
inceler.
6)FARABİ’DEN
İTİBAREN BEŞ SANAT DİYE ANILAN ESERLER NELERDİR?
6)Topika,Sofistika,Retorika,Poetika.
7)FARABİ
DİL İLE MANTIK ARASINDAKİ BENZERLİĞİ
NASIL AÇIKLAR?
7)Ona
göre dil hatasız konuşmanın,mantık ise hatasız düşünmenin kurallarını verir.Dil
bir dış konuşma ise mantık da bir iç konuşmadır.Dilin lafızlarla olan ilişkisi
ne ise mantığın kavramlarla olan ilişkisi de odur.Gramer bilmeyen hatasız
konuşamaz,mantık bilmeyen her zaman doğru düşünemez.
8)FARABİ’YE
GÖRE FİLOZOF NASIL OLMALIDIR?
8)Farabi’ye
göre felsefe her şeyi kuşatan külli bir ilimdir.Varlığın ilk prensibini ve en
son gayesini araştıran filozofun bilgisi de külli olmalıdır.Bundan dolayı
Farabi “Filozofun yapması gereken şey kendi gücü ölçüsünde Allah’a
benzemektir”derken bunda,ruhi ve ahlaki arınmanın yanı sıra filozofun fikren de
aydınlanarak Tanrı gibi varlığın evrensel bilgisine sahip olmasını
kastediyordu.
9)FARABİ’NİN
VARLIKLA İLGİLİ GELİŞTİRDİĞİ TASNİF NASILDIR?
9)Varlıkla
ilgili geliştirdiği tasnif, vacip-mümkün ayrımı esasına göre olmuştur.Mutlak
olarak varlık kavramı dikkate alındığında bu konuda üç ifade bulunabilir:Söz
konusu varlığın ya zorunlu(vacip) ya mümkün(zorunsuz) veya imkansız(muhal)
olduğu söylenebilir.
10)FARABİ
SUDUR TEORİSİYLE NEYİ ANLATMIŞTIR?
10)Ezeli
olanla sonradan olan, değişmeyenle değişikliğe uğrayan, bir ve mutlak olanla
çok ve mümkün olan varlıklar arasındaki ilişkiyi belirlemek, böylece bütün
kainatı hiyerarşik bir sistem içinde yorumlamak istemiştir. En üstün derecede
cömertlik ve yetkinlikle nitelenen Allah’ın irade ve ihtiyarı olmadan kainat tabii
bir zorunlulukla O’ndan çıkarak (sudur) meydana gelmiştir.Buradaki zorunluluk
Allah’ın zorunlu varlık olmasıyla ilgili bir zorunluluktur.Yani onun zorunlu ve
yetkin sıfatlarıyla nitelenişi ve inayetinin bol oluşu iradesine gerek kalmadan
varlığın kendisinden sudur etmesine sebep olmuştur.
11)FARABİ
FAAL AKILLA NEYİ KASTETMİŞTİR?
11)Allah
ile maddi kainat arasındaki aracı bir güç olarak gördüğü faal aklın dini
terminolojide Cebrail’e tekabül ettiğini düşünse de Allah’tan aldığı vahyi
tebliğ etmesi dışında Cebrail’e dünyayı idare etmesi gibi bir görev
verilmemiştir. Filozofun bu konuda Yeni Eflatuncu ve Sabii doktrinlerden
etkilenmiş olduğu düşünülmektedir.
12)FARABİ’NİN
ASTROLOJİYE KARŞI YAZDIĞI ESERİN ADI NEDİR?
12)
“En-Nüket fimayesihhu ve ma la yesihhu min ahkaminnücum” adlı eserini
astrolojinin her türlü kehanetine karşı yazmıştır.
13)FARABİ’YE
GÖRE FİZİK NEDİR?
13)Fizik
basit olsun bileşik olsun tabi cisimlerin ilkelerini, özelliklerini ve
onlardaki değişimi sağlayan prensipleri araştıran ilimdir.Organik ve inorganik
varlık türlerinde görülen değişim ve gelişimi hareket kavramı bağlamında
inceler.
13)FARABİ
HAREKETİ NASIL TANIMLAR?
13)Hareketi
güç halinden fiil alanına çıkış olarak tarif eden filozof, gök cisimlerinin
dairevi şekilde hareket etmelerine karşılık ay altı alemdeki varlıkların bir
mekana bağlı olarak düz yani çizgi boyu hareket ettiklerini belirtir.Ayrıca
hareketi iradeli ve iradesiz olarak ikiye ayırır.Bitkilerin hareketi
iradesiz,hayvanların ve gökkürelerin hareketi iradelidir.
14)FARABİ
ZAMANI NASIL AÇIKLAR?
14)Ona
göre zamanın varlığı hareketle birlikte kavranır:hareket varsa zaman da
vardır.O halde zaman,dış dünyada bir gerçekliği olmayıp sadece değişime bağlı
bir şuur olayıdır.
15)FARABİ
NEFSİ NASIL TANIMLAR?
15)Aristo
gibi Farabi de nefsi “güç halindeki tabii organik cismin ilk yetkinliği” diye
tanımlarken öte yanda nefsin bedenin bir sureti olduğunu da söyler ve bunu
yaparken nefse güç, yetkinlik(kemal),suret olmak üzere üç nitelik izafe eder.
16)FARABİ
NEFSİ KAÇA AYIRARAK İNCELER?
16)Üçe
ayırarak inceler:
a)Nebati nefis: Bütün canlılarda ortak
bulunan beslenme, büyüme, üreme güçleridir.
b)Hayvani nefis: Hayvani nefiste
yukarıdakilere ek olarak hareket ve algı eklenir.
c)Natık nefis: Nefsin en gelişmiş kısmı
olan insani nefse ise düşünen nefis(nefsi natıka) denir.
17)FARABİYE
GÖRE BİLGİNİN KAYNAĞI NEDİR?VE AKLI NASIL AÇIKLAR?
17)Farabi
bilginin kaynağının duyular olduğunu söyler.Ona göre yeni doğmuş çocuğun zihni
boştur fakat düşünme melekelerine ve algı aracı durumundaki duyulara
sahiptir.Ona göre akıl duyu deneylerinden baka bir şey değildir ve akli
bilginin temelini duyu bilgileri oluşturduğu için filozof Kant’ın da
tekrarlayacağı şu cümleyi ısrarla vurgular:Duyu verileri dışında aklın kendine özgü
bir şeyi yoktur.
18)AMELİ
VE NAZARİ AKLI AÇIKLAYINIZ
18)Ameli
akıl insana özgü her türlü dengeli davranışı ortaya koymada etken olan
akıldır.Nazari akıl ise nefis cevherinin gelişip olgunlaşarak akıl cevherine
dönüşmesinden ibarettir.Özne-nesne ilişkisinde duyulardan gelen izlenimler
nazari akıl tarafından üç aşamalı bir değerlendirmeye tabi tutulur ve her
aşamadaki bilgi akıl olarak
adlandırılır.Bunlar:
a)Güç halindeki akıl:Heyulani akıl
olarak bilinir ve nefis veya nefsin bir cüzüdür.
b)Fiil halindeki akıl:Güç halindeki aklın
aktif duruma geçmesidir.
c)Müstefad akıl:Duyu algılarıyla
ilişkisi bulunmayan bu akıl insanın
ulaşabileceği en yüksek düzeydir bu noktada faal akılla ilişki kurabilir.
19)FARABİNİN
AHLAK ANLAYIŞI NEDİR?
19)Farabinin
ahlak felsefesinin temelini eğitim ve iyi davranışlar, son hedefini ise
mutluluk oluşturur.İnsan mutlu olmak için yaratılmıştır ve sınırlı da olsa bu
mutluluğu tek başına gerçekleştirecek güce sahiptir. Ve ona göre mutluluk
amaçtır.
20)FARABİNİN
SİYASET FELSEFESİ NEDİR?
20)Eflatun’un
Devlet diyalogunda tasarımını verdiği realiteden uzak ütopik devlet düzenine
benzer bir düşünceye ilk defa Farabinin Medine-tül fazıla isimli eserinde
rastlanır.Yani ütopik bir devlet anlayışına sahiptir.
21)FARABİNİN
FELSEFİ DÜŞÜNCESİNİ YANSITAN ESERİ NEDİR?
21)Medinetü’l-Fazıla
isimli eseridir.Altı kısım on dokuz bölümden oluşur.Genel muhtevası itibariyle
biri varlık,diğeri siyaset felsefesi olmak üzere iki ana başlığı vardır.
22)FARABİYE
GÖRE ERDEMSİZ DEVLET ŞEKİLLERİ NELERDİR?
22)a)Sapık
b)Fasık
c)Değşebilen
d)Cahil olmak üzere dört gruptur.
KÜBRA YURTOĞLU
İSLAM FELSEFESİ SORU CEVAP
S-1 Batıda ‘’Avicenna’’ olarak
bilinip filozoflar prensi diye sıfatlandırılan ünlü filozof kimdir ?
C-1 İBN-İ SİNA
S-2 İbn-i Sina kaç yaşında
saray hekimliğine getirilmiş ve hangi devletin hükümdarının hastalığında nisbi
başarı sağlamıştır ?
C-2 ‘’18 yaşında SAMANİ
HÜKÜMDARI NUH B. MANSUR
S-3 İbn-i Sinan’ın saray
hüküdarlığına getirilmesi ona ne gibi bir katkı sağlamıştır ?
C-3 Saray hekimliğine
getirilmesiyle İbni Sina Zengin Saray kütüphanende tıpla ilgili bir çok eseri
okuma ve inceleme fırsatı bulmuştur daha sonra bu kütüphane yanıp harabeye
dönüşmüş ve biçok kişinin elde edemeyeceği bir fırsat elde etmiştir.
S -4 İbni Sina’ın hayatında
siyasi ilişkilerin yoğunluk kazanması hangi olaydan sonra olmuştur?
C-4 Babasının ölümü(393/1003)
nden sonra hayatında siyasi ilişkiler yoğunluk kazanmıştır .
S-5 ………. İle başlayan İslam
felsefe geleneğinin zirvesinde bulunan………. Felsefi sisteminde …………… isimli
filozofa çok şey borçludur. 1. 2. Ve3. Boşluklardaki şahıs isimleri
aşağdakilerden hangisinde sırasıyla doğru verilmiştir ? A) İBN-İ MİSKEVEYH1 –
FARABİ 2 – İBN-İ SİNA3
B)KİNDİ1 –FARABİ2- GAZZALİ3
C) KİNDİ- FARABİ- İBN-İ SİNA
CEVAP BU ŞIK J
S-6 ibni sinayı eleştirip ondan
etkilenen filozoflar kimlerdir?
CEVAP-
GAZZALİ VE FAHREDDİN ER-RAZİ
S-7 İbn-i Sina’nın farabiden ve
kendinden önce gelen Kindi ve Raziden daha ilerde olmasının sebebi nasıl
açıklanmaktadır?
CEVAP-
Üslubu ve kendinden önce yüzeysel olarak alınan meseleleri daha dikkatli ve
ayrıntılı biçimde ortaya koyması bakımından seleflerinden hatta üstadı
farabiden daha ilerdedir.
S-8 İslam dünyasında
eserlerinin daha fazla kabul görmesine sebep olan durum namaz kader ahret ve
nübüvvet gibi dini meseleler tartışıp yoğunlaşmasıdır bu Filozof kimdir
A)GAZZALİ
B)FAHREDDİN ER RAZİ
C) KİNDİ
D)İBN-İ SİNA
S-9 ‘’EŞ ŞİFA’’ , ’’ EN
NECAT’’, ‘’ EL İŞARAT’’ ve ’T TENBİHAT ,DANİŞMENT-İ ALA-İ ,EL MEBDE VE’L ME-AD,
UYUNUL HİKME ,EL HİKMETÜL MEŞRİKİYYE,EL KANUN Fİ’T TIB ki en son eserinden
anlamışsınızdır
BU eserler üstadını bile geride
bırakan İBN-İ SİNA’YA AİTTİR.
S-10 Kelamdan felsefeye geçişi
sağlayan filozof kimdir ?
A-) İBN-İ SİNA B)FARABİ C)
GAZZALİ D) KİNDİ
S-11 Muallim-i Sani unvanı
verilen filozof kimdir ?
A)İBN-İ ARABİ B)İBN-İ SİNA C)
GAZZALİ D)FARABİ
S-12 İbni Sina hangi filozof
gibi eserlerini kendi dönemindeki bilimler sınıflamasına uygun olarak kaleme
alır ?
C-12 ARİSTO gibi İbn-i sinada
eselerini kendi dönemindeki bilimler sınıflamasına uygun olarak kaleme alır.
S-13 İbni-i Sina’ın bilme
tanımını yazınız.
C-13 Bilme ,zihnin soyutlama
yoluyla nesnenin suretini alıp bilgiye dönüştürmesinden ibarettir.
S-14 İbni- Sina’ya göre nesnel
dünyanın verileri çeşitli işlemlerden geçerek zihnimize ulaşmakta, zihin kendi
faaliyetleriyle onu yeniden işlemlerden geçirmekte ve sonuç olarak
kavram(tasavvur) ve bir yargı(tasdik) elde etmektedir. Bu sonuçlara ulaştıran
işleme ne denir?
C-15 Bu
sonuçlara ulaştıran işleme fikir denir.
-16 İbn-i Sina’nın izinden gide
öğrencilerinin başında gelen aynı zamanda arkadaşı ve yardımcısı olan isim
kimdir?
C-16 EBU UBEYD EL-CUZCANİ (
cuzcani kelimesinde u ve i harflarinde şapka var )
S-17 İbn-i Sina’ın
öğrencilerinden olan Cüzcan bir yandan onun eserlerini derlemiş diğer yandan
kaleme alamadığı fikirlerini kaleme almıştır . fakat onun İbn-i sinaya yaptğı
yani hocasına yaptğı en büyük hizmet ne olmuştur?
C-17 Cüzcan’ın hocasına yaptığı
en büyük hizmet Siretü-Ş-Şeyhi’r-Reis (SERGÜZEŞT) adıyla kaleme aldığı İbn-i
Sina biyografisidir.
S-18 İbn-İ Sina cüzcanla nerede
tanışmıştır?
C-18 DİHİSTAN
S-19 İbn-i Sina’ın İsfahanlı
olan öğrencisi kimdir?
C-19 İbn-i Zeyle’dir
S-20 İbn-i Sina’nın
öğrencilerinden İbn-i Zeylenve arkadaşı Behmneyar b.Merzüban ile birlikte
kendisine yöneltilen sorulara verdği cevapları hangi başlıkta (hangi isimle
yani) toplayarak mektuplarında cevaplamıştır?
C-20 El
–Mübaşahat başlığı altında toplanan mektuplarında İbn-i Zeyle ve arkadaşı
Behmenyar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder