Birinci Bölüm
DİN
VE MAHİYETİ
Din insanın
Tanrı, diğer insan ve varlıklarla münasebetlerini düzenleyen ve hayatına yön
veren, onlarla ilgili davranışlarına esas olacak kurallar bütününe verilen
addır.
I. DİN
KELİMESİ
Arapça kökenli
bir kelime olan din sözlükte “örf ve âdet, ceza ve karşılık, mükâfat,
itaat, hesap, boyun eğme, hâkimiyet ve galibiyet, saltanat ve mülkiyet, hüküm
ve ferman, makbul ibadet, millet, şeriat” gibi çeşitli anlamlara gelir.
Bugün Batı
dillerinde din karşılığı kullanılan religion kelimesinin aslı
Latince’dir.
Hinduizm'in
kutsal dili Sanskritçe’de dharma
Budizm’in
kutsal metinlerinin yazıldığı Pali dilinde ise dhamma din karşılığıdır
ve "gerçek, doktrin, doğruluk, kanun, düstur" gibi mânalara
gelmektedir.
Kur'ân-ı
Kerîm’de din kelimesi doksan iki yerde geçmekte, ayrıca üç âyette de değişik
türevleri yer almaktadır.
Kur’an’da bu
kelimenin başlıca şu anlamlarda kullanıldığı görülür: "Yönetme, yönetilme,
itaat, hüküm, tapınma, tevhid, İslâm, şeriat, hudud, âdet, ceza, hesap, millet".
Kur'ân-ı
Kerîm’de din teriminin, sûrelerin nâzil oluş sırasına göre kazandığı değişik
anlamları şu şekilde sıralamak mümkündür: İlk dönem Mekkî âyetlerde bu kelime
"yevmü’d-dîn" (din günü, hesap, ceza-mükâfat günü) şeklinde
geçmektedir ve insanın, iman ve ameline göre hesaba çekileceği âhiret gününü
ifade etmektedir (el-Fâtiha 1/4; ez-Zâriyât 51/6).
Mekke
döneminin ikinci yarısında ise artık, sorumluluk ve hesaptan tevhid ve
teslimiyete geçilmektedir.
Medine
döneminde millet-i İbrâhim ve müslimîn kelimeleri bir arada geçmekte (el-Hac
22/78), tevhidden ümmete, kendisini Allah’a teslim edenler cemaatine
geçilmektedir. "Dînü'l-hak" ifadesiyle muharref ve bâtıl dinlere
karşı bu yeni dinin sağlam esasları belirtilmiş ve onun bütün dinlere üstün kılınacağı
müjdelenmiştir (et-Tevbe 9/29, 33; el-Fetih 48/28; es-Saf 61/9). Yine Medine
döneminde "Allah katında din şüphesiz İslâm’dır" (Âl-i İmrân
3/19; el-Bakara 2/193); "Kim İslâm’dan başka bir dine yönelirse, onun
dini kabul edilmeyecektir, o âhirette de kaybedenlerdendir" (Âl-i
İmrân 3/85) meâlindeki âyetlerle İslâm’ın diğer dinlere karşı üstünlüğü
vurgulanmıştır.
__________________________________________________________________________________
Religion: Bir şeyi vazife edinmek, tekrar
tekrar okumak, yapmak
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
II. DİNİN
TANIMI
Tanımı en zor
kavramların başında din gelmektedir.
Dinin bütün
dinleri içine alabilecek bir tanımı ancak din kavramının sınırları kesin bir
şekilde belirlendikten sonra yapılabilir.
Çağdaş Batılı ilim adamları tarafından dinin birbirinden
farklı tarifleri yapılmıştır. Bu tarifler büyük ölçüde ferdî tecrübe ile zihnî,
hissî, taabbüdî ve içtimaî elemanlardan ibaret beş unsurun birini ya da
birkaçını öne çıkararak yapılmıştır.
a) Zihnî unsur. İnsanın kendisinden üstün bir güç ve kudretin
mevcudiyetini zihnen kabulü. Tanrı kavramı veya çok genel ifadesiyle kutsal
kavramı, bütün dinlerin özündeki temel unsurdur.
b) Hissî unsur. Zihnen varlığı kabul edilen bu üstün güç ve
kudrete karşı kalben duyulan bağlılık duygusu.
c) Taabbüdî unsur. Zihnen varlığı kabul edilen, kalben
kendisine bağlanılan yüce kudrete karşı bazı davranışları yapma yükümlülüğü.
Buna davranış faktörü de denilmektedir ki çok genel olarak ibadeti
veya kulluk gereklerini ifade etmektedir.
d) İçtimaî unsur. Aynı zihnî, hissî, taabbüdî unsurları
paylaşan insanların oluşturduğu sosyal grup.
İslâm bilginleri dinin tarifini, Kur'ân-ı Kerîm'de yer alan
açıklamaları ve İslâm inançlarını göz önünde bulundurarak yapmışlardır. Buna
göre hak dinin tarifi şu şekildedir: Din akıl sahibi insanları kendi tercihleriyle bizzat hayırlı
olan şeylere götüren ilâhî bir kanundur.
III. DİNİN
KAYNAĞI
İslâm inancına
göre dini vahiy yoluyla bildiren Allah’tır; bütün gerçek dinler Allah’tan
gelmiş ve safiyetlerini korudukları sürece yürürlükte kalmıştır. İlk insan aynı
zamanda ilk peygamberdir ve kendisine bildirilen din de tevhid dinidir.
Allah’ın varlığı ve birliği ile nübüvvet ve âhiret inancı bütün
ilâhî dinlerde
değişmez ilkeler olarak yer alır. Bundan dolayı Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e
kadar bütün peygamberlerin getirdiği hak dinlerin ortak adı İslâm’dır.
Yine İslâm
bilginlerinin çoğuna göre âyette (er-Rûm 30/30) geçen fıtratullah tabiri
Allah’ın dini demektir ki o da İslâm ve tevhiddir.
ilkel
monoteizm teorisi: Bu
teze göre insanoğlunun en eski inancı tek Tanrı inancıdır.
Tek tanrı
inancını savunanlar: Andrew Lang, Wilhelm Schmidt
__________________________________________________________________________________
Monoteizm: Tek tanrı inancı
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
IV. DİNİN
ÖNEMİ
Din tarihin
bütün devirlerinde ve bütün toplumlarda daima mevcut olan evrensel ve köklü bir
olgudur. İnsana hitap eden ve insan için söz konusu olan din, insanla beraber
var olmuş ve tarih boyunca varlığını sürdürmüştür. Din insanlığın vazgeçilmez
bir gerçeği olması sebebiyle bundan böyle de varlığını devam ettirecektir.
Din duygusu
insanın doğuştan beraberinde getirdiği bir duygudur. İnsan, her zaman ve her
yerde yüce, kudretli ve ulu bir varlığa sığınma, ona güvenme ve ondan yardım
dileme ihtiyacını hissetmiştir. Bu sığınma ve güvenme duygusu, din ile
karşılanmaktadır.
Dinin fıtrî
oluşu Kur’an’da şu şekilde belirtilmektedir: "Sen yüzünü bir hanîf
olarak dine, Allah’ın fıtratına çevir ki O, insanları bu fıtrat üzerine
yaratmıştır. Allah’ın yaratması değiştirilemez" (er-Rûm 30/30).
İnsan, yapısı itibariyle dine muhtaçtır. Çünkü insan ruh ve
bedenden ibarettir. Bedenî ihtiyaçları karşılamak nasıl hayatın bir gereği ise,
mânevî varlığın devamı da ruhî ihtiyaçlarının karşılanmasına bağlıdır. Onun bu
ihtiyaçlarını karşılayan en köklü müessese ise dindir.
Her şeyi var eden bir yüce kudretin mevcudiyetini kabul edip
ona bağlanma insanı kuvvetlendirdiği gibi, dua, niyaz ve Allah’a sığınma insanı
yüceltir.
Din fertleri mukaddes duygu ve alışkanlıklarda birleştiren,
toplumları yücelten ve geliştiren bir kuru
mdur. Din insanlara yön verip, onları iyi ve faydalı şeyler
yapmaya yönelten bir hayat nizamıdır.
Din aynı zamanda ahlâkî bir müessese olarak insanlara yön
veren, en mükemmel kanunlar ve en sıkı nizamlardan daha kuvvetli bir şekilde
kişiyi içten kuşatan, kucaklayan ve yönlendiren bir disiplindir.
İnsanın psikolojik yapı ve yaşayışında karşılaştığı
yalnızlık, çaresizlik, korkular, üzüntü ve sarsıntılar, hastalıklar, musibet ve
felâketler karşısında ona ümit, teselli ve güven sağlayan en son sığınak din
olmuştur.
Dindeki âhiret inancının hem dünya hayatındaki davranışlarda
etkili olduğu hem de insandaki ebediyet duygusuna cevap verdiği ortadadır.
İnsanlığın mânevî ve zihnî gelişmesinde dinin önemli payı
vardır.
V. DİNLERİN
TASNİFİ
Batıda din tasnifleri
genelde Tanrı kavramı, sosyoloji-tarih ve coğrafya tarih açılarından olmak
üzere üç kavrama dayalı olarak yapılmaktadır.
Tanrı kavramı
ele alınarak yapılan tasnif şu şekildedir:
1. Tek tanrılı
dinler (ilâhî dinler).
2. Düalist
(iki tanrılı) dinler (Mecûsîlik).
3. Çok tanrılı
dinler (Eski Yunan, Roma ve Mısır dinleri gibi).
4. Tanrı
konusunda açık ve net olmayanlar (Budizm, Şintoizm gibi).
Sosyolojik-tarihî
açıdan yapılan din tasniflerinden birisi şu şekildedir:
1. Kurucusu
olan dinler (Yahudilik, Hıristiyanlık, İslâm, Budizm gibi).
2. Geleneksel
dinler (kimin tebliğ ettiği belli olmayan dinler, ilkel dinler, Eski Yunan,
Eski Mısır dini gibi)
Bir diğer
tasnif ise şöyledir:
1. İlkel
dinler. Bundan maksat, bazılarının dinî gelişmenin ilk basamağı olarak
düşündükleri animizm, natürizm, totemizm, fetişizm gibi aslında sadece bir kült
olarak dikkate alınabilecek nazariyeler değil, ilkel kabile dinleridir (Nuer,
Dinka, Ga dinleri gibi).
2. Millî
dinler. Genellikle bir kurucusundan söz edilmeyen, sadece bir millete ait
olan geleneksel yapıdaki dinlerdir (Eski Yunan, Mısır, Roma dinleri gibi).
3. Dünya
dinleri. Hıristiyanlık ve İslâm gibi.
Coğrafî-tarihî açıdan dinler:
1-Ortadoğu veya Sâmi grubu (Yahudilik, Hıristiyanlık ve
İslâm),
2-Hint grubu (Hinduizm, Budizm, Jainizm), Çin-Japon grubu
(Konfüçyüsçülük, Taoizm, Şintoizm)
3-Afrika grubu şeklinde bir ayırıma tâbi tutulabilir.
________________________________________________________________________________
Milel: Vahye dayanan dinler
Nihal: Bâtıl dinler
Nihle
(çoğulu nihal): Din
içinde oluşan fırka
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Tanınmış İslâm
bilginlerinden Şehristânî ilâhî dinler-bâtıl dinler ayırımını yapmakta buna
göre.
Din ehli: Müslümanlar
Ehl-i
kitap: Yahudiler ve
Hıristiyanlar
Kitabı
bulunması şüpheli olan: Mecûsîler
Kendi
beşerî telakkilerine uyan kimseler: Filozoflar, Sâbiîler, Dehrîler
Yıldızlara
ve putlara tapanlar: Brahmanlar
İslâm’a göre
ilk peygamberin tebliğ ettiği din ile daha sonra gelen peygamberlerin ve son
peygamber Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği din, temel nitelikleriyle aynıdır.
Allah’a iman, peygamberlik müessesesi ve ahret inancı hepsinde vardır.
Hz. Mûsâ’nın
getirdiği dine Yahudilik
Hz. Îsâ’nın
getirdiği dine de Hıristiyanlık adı sonradan verilmiştir.
Ne Hz. Mûsâ,
ne de Hz. Îsâ bu adları kullanmışlardır. Onlar Allah’ın emirlerini tebliğ
etmiş, bir olan Allah’a iman ve kulluğa çağırmış, ilâhî kitap olan Tevrat ve İncil’e
göre yaşamaya davet etmişlerdir.
Kur'ân-ı
Kerîm, peygamberlerin getirdikleri dinlerin aynı hak din olduğunu kaynak ve
temel esaslar açısından belirtmiş, ama İslâm adını son peygamberin tebliğ
ettiği dine ad olarak vermiştir. "Bugün size dininizi ikmal ettim,
üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim"
(el-Mâide 5/3) meâlindeki âyet de bunu ifade eder.
VI. DİĞER
DİNLER ve İSLÂM
Mecûsîlik en
eski dinlerden biriydi ve Zerdüşt'ün getirdiği dinin bozulmuş şekline verilen
addı.
Zerdüşt : Tek Allah yani Ahura Mazda inancını
tebliğ etmiş, O'nun seçtiği kimselere ilâhî vahyin geleceğine, meleklere ve
ölüm sonrası hayata imanı emretmişti. Zend-Avesta'da putları kıracak olan Soeşyant
adlı birinin geleceği bildirilmektedir. Ancak Zerdüşt'ün tebliğ ettiği
tevhid inancı daha sonra hem iyilik hem de kötülük tanrısı olmak üzere iki
tanrı inancına (düalizm=seneviyye) dönüşmüş, Tanrı'nın kudret ve
kuvvetini temsil ettiğine inanılan ateş yüceltilerek ateş kültü (Mecûsîlik)
oluşmuştur.
Brahmanizm
: Çok tanrılı bir
dindir. Hintliler Tanrı'nın kendisini tarihin her devresinde çeşitli
şahsiyetlere bürünerek insanlara gösterdiğine inanırlar. Bu hulûl (avatara=enkarnasyon)
inancı hem Tanrı'nın bedenleşmesi ve maddî şekillerle tasvirine hem de binlerce
ilâhın mevcudiyeti kanaatine yol açmıştır. Dışarıdan biri bu dine giremez ve
ona mensup olanlar da ebedî bir tenâsüh hali içindedirler. Aslî hüviyetini
kaybedip çok tanrıcılığa, Tanrı'nın bedenleşmesi ve tenâsüh inancına
sapması ve kast sistemini benimsemesine rağmen Brahmanizm'de de "ileride
gelecek, beklenen kimse" inancı vardır.
Budizm : Brahmanizm'deki puta tapma inancını reddedip ona karşı
çıkmaktan doğmuş bir dindir ve ana din olan Brahmanizm'den birçok esas
taşımaktadır. Bir bakıma Brahmanizm'deki putların kırılması yolunda bir reform
niteliği taşır. Ancak putlara karşı olan Buda'nın getirdiği din kendisinden
sonra Buda heykellerine tapma şeklinde putperest bir karaktere bürünmüştür.
Budizm'de de ileride gelecek bir kurtarıcı (Maitreya veya Metteya) müjde
ve beklentisi vardır.
Sâbiîlik : Bir yüce varlık inancı mevcut olmakla
birlikte ışık âlemi ile karanlık âlem arasındaki mücadeleye dayanan bir düalizm
inancı hâkimdir. Peygamberlik inancının mevcudiyeti tartışmalı olmakla birlikte
Hz. Yahyâ'ya büyük önem verilmekte ve kendi peygamberleri olarak
açıklanmaktadır.
Diğer taraftan
Sâbiîler Hz. İbrâhim, Hz. Mûsâ, Hz. İsâ ve Hz. Muhammed'i kötülük peygamberi,
yalancı olarak nitelemektedirler.
Bugün ilâhî
kaynağa dayanan dinler diye kabul edilen Yahudilik, Hıristiyanlık ve
İslâmiyet'in temel özelliklerini ve İslâm dininin diğer ikisinden farklı olduğu
yönler.
1. Allah
inancı:
Yahudiler: Tanrı'yı beşerî organ ve duygular
taşıyan bir insan gibi tasvir etmişler, insanlaştırmışlardır.
Hıristiyanlar:
Teslîsi savunmuşlar,
Tanrı, Oğul ve Kutsal Ruh olarak Hz. Îsâ'yı tanrılaştırmışlardır.
İslâm: Gerek yahudilerin gerekse
hıristiyanların sonradan düştükleri yanlışlık ve aşırılıkları düzeltmiş,
Tanrı'nın beşerîleşmesini veya beşerin tanrılaşmasını reddetmiş, bu noktada Hz.
Mûsâ ve Hz. Îsâ'nın hakiki mesajını hatırlatarak Allah'ın bir ve benzersiz
olduğunu vurgulamıştır.
2. Melek
inancı:
Yahudi ve
Hıristiyanlar: Meleklerin
Allah'ın oğulları ve kızları olduğunu savunurlar.
İslâm: Bütün bunları reddeder.
3. Kutsal
kitaplar:
Tevrat ve
İncil: Zaman içinde
ya kaybolmuş ve yeniden yazılmış, ya da çeşitli ilâve ve eksiltmelere mâruz
kalmıştır.
Kur'ân-ı
Kerîm: Hem
vahyedildiğinde yazıya geçirilmiş olması hem de ezberlenmek suretiyle muhafaza
edilmesi yönüyle orijinal ve aslına uygun şekliyle günümüze kadar gelmiştir.
4.
Peygamberlik:
Yahudilik
ve Hıristiyanlık: Sonradan
tahrif edildikleri için örnek ve önder şahsiyetler olan peygamberlerle ilgili
çeşitli iddia ve iftiralarda bulunup sonra gelecek peygamberleri kabul
etmezler.
İslâm: Hem bütün peygamberlere imanı şart
koşmuş hem de onları lâyık oldukları güzel vasıflarla tavsif etmiştir.
5.
Dünya-âhiret dengesi:
Yahudilik: Dünya hayatına daha çok ağırlık
verir.
Hıristiyanlık:
Dünyadan uzaklaşıp
mânevî hayata daha çok ağırlık verir.
İslâm: Her ikisi arasındaki dengeyi kurmuş
ve korumuştur.
6.
Mükellefiyetlerin azlığı:
Madde-mâna,
dünya-âhiret dengeleri açısından en ölçülü ve kolayca yaşanabilir; çeşitli emir
ve hükümlerde kolaylığı öngörmesi açısından en kolay olan din İslâm'dır.
DİN VE MAHİYETİ TERİMLERİ
Din: Örf ve âdet, ceza ve karşılık,
mükâfat, itaat, hesap, boyun eğme, hâkimiyet ve galibiyet, saltanat ve
mülkiyet, hüküm ve ferman, makbul ibadet, millet, şeriat” gibi çeşitli
anlamlara gelir.
Religion: Batı dillerinde din kelimesinin
karşılığı. Bir şeyi vazife edinmek, tekrar tekrar okumak, yapmak anlamına
gelir.
Dharma: Hinduizm'in kutsal dili Sanskritçe’de
din kelimesinin karşılığı.
Dhamma: Budizm’in kutsal metinlerinin
yazıldığı Pali dilinde din kelimesinin karşılığı.
Din
Kelimesi: Kur'ân-ı
Kerîm’de 92 yerde geçmektedir.
Kur’an’da
Din Kelimesinin Anlamları: "Yönetme,
yönetilme, itaat, hüküm, tapınma, tevhid, İslâm, şeriat, hudud, âdet, ceza,
hesap, millet".
Brahmanizm'de:
İleride gelecek,
beklenen kimse" inancı vardır.
Budizm'de: İleride gelecek bir kurtarıcı
(Maitreya veya Metteya) müjde ve beklentisi vardır.
Zihnî
unsur: İnsanın
kendisinden üstün bir güç ve kudretin mevcudiyetini zihnen kabulü. Tanrı
kavramı veya çok genel ifadesiyle kutsal kavramı, bütün dinlerin özündeki temel
unsurdur.
Hissî
unsur: Zihnen
varlığı kabul edilen bu üstün güç ve kudrete karşı kalben duyulan bağlılık
duygusu.
Taabbüdî
unsur: Zihnen
varlığı kabul edilen, kalben kendisine bağlanılan yüce kudrete karşı bazı
davranışları yapma yükümlülüğü. Buna davranış faktörü de denilmektedir ki çok
genel olarak ibadeti veya kulluk gereklerini ifade etmektedir.
İçtimaî
unsur: Aynı zihnî,
hissî, taabbüdî unsurları paylaşan insanların oluşturduğu sosyal grup.
Fıtratullah:
Allah’ın dini
demektir ki o da İslâm ve tevhiddir.
Tek tanrı
inancını savunanlar: Andrew
Lang, Wilhelm Schmidt
Monoteizm: Tek tanrı inancı
İlâhî
dinler: Tek tanrılı
dinler
Mecûsîlik :
Düalist (iki
tanrılı) dinler( düalizm=seneviyye)iyilik ve kötülük tanrısı ateş kültü.
Eski Yunan,
Roma ve Mısır dinleri : Çok
tanrılı dinler.
Budizm,
Şintoizm : Tanrı
konusunda açık ve net olmayanlar.
Kurucusu
olan dinler : Yahudilik,
Hıristiyanlık, İslâm, Budizm.
Geleneksel
dinler : Kimin
tebliğ ettiği belli olmayan dinler, ilkel dinler, Eski Yunan, Eski Mısır
dinleri.
Millî
dinler : Genellikle
bir kurucusundan söz edilmeyen, sadece bir millete ait olan geleneksel yapıdaki
dinlerdir (Eski Yunan, Mısır, Roma dinleri gibi).
Dünya
dinleri : Hıristiyanlık
ve İslâm.
Ortadoğu
veya Sâmi’de yaygın dinler: Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm.
Hindistan’da
yaygın dinler : Hinduizm,
Budizm, Jainizm),
Çin ve
Japonyada yaygın dinler: Konfüçyüsçülük,
Taoizm, Şintoizm.
Milel: Vahye dayanan dinler
Nihal: Bâtıl dinler
Nihle
(çoğulu nihal): Din
içinde oluşan fırka
Din ehli: Müslümanlar
Ehl-i
kitap: Yahudiler ve
Hıristiyanlar
Kitabı
bulunması şüpheli olan: Mecûsîler
Kendi
beşerî telakkilerine uyan kimseler: Filozoflar, Sâbiîler, Dehrîler
Yıldızlara
ve putlara tapanlar: Brahmanlar
Hulûl (avatara=enkarnasyon): Tanrı'nın bedenleşmesi
ve maddî şekillerle görünmesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder